4- GASBDA, TAZMİNATIN MÂHİYETİ VE KEYFİYETİ
İmâm Ebû Yûsuf (R.A) şöyle buyurmuştur: Bir adam diğerinin sarığını yırtıp, sonrada onu yamasa; bu durumda, sarığın yırtılmadan önceki değeri ile yırtıldıktan sonraki kıymetine bakılır ve aradaki fazlalık tazmin edilir.
Bir adam, kendi mülküne bir kuyu kazar; bir başkasıda onu, toprağı ile geri doldurursa; bu durumda kuyunun kazılmış hâli ile kazılmamış halinin arasındaki fark tazmin ettirilir. Veya o şahıs, doldurduğu toprağı geri çıkarması hususunda cebredilir. Eğer kuyu sahaya kazılmış; ve su çıkmamışsa, onu doldurana bir şey gerekmez. Şayet su çıkmış ise, kuyu sahibi tazminat almayı hak etmiş olur. Kuyuyu dolduran şahıs, aradaki farkı tazmin eder, SerahsPnin Muhıyö'nde de böyledir.
Bir adam, diğerinin senedini veya yazılı bir hesap defterini yırt-sa, âlimler: "Tazminat gerekir." demişler ve "Esahh olan, yazılı olan kıymetini öder." buyurmuşlardır. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Bir kimse, diğerinin tef, saz, davul, zurna, gibi çalgı âletini kırarsa, İmâmeyn'in kavline göre, kıranın tazminatta bulunması gerekmez. imâm Ebfi Hânîfe (R.A.)'ye göre ise tazmin eder. Ancak, imâmın (= devlet başkanının, yetkilinin) emriyle kırarsa, tazmin etmez. Sadra 1-İslâm "Fetva, İmâmeyn'in kavli üzerinedir. Çünkü, insanlar arasında fesâd yaygınlaşmıştır." demiştir. Şeyhû'I-İmâm Fahrûl-İslâm. Câmiu's-Sağîr Şerhin de şöyle buyurmuştur: Ebû Hanîfe (R.A)'nin kavli kıyas; İmameyn'in kavli ise istihsândır. Sadrû'l-İslâm şöyle buyurmuştur: Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre tazminat gerekince, onu fayda temin edecek bir imkana sahip edecek şekilde tazmin etmek gerekir. Bundan dolayı tavla ve satranç aletleri bunun hilafınadir. Çünkü, bu şeyleri terazi taşı tartı aleti yapmak imkânı yoktur. Kadûrî'de şöyle zikredilmiştir; Ud ve saz gibi şeyler oyulmuş ağaç halinde tazmin edilirler. Müntekâ'da şöyle zikredilmiştir: Bunların tahta olarak kıymeti tazmin edilir. Muhiyt ve Zehıyre'de de böyledir.
Çocuklar için çalınan davul hilafsız olarak tazmin edilir. Tatarhâ-niyye'de de böyledir.
İmâm Muhammed (R.A.), buyurmuştur:
Bir müslüman nakışlanmış bin haçı telef ederse, ^-nakışsız ve şekilsiz olarak mâdeninin kıymetini tazmin eder.
Eğer başı kopmuş bir heykeli tazmin ederse, onun kıymetini nakışlı olarak öder. Çünkü o haram değildir ve nakışlı (= süslü) bir ağaç hükmündedir.
Bir adam, üzerinde erkek resimleri bulunan nakışlı bir sergiyi yakarsa; onu nakışlı olarak tazmin eder. Çünkü aıyak altında tepelenen resimli şeyler haram değildir. Serahâ'nin Muhıyö'nde de böyledir.
Hişâm şöyle demiştir:
İmâm Mnhammed (R.A.)'e sordum:
Bir adam, üzerinde nakışlı rgsim bulunan bir kapıyı yaksa, ne olur?
İmâm şu cevabı verdi:
Resimsiz ve nakışsız olarak kapıyı tazmin eder. Şayet kapı sahibi resmin başını kesmişse nakışlı bir ağaç gibi nakışlı kapıyı tazmin eder Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam boya ile yapılmış resimli bir binayı yıksa, binanın kıymetini ve boyanın kıymetini resimsiz olarak öder. Çünkü evde resimler menhiyyattandırlar. Sirâcü'l-Vehhac'da da böyledir.
Bir adam., üzerinde resim bulunan gümüş bir kabı kırıp telef ederse; onun resimsiz hâlinin kıymetini öder. Eğer resmin başı yoksa o hâldeki kıymetini öder. Hizânetü'l-MüfüVde de böyledir.
Bir adani şarkıcı bir cariyeyi öldürse, şarkı bilmeyen câriye kıymetini öder. Ancak onun şarkı söylemişi kıymetini eksiltiyor ise, o takdirde öylece ödeme yapar. Çünkü, şarkı söylemek, ma'siyettir; caiz değildir. Kıymetini azaltıyorsa o bir kusurdur. O takdirde, yan kusurlunun yerine kusursuzu öderse gasbedenin hakkı zayi olmuş olur. Sirâcü'I-Vehhâc'da da böyledir.
Şayet câriye sesi güzel biri olduğu hâlde, şarkı söylemiyor ise, güzel sese ve çehreye sahibse, onun mislini veya kıymetini tazmin eder.
Güvercin, uçarken çok dönen bir güvercin ise, ona.göre kıymeti ödenir.
Uzaktan gelen güvercinin kıymetine itibar edilmez.
Yarış atı da kıymetine göredir.
Talimsiz olan hayvanların kıymetlerinde fark gözetilmez. MuhiyC-te de böyledir.
Bir adam vuruşkan bir koçu veya dövüşken bir horozu telef ey-lese; o sıfatta ödeme yapmaz. Çünkü, onları vuruşturmak, dövüştürmek haramdır. Menfaatide mubah ve helâl olan bir şey değildir. Serahsî'nin MuhıytTnde de böyledir.
Bir adam, ceviz ağacının yaş ve küçük cevizlerini telef ederse; o ağacın cevizli olduğu haldeki kıymeti ile cevizsiz olduğu hâldeki kıymetleri arasındaki farkı öder.
Çiçekli ağaç da böyledir. Çiçekli hâlindeki kıymeti ile, çiçekleri dökülmüş olduğu hâldeki kıymeti arasındaki fark, çiçekleri döken şahsa ödettirilir. Zahîyriyye'de de böyledir.
Bîr adam, bir ağacın dalım kesse (kırsa); kırdığı dal, kıran şahsın olur ve o ağacın tamamının noksanlığını-tazmin eder.
Eğer yalnız dalın noksanlığını öderse, o dal ağaç sahibinin olur. Mül-lekıt'ta da böyledir.
Bir adam, diğerinin bağındaki çubuğu koparsa; telef ettiği kadar kıymetini öder.
Bunu tesbit etmenin yolu şöyledir:
O bağ, ağaçlarıyla ne kadar menfaat veriyordu; ağaçları yok olunca hâli ne oldu? İşte aradaki o fark tazmin edilir.
Bundan sonra bağ sahibi muhayyerdir: İsterse, koparılan ağaçları koparana verip kıymetini alır; isterse, onları kendi alır ve o nisbette az ödeme yaptırır.
Sahibinin izni olmaksızın, bir adamın evinde, bîr ağacını kıran kimse hakkında ev sahibi muhayyerdir: İsterse, o ağacı, o adama verip, kıymetinin tamamım ahr.
Bunu tesbit etmenin yolu:
O ağaç var iken, evin kıymeti ne idi; yok olunca ne oldu? İşte aradaki fark ödenir.
Eğer o ağacı vermez İse, onun kıymeti kadar tazminatı eksiltir. Kübrâ'da da böyledir.
Bir adam, diğer birinin ormanından bir ağaç kesip, onu itlaf ederse, sahibine onun, odun olarak kıymetini tazmin eder. FüsûIü'Mmâdiyye'de de böyledir.
Bir adam, yanan tennurun {= tandırın, ocağın) başına gelip, içine su dökerse, verdiği zararı tazmin eder.
Nâtifi'nih Vâkıât isimli Kitabı'nda §öyle zikredilmiştir: Bîr adam, birinin fırınının ağzım açar ve o fırını soğutursa, fırını ısıtacak kadar odunun kıymetini öder.
Fırını icarlayan şahsa sorarak, $u fırının, söndüğü müddette ne kadar menfaati zayi olmuşsa, onu tazmin etmek de mümkündür. Muhıyt'-te de böyledir.
Bir adam fırının ağzım açıp, onu soğutursa; onu ısıtacak kadar odunun kıymetini tazmin eder.
Fahnıddin Kâdîhân: "Sahih olan, icarcıya önce ısınmış fırınla, ikinci defa ısınma arasındaki farkı ödemektir." demiştir. Uimm'dc de böyledir.
Bir adam, diğerinin dikilmiş gömleğini sökerse; dikilmiş halindeki kıymeti ile, sökülmüş hâlindeki kıymetine bakılır ve aradaki fazlalık söken şahsa ödettirilir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Bir adam, bir baskısının özel kuyusuna pislik atarsa; o kuyuyu temizlediği gibi, bundan başka, o kuyunun noksanlığını da tazmin eder.
Kuyu, umuma âit bir kuyu olursa, "onu temizlemesi" emredilir. Yâni o şahıs bu kuyunun suyunu tamamen boşaltıp temizler. Gınye'de de böyledir.
En doğrusunu Allahu Teâlâ bilir. [6]
Bir adam, kendi mülküne bir kuyu kazar; bir başkasıda onu, toprağı ile geri doldurursa; bu durumda kuyunun kazılmış hâli ile kazılmamış halinin arasındaki fark tazmin ettirilir. Veya o şahıs, doldurduğu toprağı geri çıkarması hususunda cebredilir. Eğer kuyu sahaya kazılmış; ve su çıkmamışsa, onu doldurana bir şey gerekmez. Şayet su çıkmış ise, kuyu sahibi tazminat almayı hak etmiş olur. Kuyuyu dolduran şahıs, aradaki farkı tazmin eder, SerahsPnin Muhıyö'nde de böyledir.
Bir adam, diğerinin senedini veya yazılı bir hesap defterini yırt-sa, âlimler: "Tazminat gerekir." demişler ve "Esahh olan, yazılı olan kıymetini öder." buyurmuşlardır. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Bir kimse, diğerinin tef, saz, davul, zurna, gibi çalgı âletini kırarsa, İmâmeyn'in kavline göre, kıranın tazminatta bulunması gerekmez. imâm Ebfi Hânîfe (R.A.)'ye göre ise tazmin eder. Ancak, imâmın (= devlet başkanının, yetkilinin) emriyle kırarsa, tazmin etmez. Sadra 1-İslâm "Fetva, İmâmeyn'in kavli üzerinedir. Çünkü, insanlar arasında fesâd yaygınlaşmıştır." demiştir. Şeyhû'I-İmâm Fahrûl-İslâm. Câmiu's-Sağîr Şerhin de şöyle buyurmuştur: Ebû Hanîfe (R.A)'nin kavli kıyas; İmameyn'in kavli ise istihsândır. Sadrû'l-İslâm şöyle buyurmuştur: Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre tazminat gerekince, onu fayda temin edecek bir imkana sahip edecek şekilde tazmin etmek gerekir. Bundan dolayı tavla ve satranç aletleri bunun hilafınadir. Çünkü, bu şeyleri terazi taşı tartı aleti yapmak imkânı yoktur. Kadûrî'de şöyle zikredilmiştir; Ud ve saz gibi şeyler oyulmuş ağaç halinde tazmin edilirler. Müntekâ'da şöyle zikredilmiştir: Bunların tahta olarak kıymeti tazmin edilir. Muhiyt ve Zehıyre'de de böyledir.
Çocuklar için çalınan davul hilafsız olarak tazmin edilir. Tatarhâ-niyye'de de böyledir.
İmâm Muhammed (R.A.), buyurmuştur:
Bir müslüman nakışlanmış bin haçı telef ederse, ^-nakışsız ve şekilsiz olarak mâdeninin kıymetini tazmin eder.
Eğer başı kopmuş bir heykeli tazmin ederse, onun kıymetini nakışlı olarak öder. Çünkü o haram değildir ve nakışlı (= süslü) bir ağaç hükmündedir.
Bir adam, üzerinde erkek resimleri bulunan nakışlı bir sergiyi yakarsa; onu nakışlı olarak tazmin eder. Çünkü aıyak altında tepelenen resimli şeyler haram değildir. Serahâ'nin Muhıyö'nde de böyledir.
Hişâm şöyle demiştir:
İmâm Mnhammed (R.A.)'e sordum:
Bir adam, üzerinde nakışlı rgsim bulunan bir kapıyı yaksa, ne olur?
İmâm şu cevabı verdi:
Resimsiz ve nakışsız olarak kapıyı tazmin eder. Şayet kapı sahibi resmin başını kesmişse nakışlı bir ağaç gibi nakışlı kapıyı tazmin eder Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam boya ile yapılmış resimli bir binayı yıksa, binanın kıymetini ve boyanın kıymetini resimsiz olarak öder. Çünkü evde resimler menhiyyattandırlar. Sirâcü'l-Vehhac'da da böyledir.
Bir adam., üzerinde resim bulunan gümüş bir kabı kırıp telef ederse; onun resimsiz hâlinin kıymetini öder. Eğer resmin başı yoksa o hâldeki kıymetini öder. Hizânetü'l-MüfüVde de böyledir.
Bir adani şarkıcı bir cariyeyi öldürse, şarkı bilmeyen câriye kıymetini öder. Ancak onun şarkı söylemişi kıymetini eksiltiyor ise, o takdirde öylece ödeme yapar. Çünkü, şarkı söylemek, ma'siyettir; caiz değildir. Kıymetini azaltıyorsa o bir kusurdur. O takdirde, yan kusurlunun yerine kusursuzu öderse gasbedenin hakkı zayi olmuş olur. Sirâcü'I-Vehhâc'da da böyledir.
Şayet câriye sesi güzel biri olduğu hâlde, şarkı söylemiyor ise, güzel sese ve çehreye sahibse, onun mislini veya kıymetini tazmin eder.
Güvercin, uçarken çok dönen bir güvercin ise, ona.göre kıymeti ödenir.
Uzaktan gelen güvercinin kıymetine itibar edilmez.
Yarış atı da kıymetine göredir.
Talimsiz olan hayvanların kıymetlerinde fark gözetilmez. MuhiyC-te de böyledir.
Bir adam vuruşkan bir koçu veya dövüşken bir horozu telef ey-lese; o sıfatta ödeme yapmaz. Çünkü, onları vuruşturmak, dövüştürmek haramdır. Menfaatide mubah ve helâl olan bir şey değildir. Serahsî'nin MuhıytTnde de böyledir.
Bir adam, ceviz ağacının yaş ve küçük cevizlerini telef ederse; o ağacın cevizli olduğu haldeki kıymeti ile cevizsiz olduğu hâldeki kıymetleri arasındaki farkı öder.
Çiçekli ağaç da böyledir. Çiçekli hâlindeki kıymeti ile, çiçekleri dökülmüş olduğu hâldeki kıymeti arasındaki fark, çiçekleri döken şahsa ödettirilir. Zahîyriyye'de de böyledir.
Bîr adam, bir ağacın dalım kesse (kırsa); kırdığı dal, kıran şahsın olur ve o ağacın tamamının noksanlığını-tazmin eder.
Eğer yalnız dalın noksanlığını öderse, o dal ağaç sahibinin olur. Mül-lekıt'ta da böyledir.
Bir adam, diğerinin bağındaki çubuğu koparsa; telef ettiği kadar kıymetini öder.
Bunu tesbit etmenin yolu şöyledir:
O bağ, ağaçlarıyla ne kadar menfaat veriyordu; ağaçları yok olunca hâli ne oldu? İşte aradaki o fark tazmin edilir.
Bundan sonra bağ sahibi muhayyerdir: İsterse, koparılan ağaçları koparana verip kıymetini alır; isterse, onları kendi alır ve o nisbette az ödeme yaptırır.
Sahibinin izni olmaksızın, bir adamın evinde, bîr ağacını kıran kimse hakkında ev sahibi muhayyerdir: İsterse, o ağacı, o adama verip, kıymetinin tamamım ahr.
Bunu tesbit etmenin yolu:
O ağaç var iken, evin kıymeti ne idi; yok olunca ne oldu? İşte aradaki fark ödenir.
Eğer o ağacı vermez İse, onun kıymeti kadar tazminatı eksiltir. Kübrâ'da da böyledir.
Bir adam, diğer birinin ormanından bir ağaç kesip, onu itlaf ederse, sahibine onun, odun olarak kıymetini tazmin eder. FüsûIü'Mmâdiyye'de de böyledir.
Bir adam, yanan tennurun {= tandırın, ocağın) başına gelip, içine su dökerse, verdiği zararı tazmin eder.
Nâtifi'nih Vâkıât isimli Kitabı'nda §öyle zikredilmiştir: Bîr adam, birinin fırınının ağzım açar ve o fırını soğutursa, fırını ısıtacak kadar odunun kıymetini öder.
Fırını icarlayan şahsa sorarak, $u fırının, söndüğü müddette ne kadar menfaati zayi olmuşsa, onu tazmin etmek de mümkündür. Muhıyt'-te de böyledir.
Bir adam fırının ağzım açıp, onu soğutursa; onu ısıtacak kadar odunun kıymetini tazmin eder.
Fahnıddin Kâdîhân: "Sahih olan, icarcıya önce ısınmış fırınla, ikinci defa ısınma arasındaki farkı ödemektir." demiştir. Uimm'dc de böyledir.
Bir adam, diğerinin dikilmiş gömleğini sökerse; dikilmiş halindeki kıymeti ile, sökülmüş hâlindeki kıymetine bakılır ve aradaki fazlalık söken şahsa ödettirilir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Bir adam, bir baskısının özel kuyusuna pislik atarsa; o kuyuyu temizlediği gibi, bundan başka, o kuyunun noksanlığını da tazmin eder.
Kuyu, umuma âit bir kuyu olursa, "onu temizlemesi" emredilir. Yâni o şahıs bu kuyunun suyunu tamamen boşaltıp temizler. Gınye'de de böyledir.
En doğrusunu Allahu Teâlâ bilir. [6]
Konular
- R
- S
- Ş
- T
- U
- V
- Y
- Z
- KİTABU'L-GASB
- 1- GASBIN MANÂSI, HÜKMÜ VE GASBLA İLGİLİ DİĞER MESELELER
- Gasbın Mânâsı:
- Gasbın Şartı:
- Gasbın Hükmü:
- 2- MAĞSÛBUN, GÂSIP VEYA BİR BAŞKASI TARAFINDAN TEGAYYÜR EDİLMESİ
- 3- HELAK EDİLDİĞİ HALDE, TAZMİN EDİLMESİ GEREKMEYEN ŞEYLER
- 4- GASBDA, TAZMİNATIN MÂHİYETİ VE KEYFİYETİ
- 5- GASBEDİLEN BİR MALIN, BAŞKA BİR MALA KATILMASI VEYA KARIŞMASI
- 6- MAĞSUBÜN MİNH'IN, MAGSUBU, GASIBTAN GERİ ALMASI HÂLİNDE TAZMİNAT GEREKİP GEREKMİYECEĞİ
- 7- GASB HAKKINDA DA'VA; MAĞSÛBÜN MİNH'LE GÂSIP ARASINDAKİ İHTİLAF VE GASB HUSUSUNDA ŞEHÂDET
- 8- GÂSIBIN, MAĞSÛBTAN FAYDALANMASI
- 9- GASBEDİLEN ŞEYİ TELEF ETMEK
- 10- GASBEDİLEN ARAZİYE BİR ŞEY EKİP DİKMEK
- 11- MAGSUP BİR KÖLEDE MEYDANA GELECEK NOKSANLIĞI GÂSIBIN ÖDEMESİ
- 12- MAĞSUBU, GÂSIBTAN, BİR BAŞKASININ GASBETMESİ VE GASBEDİLEN ŞEYİ EMANET
- BIRAKMAK
- 13- HÜR, MÜDEBBER, MÜKÂTEP VEYA ÜMM-Ü VELED OIAN BİR ŞAHSIN GASBEDİLMESİ
- 14- GASB HUSUSUNDA ÇEŞİTLİ MES'ELELER
- KİTABÜ'L-İCARE
- 1- İCÂRENİN MÂNASI, RÜKNÜ, LAFIZLARI, ŞARTLARI, ÇEŞİTLERİ, HÜKMÜ, İCÂRE AKDİNİN
- KEYFİYETİ VE SIFATI