Hıyar-ı Itk

Azâd edilmiş bulunanların, nikâh'hususundaki muhayyerlikleri hususunda şu kaviller vardır ;
1- Hıyâr-ı ıtk [= hürriyetine kavuşmuş oîmaktan, dolayı —Ön­ceki nikâhını, devam ettirip ettirmeme hususundaki muhayyerlik) er­keğe değil, kadına ait bir muhayyerliktir.
2- Azâd edilen bir cariyenin, hıyâr-ı itki, susması Üe geçersiz olmaz. Bu muhayyerlik, ancak, bu cariyenin, nikâhı ihtiyar ettiğine de­lâlet eden bir sözü veya davranışı ile bâtH olur.
3- Bu cariyenin, muhayyerlik hakkı, — nikâhı ve muhayyer bu­lunduğunu bilmesine rağmen— azâd edildiği meclisten, —bu husus­ta bir şey yapmadan— kalkıp gitmesi ile de batıl {—geçersiz) olur,
4- Azâd edilmiş bulunan bu cariyenin, muhayyer olduğunu bil­memesi, bir Özürdür.

Azâd olduğunu bilen, fakat —nikâh hususunda— muhayyer ol­duğunu bilmeyen cariyenin, hıyâr-ı itki, 'bu durumda azâd edildiği mec­listen kalkıp gitmiş olsa 'bile, geçersiz olmaz.
5- Hıyâr-ı ıtk hakkına sahip olan bir câriye, azâd olununca, ha­kimin hükmüne muhtaç olmaksızın, nikâhını  feshedebilir.  Muhıyt'te de böyledir.

Bir köle, efendisinin izni olmadan, evlendikten sonra, azââ edilmiş olsa; nikâhı sahih olur. Bu kölenin, muhayyerlik hakkı yoktur.

KezS, efendisi bu köleyi satsa; satın alan kfmse de, bu nikâha izin vermiş bulunsa; nikâh sahih olur.

Kölem'n ölümünden sonra, vârisleri bu nikâha izin vermiş olsalar; yine bu nikâh sahih olur. Sirâcü'I Vehhâc'da da böyledir,

Efendisinin izni olmadan evlenen bir cariyeye, efendisi tara­fından sonradan İzin verilirse; bu cariyenin metin, efendisine ait olur.

Efendi, bundan sonra, bu cariyeyi, azâd etsin veya etmesin; ca­riyeye, azâd edilmeden önce veya azâd edildikten sonra, cima' rHü-miş olsun, bu hüküm değişmez.

Ancak, efendi bu câriyenintevlenmesine izin vermeden önce, onu azâd ederse, nikâh —yine— caiz olur. Bu durumda, biı kadının mu­hayyerlik hakkı olmaz.

Mehir hususunda ise, bakılır; şayet, kocası, azâd edilmeden önce, ona cima' etmişse, mehir efendiye ait olur. Fakat, cima' etmemişse, mehir, bu 'kadının olur,

Bu hükümler, câriye büyük f= bulûğa ermiş) olduğu zaman ge­çerlidir.

Fakat, efendisi tarafından azâd edilen bu câriye küçük (= bulûğa ermemiş) is-e, bize göre, —nikâhı hususunda— efendisinin iznine bağlı olarak beklenir; bu izin çıkarsa, nikâh caiz olur.

Bu durumda, câriye bulûğa eriştiği zaman muhayyerdir.

Fakat, bu cariyenin nikâhlanmasına İzin veren kimse, onun baba­sı veya dedesi ise, bu durumdaki cariyenin, muhayyerliği yoktur. Ta-hâvî Şerhi'nde de böyledir.

Mehr-İ misli yüz dirhem olan, bir câriye, bin dirhem mehlrte ve efendisinin izni olmadan evlenmiş bulunur ve kocast ona cima' et­tikten sonra, efendisi evlenmesine izin vermiş olursa; bundan sonra, efendisi 'bu cariyeyi azâd etse —bile —- mehir efendisinin olur.

Eğer, —azâd edilene kadar— cima' edilmemişse, hu durumda mehir, kadının olur. Sirâcü'I - Vehhâc'da da böyledir.

Müdebbere olan bir kadın, nikahlandıktan sonra, efendisi öl­müş olsa; eğer, bu müdefoibere (nin değeri, ölen efendisinin) malının üçte birinden (az) ise; bu kadının nikâhı caiz ulur.
Eğer, bu müdebberenin değeri, ölen kimsenin malının üçte birin­den fazla ise, bu durumda; !bu müdelbberenin nikâhı caiz olmaz, (mâm Ebû Hanîfe [R.A.)'ye göre, bu hususta, kadına serbestlik verilinceye kadar, hüküm böyledir. İmâmeyn'e göre ise, bu kadının nikâhı caizdir. Zahîriyye'de de böyledir.
Ümmü veied olan bir câriye, efendisinin izni olmadan evlen­miş ve bilâhare de, efendisi tarafından azâd edilmiş olsa veya efendisi ölmüş 'bulunsa; 'bu durumda, kocası, azâd edilmed-en önce cima1 etme­mişse, nikâh caiz olmaz. Cima' yapmışsa, nikâh câizolurJHulâsa'da da böyledir.

Harbî bir kadın, nikahlandıktan sonra, esir alınıp azâd edi'Ise; Veya, müslüman bir kadın, nikahlandıktan sonra, kocası ile bir­likte irtidad edip, dâr-ı harbe gittikten sonra, esir alınıp azâd edllseler İmâm Ebû Yûsuf (R-A.î'a göre, bu kadınlar, muhayyerlik hakkına sahiptirler.

İmâm Muhammed (R.A.)'e göre İse, bu kadınlar için, hıyâr-t ıtk (= hürriyetine kavuşmuş olmasından dolayı muhayyerlik) yoktur.
imâm Ebû Yûsuf {'R.A.)0: «'Bu kadınlar için, tekrar tekrar, hıyâr-ı itkin sabit olması caizdir.» buyurmuştur. Meselâ : Bu durumdaki "bîr kadın, azâd edildikten sonra, kocasını ihtiyar etti; sonra tekrar İrtidat edip, esir alındılar ve tekrar azâd edildiler; bu durumda, bu kadının yine muhayyerlik hakkı vardır.

İmâm Muhammed (FLA.) işe : «Bu muhayyerlik hakkı, bir defa'-dır.» buyurmuştur.

Azâd edilen, kadın, cimâ'dan önce muhayyer kalırsa, ona, mehir — verilmesi—gerekmez.

Bu kadın, şayet, cimâ'dan sonra, muhayyer kalırsa, mehr-I mö-semmâsi efendisine ait olur.

Şayet, bu kadın, kocasını ihtiyar etmiş olursa; o cima' etse d-e, etmese de, mehr-i mösemmâsı, efendisine ait olur. Muhıyt'te de böy­ledir.

Bir cariyeyi, fuzûlî (— vekâlet gibi bir sebepten dolayı yet­kisi bulunmayan) bir kimse, azâd etmiş ve s-onra da evlendirmiş bu­lunsa; mehrini ise, —cariyenin—- efendisine verse; bunu müteakip, efendisi de, bu cariyeyi azâd etse; bu durumda, kadının hürriyeti def nikâhı da geçerlidir.

Kadın ise, efendisinden, mehrini geri isteme hakkına sahiptir.

Şayet bu Cariyeyi, o fuzûlî şa'hıs satmış ve müteakiben de evlen­dirmiş olsa; bu durumda da asıl efendi, 'bu satıma izin verse; satm alan kimse; bu cariyenin evlenmesi için, izin verip vermeme hakkı­na sa'hiptir. Dilerse —yapılmış olan— nikâhı fesheder. ltâbiyye*de de böyledir.

Müntekâ'da İbn-i Semâ?, İmâm Muhammed (R.A.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: «Bir köle, efendisinin izni olmadan, hür bir kadınla evlenip onunla cima' ettikten sonra; bu kadının iddeti için­de, bir câriye ile evlenmiş olsa; İmâ m-t A'zam (RiA.) göre, bu nikâhla. hür kadının nikâhı reddedilmiş olmaz.

İmâmeyn'e göre İse, bu cariyenin nikahlanmış olması, hür kadı­nın nikâhının reddi olur.

Bir köle, hür bir kadını nikahlayıp, onunla cima' ettikten sonra; o kadının kız kardeşini de nikahlamış olsa; bu nikâh, önceki nikâhı red­detmez.

Nevâdir'de, Bîşr bin Velîd, İmâm Ebû Yûsuf (RA.)'un şöyle bu­yurduğunu nakletmiştir: Bîr köle, kendi efendisinin izni olmadan, bir kimsenin izni ile öhun cariyesini nikahladıktan sonra : «Onun nikâhı­na, ihtiyaç yoktur.» derse; o cariyenin nikâhını reddetmiş olur.

Şayet bu köle, böyle demeden, o câriye İle cima' eder; sonra da, nikâhı sahih olmayan biri ile evlenirse; bu nikâh, önceki nikâhı bozmaz.

Müntekâ'da zikredildiğine 'göre : Bir köle, efendisinin izni ile, hür bir kadınla evendikten sonra, efendi, 'bu kadın için, 'bir mehir tayin etmiş ve kadında, bunu kabullenmiş bulunsa; önceki nikâh, bozulmuş olur. Bu durumda, köle cima* etmemiş olursa; kadın, bu kölenin nikâ­hını reddedebilir.

Camfde, İmâm Muhammed (R.A.) şöyle buyurmuştur: «Bir kim­se; rızası olmayan cariyesini; bulûğa erişmiş ve akıllı bir kimseye, izni olmadan, nikahlamış ve erkek adına bu akdi, babası veya bir ya- . •bancı; onun izni şartına bağlı olarak yapmış olsa; koca olacak şahıs, 'bu nikaha, izin vermeden önce. câriye, efendisi tarafından azâd edil­miş olursa; bu nikâh, kocanın isteğine bağlı olarak baki kalır.

Bu câriye veya koca, diledikleri zaman, bu nikâhı bozabilirler.-Muhıyt'te de böyledir.

Müslüman efendisi tarafından, evlenmesine izin verilmiş bu­lunan, hirîstiyan bir kölenin evleneceği kadın, nikâhına hıristiyan şa­hitler tutsa; bunların şahitlikleri kabul edilir.

Köle müslüman, efendisi ise hıristiyan olursa; bu şahitler kabul edilmez. Zahîriyys'de de böyledir.

Bir  kimse,  oğiunun cariyesini kendisine nikâhlasa; bu da bir çocuk doğursa; bu câriye, ümm-ü veled olmaz. Bahanın, mehir ver» mesi gerekir. Doğan çocuk, akrabalıktan dolayı, ke-deşlik özere ezâd olmuş olur.

Bir kimse, babasının cariyesini nikâhtasa ve bu câriye, bir ço­cuk doğursa; bu câriye de ümm-ü veled olmaz. Babasından dolayı, bu bu çocuk da, azâd edilmiş olur. Timurtâşî'de de böyledir.

Bir kimse, nikâhı fâskl veya şüpheli cima' sebebi tfa. oğlunun cariyesinden evlâd edinmiş olsa; çocuğu doğuran bu câriye, bize göre, ümm-ü veled oimaz. Mebsût'ta da böyledir.

Bir kölenin nikahı altında bulunan, hür 'bir kadın, kocasının efendisine :    «Onu, benim için, bin dirhem karşılığında, azâd eyle.» dese; o da, bu isteği yerine getirse; bu köle, azâd; nikâh da, fasid oi-muş olur. Mehir de, sakıt olur. Bin dirhem de, efendinin olur.

Keza, nikâhının a'itında, 'bir câriye bulunan şahıs, bu cariyenin efendisine : «Benrm için, onu bin dirhem karşılığında azâd eyle> de­se; cariyenin sahibi ise bu isteği yerine getirse; câriye uzâd olmuş o!ur. Nikâh bozulur. Cariyenin kocası, cariyenin efendisine bin dir­hem verir.
Şayet, hür kadın, köle olan kocasının, efendisine : «Onu azâd et.-dese; fakat paradan bahsetmişe, nikâh bozulmaz. İmâm Ebû Hanîfe R.AJ ve İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, azâd edilen kimsenin ve-lâyet hakkı, azâd eden kimseye aittir. Kâfî'-de de böyledir. [72]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..