Meâkıl Bölümü (Diyetlerin Ödenmesi)
Meâkıl; {Mîm) in üstünü ve (Kâf) m ötüresi ile ma'kûle'nin çoğuludur. Akl, yâni diyet [68] ma'nâsınadır. Diyetin, akl ile adlandırılmasına sebeb; çünkü diyet, kanlan dökmekten akl eder (önler). Akl da bundandır. Zîrâ akl, kötü işleri meneder.
Âkile [69], hatâen öldürülmüş olan kimsenin diyetinin kendilerine taksim edildiği divân ehlidir ki, onlardan kaatil olan kimse sebebiyle, diyetin kazası vaktinden itibaren üç yılda vazifelerinden [70] alınır. Divân ehli, [71] adları dîvânda yazılmış olan askerlerdir. Bu, bize göredir. İmâm Şafiî' (RIh.A.) ye göre, aşirettir. Zîrâ, Resûiüîlah' (S.A.V.) in aşiret [72] üzerine hüküm verdiği rivayet olunmuştur. . Ondan sonra nesh [73] yöktür. Bir de; şundan dolayıdır ki; diyet sıla'dır. Sıla'mıı ise yakın akrabaya verilmesi evlâdır. Mîrâs ve nafaka gibi.
Bizim delilimiz, Hz. Ömer' (R.A.) in hükmüdür. Hz. Ömer- (R.A.), divânları kurduktan sonra, Sahabe (R. Anhüm) huzurunda diyeti divân ehline yüklemiş, Sahabe (R. Anhüm) bunu inkâr etmemiştir ve bu hüküm icmâ' olmuştur. Bu, nesh değildir. Belki bir ma'nâyı takrir ve îzâhdır.
«Ondan sonra nesh olmamıştır.» sözü, İmâm Şafiî' (Rh.A.) niıı sözüne cevâbdir. Çünkü akl (diyet), yardım ehline yüklenirdi. Yardım ehli, çeşitli idiler: Velâ [74], hılf ve ad gibi.
I/Uf; (Hâ) nın esresi ve (Lâm) in sükûniyle «ahd» demektir. (Burada murâd, velâ-yı müvâlâttır.) [75] Ad, bir adamın, bir kabileden sa-yılmasıdır. Hz. Ömer (R.A.) zamanında bu, divân usûliyle oldu. Hz. Ömer (R.A.) ma'nâya uyarak diyeti divân ehli üzerine yükledi. Bundan dolayı Fukahâ demişlerdir ki: Eğer bugün bir topluluk san'atla yardımlaşsalar, onların âkılesi, san'atkârlardır. Eğer hılf ile yardımla-şırlarsa, âkılesi hılf ehlidir. Diyet, sıla'dır. Yâni, bahşişdir. Nitekim, İmâm Şafiî (Rh.A.) böyle demiştir. Lâkin diyetin sılada, yâni bahşişte, vâcib kabul edilmesi, mallarının asıllarında vâcib kabul edilmesinden evlâdır. Çünkü, daha hafîfdir. Akile, diyeti ancak hafifletmek için yük-lenirler.
Diyetin ödenmesinde üç yıl takdiri; Nebî~i Ekrem' (S.A.V.) den mervîdir ve Hz. Ömer' (R.A.) den nakledilmiştir.
KaaüÜn malında vâcib olan diyet dç zikredilen gibidir. Yâni bize göre, üç yılda alınır. İmâm Şafiî' (Rh.A.) ye.göre, hemen ödemesi vâcib olur. Delilleri, inşâallâhu Teâlâ, yakında zikredilecektir.
Eğer atıyyeler üç yıldan daha çok veya üç yıldan daha az zamanda çıkarsa, ondan alınır. Yâni ekserden veya ekaîden alınır.
Divân ehlinden olmayan kaatilin âkılesi, kabiledir. Vikâye'nin ibaresinde; «Yâhûd onlardan olmayan kabilesidir.» denilmiştir. Her hâlde bu, kitabın kopyasını çıkaran ilk kâtibin hatasıdır. Çünkü zamir «kimse» nıa'nâsına gelen «men» e râcidir. Halbuki, ona irca etmeye imkân yoktur. Doğru olan; «Divân ehlinden olmayan kaatilin âkılesi, kabiledir.» demektir.
Âkile fertlerinin her birinden üç yılda toplam olarak yalnız üç veya dört dirhem [76] alınır. Şöyle ki, onların her birinden her yılda bir dirhem alınır. Böylece, üç yılda alman, üç dirhem olur. Yâhûd her yıl bir dirhemle dirhemin üçte biri alınır. Tâ ki, üç senede dört.dirhem alınmış olsun.
Eğer kabilede genişlik (yâni maddî imkân) yok ise; kabilelerden neseb yönünden en yakın olanı ona eklenir. Asabelerde olduğu gibi, en yakın ondan sonraki en yakın (el-akrabu fe'1-akrab) kaidesi ile amel edilir. Babaların ve oğulların diyete dâhil olmalarında ise, ihtilâf edilmiştir. Diyeti ödemelide kaatil, onlardan birisi gibidir. Çünkü cinayeti işleyen O'dur. O'nun diyetten çıkarılmasında bir ma'nâ yoktur. Bunda, İmâm Şafii' (Rh.A.) nin ayrı görüşü vardır.
Âzâdiı olan kaatilin âkılesi, efendisinin (mevlâsmm) Jcabîlcsidir.
Çünkü O'na yardım, onlarla olmuştur. Bunu, Rcsûlüllah' (S.A.V.) in:
«Kavmin âzâdlısı, onlardandır.» hadisi şerifi te'yid eder.
Mevlel müvâlâtm âkilesı andlaştığı (akd yaptığı) mevlâsıdır [77] ve mevlâsımh kabîlesidir. Çünkü Arablar, bunlarla yardımlaşırlar. Şu hâlde, kölelikden kurtulan kimsenin efendisine (mevlâsına) benzer.'
Akile, bizzat kati ile vâcib olanı üzerlerine alırlar. Âkile üzerine, hatâ ve kasd benzeri ile diyetin vâcib olmasında asıl, Nebî-I Ekrem' (S. A.V.) in dâribenin (yâni gebe kadının karnına vuran kadının) velîlerine:
«Kalkın, ceninin diyetini verin.» buyurma sidir. Bu haclîs-i şerifi, bir kadın, bir başka kadının karnına varmakla cenin düşürüp, durumu Resûlüllah' (S.A.V.) a sundukları zaman söylemiştir. Bir <ie; hatâ eden kimse ma'zûrdur. Keza, kasd benzeri ile öldüren (mübaşir) de ma'zûr-dur. Çünkü vurma âleti, te'dib içindir. Öldürmek için değildir. İnsanın canına (nefs) ihtiram vardır. Onun heder edilmesi caiz oîmaz. Öldüren kimse üzerine kısas vâcib olması için sebeb yoktur. Fazla miktarda mal ödetmek de; malını kökünden kazımak ve O'nu yoksul bırakmak olur. Bundan dolayı, âkile diyeti ödemekte O'na katılıp yardımcı olur. Çünkü hatâ eden veya kasd benzeri ile cinayet işlöyen kimse, kendisinde olan bir kuvvetle öldürmekten kaçmmakda kusur etmiştir. O kuvvet, O'nun yardımcıları ile hâsıl olur. Onlar da, âkiledir. Binâenaleyh, âkile O'nu denetlemeyi ve uyarmayı terk etmeleriyle kusur etmişlerdir. İşte bu sebeble, diyete tahsis edilmişlerdir. [78]
Mûdilıa "(yâni, başın kemiğine varan yarık) ve mûdihadaıı fazlasının diyeti kadarını yüklenir. Nitekim, yaralar faslında geçti ki, mûdiha ve mûdihadan ziyâdede vâcib olan, diyettir. O da âkıleye yüklenir.
Kaatİlin sulhu ile veya âkılenin tasdik etmediği ikrarı İle veya şüb-he ile kısası düşen kasd sebebiyle veya oğlunu kasden öldürmekle vâcib olan diyeti âkile yüklenmezler.
Kölenin cinayeti sebebiyle veya nefs'vç uzuvlarda kasden suç işlemekle veya mûdilıa denen yaranın ersinden daha azında vâcib olan diyeti de âkile yüklenmezler. Nitekim rivayet olunduğuna göre; Resûlüllah (S.A.V.) bir hadîs-i şerîfde şöyle buyurmuştur:
«Âkıleler, ne kasden, ne abden, ne sulhen ve ne i'tirâfen ve ne de mûdiha ersinden az olan diyeti yüklenmezler.»
Bir de: Âkılenm diyeti yüklenmeleri istîsâli, yâni, suç işleyen kimsenin yoksul kalarak helak olmasını önlemek içindir. Suç işleyenin az bir şey ödemesinde ise, istîsâl yoktur.
Diyetin azı ile çoğunu ayıran takdir ise; sem' ile (yâni hadîs-i şerif) ile bilinip sâbitdir. Takdirden eksik olan şeyi âkile yüklenmez. Belki, cinayeti (suçu) işleyen yüklenir. Şayet cinayeti işleyen kimseyi âkile tasdik ederlerse, onların diyeti yüklenmesi gerekir. Çünkü diyet, onların doğru diye kabul etmeleri ile sabit olur. İmtina ise, onların hakkı için olur. Âkuenin, kendi nefisleri üzere velayetleri vardır. Şu hâlde onlar üzerine diyet vâcib oîur.
Dİvâm ve kabilesi olmayan kimsenin âküesİ, zahir rivayette lîeyt'-ül-mârdir. Fetva, buna göre verilmiştir. Mutâsa'da da böyle denmiştir.
îsâm (Rh.A.) demiştir ki: İmâm Muhammet! (Rh.A.), Ebû Yûsuf'(Rh. A.) dan, O'nun da İmâm A'zam' (Rh.A.) dan rivayetine göre; diyet caninin malında vâcib olur. Beyt'ül-mâl'den, bi'1-icmâ ödenmesi gerekmez. Hulâsa'da da böyle zikredilmiştir.
Acemlerin âkilesi olmaz. Hulâsa'da zikredilmiştir ki: Eğer bir kimse, Arabın gayrısmdan ise, Şems'ül-Eimme el-Hulvânî' (veya Halvânî) (Rh.A.) den nakledildiğine göre, İmamlar btı husûsda ihtilâl etmişlerdir. İmamlardan ba'zıları: «Acem halkının, âkılesi olmaz.» demiştir. Bu söz, fakîh Ebû Ca'fer' (Rh.A.) in ihtiyar ettiğidir ve «Bu söz ile Şeyh'ül-îslâm Zahîr'ud-Dîn el-Merğinânî (Rh.A.) fetva verirdi.» demiştir. [79]
Konular
- Helâl Olan İçecekler :
- Suçlar Bölümü (Cinayetler)
- Kısas Gerektiren Ve Gerektirmeyen Şeyler Babı
- İnsan Öldürmekten Daha Aşağı Şeylerde Kısas Bâbı
- Öldürmede Şahadet Ve Öldürme Hâline İ'tibâr Babı
- Diyetler Bölümü
- Bir Fasıl Baş Yarıklarında Kisas Yoktur. Ancak Kasden Yapılıp, Kemiğe Varan Yarıklarda Kısas Vardır
- Karnına Vurulup Çocuğunu Düşüren Hür Kadin Hakkında Bir Fasıl
- Yolda Ve Başka Yerde Meydana Getirilen Şeyler Babı
- Hayvanın Suç İşlemesi Ve Hayvan Üzerinde Suç İşlemek Babı
- Kölenin Suç İşlemesi Ve Köleye Karşi Suç İşlemek Babı
- Öldürülen Veya Sakatlanan Köle Hakkında Bir Fasıl
- Kölenin Öldürmesi Veya Öldürülmesi Hakkında Bir Fasıl
- Kasame Babı (Kaatîlî Bilinmeyen Maktul Sebebiyle Yemin Ettirmek)
- Meâkıl Bölümü (Diyetlerin Ödenmesi)
- Kaçak Köle (Âbık) Bölümü
- Kayıp (Mefkûd) Bölümü
- Terk Edilmiş Çocuk (Lakît) Babı
- Kayıp Mal (Lükata) Bölümü
- Vakıf Bölümü
- Vakfın Kiraya Verilmesinde Vâkıfın Şartına Uyulacağına Dâir Bir Fasıl
- Evlâda Vakf İle İlgili Şeylere Dâir Bir Fasıl
- Alış - Verişler (Büyü) Bölümü
- Alım Satımla İlgili Ba'zı Asıllar Hakkında Bir Fasıl
- Şartın Muhayyerliği Ve Ta'yin Bâbı
- Görme Muhayyerliği Babı
- Ayb (Kusur) Muhayyerliği Babı
- Fasid Satış Bâbı
- Fâsid Satış :