logo logo

Yeni nesil güncel konularla ilgili sorular ve cevaplar!

Fetvalar.Com

Yeni Nesil Fetvalar

Sistemimize üye olarak sitemizi daha aktif olarak kullanabilirsiniz.

Üyelik için tıkla

Fetvalar.Com

Güncel sorular ve cevapları

Diyetler   Bölümü

Diyât; diyetin çoğuludur ve masdardır. Öldürülen kimsenin velî­sine, can (nefs) bedeli olan mal verildiği zaman; «Kaatil, maktule diyet verdi.» denir.

Sonra, masdar ile adlandırmak kabilinden, o mala diyet denilmiştir. «vaade» den gelen «idetün» kelimesinde olduğu gibi, birinci harf (yâni fâel-fiil) mahzûftur. Muğrib'ul-Lûğa'da böylece zikredilmiştir.

Erş (sakatlama diyeti), cana kıymak dan aşağı olan sakatlamalar­dan dolayı vâcib olan mal için isimdir.

Diyet, altından bin dinardır. Gümüşten, onbin dirhemdir. Deveden, yalnız yüz devedir. İmâm A'zanV (Rh.A.) a göre; diyet, ancak bu üç mal­lardan olur. İnıâmeyn (Rh. Aleyhimâ); «Bu üç maldan olmakla beraber, sığırdan ikiyüz sığır ve koyundan ikibin koyun, hüllelerden ikiyüz hülle (yâni yeni ve iyi giyecek) dir ve her hülle iki «Ihisedir.» demişlerdir.
Bu yüz deve, kasden öldürmeye benzer öldürmede dört çeşit rub' (yâni, dörttebir) dur. Musannif, fc>u dörttebirleri; şu sözü ile açıklamış­tır: Bint-i mahâz'dan [1], yirmibeş deve; bint-i lebûn'dan [2] yine yir-mibeş deve; hıkka'dan [3], yine yirmibeş deve ve cezaa'dan [4] yine yirmibeş devedir. Bu, diyet-i mugallâzadır. [5] Gâyet'ul-Beyân'da, Kudûrî şerhinden nakledilmiştir ki; Diyetin tağlîzı (ağır diyet) —her ne kadar tağlîzın keyfiyetinde ihtilâf var ise de — Ömer, AH, İbn Mes'ûd, Zeyd, Ebû Mûsâ el-Eş'âıî ve Muğîre b. Şu'bc Hazerâtıııdaıı (Allah hep­sinden razı olsun)  rivayet edilmiştir.
İmâm A'zanı (Rh.A.) ve İmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.) a göre; diyet-i mugallâzamn miktarı, burada zikredilen kadardır. İmâm Muhammed (Rh.A.) ve İmâm Şafii' (Rh.A.) ye göre; otuz lııkka ve otuz cezaa ve kırk seniyysdir. [6] Hepsinin yavruları karınlarında yaratılmış olma-iıdır.
Yanlışlık (hatâ) ile öldürmede; deve miktarı ve cinsi, zikredilen dört kısımdan ve ibn-ı mahâzdaıı [7] oluşan beştebirlerdir. Yâni, yirmi bint-i mahâz, yirmi bint-i lebûn, yirmi hıkka, yirmi cezaa ve yirmi ibn-i mahâzdır. Bu, İbn Mes-'ûd' (R.A.) un sözüdür. Biz, bu sözü almışızdır.
Yanlışlıkla (hatâen) öldürmenin keffâreti; N^ss-ı Kerîmde zikre­dilen şeydir. O da, mü'min bîr köleyi âzâd otmektiı1. Eğer ondan âciz olursa, iki ay ard arda oruç tutmaktır. Yemek yedirmek, bu keffâret için sahih olmaz. Çünkü yemek yedirmek hususunda nass yoktur. Mik­tarlar tevkif ile, yâni şeriattan Öğrenmek ve işitmekle bilinir.

Öldürme keffâreti için, ana karnındaki yavruyu (cenini) âzâd et­mek de sahîh olmaz. Çünkü, O'nun hayâtı ve selâmeti bilinmez. Ana -babasından biri Müslüman olan süt çocuğunu, keffâret için vermek sa-hîhdir. Çünkü tebâiyetle Müslümandır. Zahir olan, (el, kol ve ayak­lar gibi) uzuvların sağlam olmasıdır.

Kadının diyeti, cana kıymak (yâni öldürmek) ve candan aşağısın­da erkeğin diyetinin yansıdır. Bu Jafz, mevkuf olarak Hz. Alî' (R.A.) den, m-eriû olarak da Nebî-i Ekrem' (S.A.V.) den rivayet olunmuştur.

Diyette; Zimmî, Müslüman gibidir. Çünkü, Resûlüllah (S.A.V.) :

«Her alıd sahibinin ahdi hâlinde diyeti, bin dinardır.» buyurmuş­tur. Bu hadîs-i şerif ile, Ebû Bekr ve Ömer (R. Anhümâ) hüküm ver­mişlerdir.

insanı öldürmekde, burnun yumuşak yerinden kesmekd-e veya ya­ralamakta ve konuşmaya mâni' olursa veya harflerin çoğunu çıkarmayi 'engellerse, dilde; zekerde ve haşefede; aklı, işitmeyi, görmeyi, koku almayı, tat duymayı gidermekte ve sakalda eğer tıraş edip, bitmezse ve başın kıllarında eğer tıraş olunup, başkası bitmezse, diyet vardır.

Ma'lûm olsun ki, eğer suç işleyen kimse el ve ayak gibi uzuvlarda, tam olarak menfaat cinsini yok ederse veya güzelliğin kemâlinden ih­sanda aranan şeyi yok «derse; o kimseye diyetin hepsi vâcib olur. Çün­kü, bir bakımdan nefsi itlaf etmiştir. Bu, insana ta'zîm için her ba­kımdan itlafa mülhaktır. Bu ilhakın aslı, Resûlüllah' (S.A.V.) in dilde ve burunda diyetin hepsi ile hüküm vermesidir. Hz. Ömer (R.A.); bir adam, 'bir başka adamın başı üzerine vurup; vurulanın aklı, işitmesi, görmesi ve konuşması yok olmakla dört diyet ödenmesine karar ver­mişti.
Yine, insan bedeninde ikişer olan şeyler dahî zikredilen gibidir. Yâ­ni iki kaş, iki göz, iki el, iki ayak, iki dudak, iki kulak, iki hatya (erkek­lik bezi, husye) ve kadının iki mienıesi gibi. Bunlardan her ikisinde vâcib olan tam diyettir. İkisinden her birinde, diyetin yarısı vâcib olur. Saîd b. Müseyyeb (R.A.), Nebî-i Ekrem' (S.A.V.) den bir hadîsde böyle riva­yet etimiştir. Zikredilen şeylerin her birinde diyetin yarısı vardır. Ne­bî-i Ekrem' (S.A.V.) in, Amr b. Hazm (R.A.) için ypzdığı mektupta: «İki gözde tam diyet ve ikisinden birinde diyetin yansı vardır.» [8] bu­yurmuştur. Çünkü onlardan ikisinin yok olmasında, menfaat cinsinin veya güzelliğin kemâlinin yok olması vardır. Şu hâlde diyetin tamâm* vâcib olur. İkisinden birinin yok olmasında, menfaat cinsinin ve güzelliğin kemâlinin yansının yok olması vardır. Öyleyse diyetin yarısı vâcib olur.
Yine, iki gözün kirpikleri yok edilse, hepsinde, yâni altında ve üs­tünde, kirpiklerin hepsinde tam diyet vardır. Kirpiklerden ikisinde, di­yetin yarısı vardır. [9] Kirpiklerin birinde, diyetin dörttebiri vardır.

Elin veya ayağın her bir parmağında diyetin ondabui vardır. Çün­kü, BesûlüUah (S.A-V.) :

«Her parmak için on deve (verilir).» buyurmuştur.
Üç mafsalı (eklemi) olan parmakta, o mafsalın birinde bir parma­ğın diyetinin üçteblri vardır. Çünkü bir mafsal, parmağın üçtebiridir. Başparmak gibi iki mafsMlı olursa, diyetin yatısı vardır. Çünkü bir mafsal, onun yarısıdır. Bu diyet, elin parmakları üzere taksimin ben­zeridir. Nitekim, dişin tamâmında olduğu gibi. Yâni her bir dişte, diye­tin ondabirinin yarısı vardır. O da, deveden beştir. [10] Çünkü, Ebû Musa el-Eş'ârî (R.A.) hadîsinde, Resûliillah (S.A.V.) :
«Her dişde, beş deve verilir.» [11] buyurmuştur.

Dirhemlerden, beşyüz dirhem. «Eğer biz böyle dersek, bir kimsenin dişlerinin hepsi yok edildiği zaman, bir diyetten fazla verilmiş olur. Çünkü dişler, ekseriyetle otuzikidir. Hepsinin yok edilmesinde, menfaat cinsi yok olduğu için bir cihetle canı (nefsi) yok etme vardır. Çünkü dişlerin yokluğu, ma'nen insanı öldürmek gibi olur. Bir veehle yok etmenin hükmü; her veehle yok etmenin hükmünden fazla ola­maz.» diye sorulacak olursa, cevâbında biz deriz ki; «Bu, kıyâsın hilâ­fına nass ile sabittir. Şu hâlde, soru sorulamaz.» Gâyet'ul-Beyân'da da böyle zikredilmiştir.

Bu, kıyâsın hilâfına sabit olunca, ma'nâsı gayr-ı ma'kûl (akıl er­mez) olur. İmdi onun için, ma'kûl ve oh zikretmek vâcib olmaz. Eğer bu soru, teberru' yolu ile ınurâd olunursa, vech Sadru'ş-Şevîa' (Rh.A.) mn zikrettiği şu sözdür: Dişlerin sayısı,, her ne kadar otuziki ise de, sondaki dört diş erginlik dişleridir. Kimi insanlarda bitmez. Kimi in­sanlarda da, ba'zısı biter. Ba'zı insanlarda da, hepsi biter. Şu hâlde, dişler için ortalama sayı otuzdur. Sonra, dişler için iki menfaat var­dır. Biri zînet (süs), biri de çiğnemektir. Şayet bir diş düşse, onun men­faati tamâmiyle bâtıl olur. Dişin diyete karşılık olan menfaatinin ya­rısı —-ki o çiğneme menfaatidir— her ne kadar diğer yansı —ki zî-nettir— geri kalsa da, dişin menfaati tamâmiyle yok olmuş sayılır. Dişin ortalama sayısı otuz olunca, bir dişin menfaati otuzda birdir ve bir dişin menfaatinin yansı, altmışda birdir. İkisinin toplamı, yirmide bir (nısf-ı öşr) dir.
Vurmakla faydası elden giden bir uzvun diyeti; çolak olan el, a'mâ olan göz ve nesli kesilen sulb (sırt omurgası) gibidir. [12] Çünkü diyetin vâcib olması, menfaat cinsinin yok olmasına bağlı olur. Menfaatsiz su­rete i'tibâr edilmez. Ancak itlaf sırasında menfaatten tecerrüd etmiş olursa, çolak el gibi güzelliği de yoksa, bu takdirde âdil bir kişinin (Bi­lirkişinin) hüküm vermesi gsrekir. Ya. da, dik "duran kulak gibi, güzelli­ği var ise, diyeti tamâmiyle vâcib olur. Bunu, Zeylaî (Rh.A.) zikretmiş­tir. [13]