Kadına Duhûlden Önce Yapılan Mühâlaa
Muhâlea, kadına duhûlden önce yapılırsa, mehrin bakıyyesi yazılır. İddet nafakası ise yazılmaz.
Bu hal'in hükmü, ayrılığın vaki olup, haramlığm sabit olmasıdır.
Ancak, küçük kız buluğa erişirse; geride kalan mehri için kocasına müracaat eder. Bu hüküm sebebiyle de koca, kızın babasına müracaat eder. Ehli şurut'un ba'zıları, küçüğün hal'inde, babasının; onun mehrini ve iddet nafakasını takdir edilmiş belirli bir miktar olarak ikrarının' (= kabulünü) ihtiyar eylemişlerdir.
Sonra da "kocanın, onu bainen bir talâk boşadığım ikrar eylediği" yazılır. Bu yazı şöyle yazılır:
Filan oğlu filan (yani küçük kızın babası) ikrarının caiz olduğu hâlde, kasden kendi isteğiyle şöyle ikrar eyledi: "Küçük kızı filâne, filan oğlu filanın Karısı idi; nikâhının altında idi. Sonra, onun kocası filan, küçüğün sohbetini hoş görmedi ve onu bâine bir talâkla boşadı. Bu talak sebebiyle, küçük kız bâine oldu. Kızın da kocasında, şu şu kadar dirhem mehri vardı. Nafakası cihetinden de, şu kadar dirhem alacağı vardı. Babası olmam sebebiyle, ben bunların hepsini kızım için sahih bir alışla aldım. Kocası, bunların tamamım bana ödedi. Bu küçük kızın, kocasında hiç bir hakkı kalmadı; Hiç bir sebep ve hiç bir durum, husûmeti (= da'vayı) gerektirmez.
Bunların tamamını, sahih bir ikrar ile ikrar eder. Kızın kocası da bunu doğrular.
Yazıda bunların hepsi yazılır. Böyle yazılınca da artık, mehri ve iddet nafakası hakkında husûmet hakkı yoktur. Çünkü baba, "almaya selâhiyetli olduğu hâlde, hepsini aldığını" ikrar eylemiştir. Mu-hıyt'te de böyledir.
Efendisi, cariyesini, mehrine ve iddet nafakasına karşılık hal yaptırsa; malından onu tazmin etmesinin gt* ekeceği söylenemez. Çünkü efendi, babanın hilafına kocayı mehirden .ibra edebilir. Bu hakka sahiptir. Câriye değil efendi, "eğer kocanın üzerine borç olmasını" dilerse; bu durumda babanın, küçük kız için yazdığının aynısını yazar. Zahîriyye'de de böyledir.
Şayet, aralarında küçük, memeden kesilmiş bir çocuk olur ve koca, karısını, çocuk, kadının yanında kalip, onu bir sene veya iki sene kadının kendi malından beslemesi kaydıyla, hal ederse; bu da ba'zı eshab-ı şurutca, caizdir.
Fakıyh Ebû'lKasım es-Saffar: "Bu caiz olmaz." Çünkü, çocuk için nafaka, baba tarafından olacaktır." derdi.
Buna çâre: Bu çocuk için, kifayet miktarı dirhemler veya dinarlar takdir edilir. Onu da haPda şart koşar. Sonra da, kocası, kadına o miktarı: "Besleme müddetinde, ona harcamasını" söyler veya onu, terbiye için ücret olarak verir. Şayet bunları yazmayı murad ederse şöyle yazar:
Filan (yani koca) şöyle ikrar eyledi: "Gerçekten o, karısı olan filâneyi, bâine bir talâkla üzerinde olan mehir, iddet nafakası ve kadının onun üzerinde olan bütün haklarına karşılık olarak ve bir de kadın, asına, taze ve kırmızı yüz Nisâbur dinarı kendi malından olmak şartıyla vermek üzere, istisnasız ve fâsid şartsız olmak kay-diyle, sahih bir muhâlaa ile hal eyledi. Bu meyanda, aralarında bir de küçük çocuk vardı. Hal'eyleyen koca, haTolunan kadından, "çocuğun, onun yanında başlangıcı şu gün, sonu şu gün olmak üzere tam bir sene kalmasını" istedi.
Böylece, o yüz dinarı, kadın, bu müddet içinde çocuğa sarf edecektir. Kadın da bunların tamamını sahih bir kabulle kabul eyledi." diye yazar.
Veya, şöyle yazar:
Hal' olunan kadın, hal' eden kocasından, onun küçük oğlunu, bu müddet içinde bakıp terbiye etmek üzere, şu gün başlayıp şu gün sona ermek üzere, bir sene yüz dinara sahih bir icarla icarladu
Veya.şöyle yazar: Kadın, o küçüğü, bir sene emzirmek ve bakmak üzere, söylediğimiz gibi icarladi.
Sonra da hal eden koca, kendi nefsi yerine ilerde meydana gelecek hadiselerde hakkını koruması ve bir vekil tayin eyledi.
Bu çocuk, terbiye müddeti bitmeden önce ölürse; o zaman, koca, kadına, müracaat ederek; o yüz dinardan kalan müddetin karşılığını alması için bir vekil tayin etti. Biz, bunun için: "Eğer besleme müddeti içinde çocuk ölürse, kadın nefsini berî eylesin de kocası ona kalan için müracaat etmesin." diye, öyle yazdık.
Ibnü Semâa'mn Nevâdiri'nde, İmâm Muhammed (R.A.)'in şöyle buyurmuş olduğu zikredilmiştir:
Şayet, "çocuk besleme müddeti içinde ölürse, kadın kalan hisseyi ödemekten berîdir. (= uzaktır) diye şart koşarlarsa; bu da caizdir.
karlamada da aynı şekilde şart koşar ve öyle yazarsa; kalandan beri olur. Vekii tayin etmezse, bu da doğru olur. Zehıyre'de de böyledir.
Şayet kadının karnında cenin bulunur; kocası da hal akdinde, "onu emzirmesini" isterse, cevap, selefden Hassaf'ın, Ebû Zeyd'in ve diğerlerin cevabı gibi mahfuzdur ve bu caizdir. Onu, akid zamanı artırır ve şöyle der: "Karnındaki çocuk, şayet sağsalim doğarsa, doğumundan itibaren iki yıl emzirecek ve ona bakacaktır. Çocuk, ister çift doğsun; ister erkek, ister dişi olsun, bu böyledir.
Şayet o çocuk, bu müddet içinde ölecek olursa; kadın kalan günlerin bedelinden beridir.
İmamlarımızın üçünden de bu çocuğun hafızası hakkında bir rivayet yoktur. Şeyhu'Iİmâm Ebû'lKasım esSaffâr şöyle derdi: Bana göre esahh olan cenin hakkında bu sahih değildir. Çünkü, onun tasarrufu nafaka hükmündedir. Zahîrriyye'de de böyledir.
Burada çâre: Hal' akdi yapılırken, bir miktar mal takdir edilerek sonra o, icara izafe kılınır. Çocuk doğduktan sonra, kadın, hâmile olduğu çocuğu emzirir ve bakar (icarlamış gibi). [20]
Bu hal'in hükmü, ayrılığın vaki olup, haramlığm sabit olmasıdır.
Ancak, küçük kız buluğa erişirse; geride kalan mehri için kocasına müracaat eder. Bu hüküm sebebiyle de koca, kızın babasına müracaat eder. Ehli şurut'un ba'zıları, küçüğün hal'inde, babasının; onun mehrini ve iddet nafakasını takdir edilmiş belirli bir miktar olarak ikrarının' (= kabulünü) ihtiyar eylemişlerdir.
Sonra da "kocanın, onu bainen bir talâk boşadığım ikrar eylediği" yazılır. Bu yazı şöyle yazılır:
Filan oğlu filan (yani küçük kızın babası) ikrarının caiz olduğu hâlde, kasden kendi isteğiyle şöyle ikrar eyledi: "Küçük kızı filâne, filan oğlu filanın Karısı idi; nikâhının altında idi. Sonra, onun kocası filan, küçüğün sohbetini hoş görmedi ve onu bâine bir talâkla boşadı. Bu talak sebebiyle, küçük kız bâine oldu. Kızın da kocasında, şu şu kadar dirhem mehri vardı. Nafakası cihetinden de, şu kadar dirhem alacağı vardı. Babası olmam sebebiyle, ben bunların hepsini kızım için sahih bir alışla aldım. Kocası, bunların tamamım bana ödedi. Bu küçük kızın, kocasında hiç bir hakkı kalmadı; Hiç bir sebep ve hiç bir durum, husûmeti (= da'vayı) gerektirmez.
Bunların tamamını, sahih bir ikrar ile ikrar eder. Kızın kocası da bunu doğrular.
Yazıda bunların hepsi yazılır. Böyle yazılınca da artık, mehri ve iddet nafakası hakkında husûmet hakkı yoktur. Çünkü baba, "almaya selâhiyetli olduğu hâlde, hepsini aldığını" ikrar eylemiştir. Mu-hıyt'te de böyledir.
Efendisi, cariyesini, mehrine ve iddet nafakasına karşılık hal yaptırsa; malından onu tazmin etmesinin gt* ekeceği söylenemez. Çünkü efendi, babanın hilafına kocayı mehirden .ibra edebilir. Bu hakka sahiptir. Câriye değil efendi, "eğer kocanın üzerine borç olmasını" dilerse; bu durumda babanın, küçük kız için yazdığının aynısını yazar. Zahîriyye'de de böyledir.
Şayet, aralarında küçük, memeden kesilmiş bir çocuk olur ve koca, karısını, çocuk, kadının yanında kalip, onu bir sene veya iki sene kadının kendi malından beslemesi kaydıyla, hal ederse; bu da ba'zı eshab-ı şurutca, caizdir.
Fakıyh Ebû'lKasım es-Saffar: "Bu caiz olmaz." Çünkü, çocuk için nafaka, baba tarafından olacaktır." derdi.
Buna çâre: Bu çocuk için, kifayet miktarı dirhemler veya dinarlar takdir edilir. Onu da haPda şart koşar. Sonra da, kocası, kadına o miktarı: "Besleme müddetinde, ona harcamasını" söyler veya onu, terbiye için ücret olarak verir. Şayet bunları yazmayı murad ederse şöyle yazar:
Filan (yani koca) şöyle ikrar eyledi: "Gerçekten o, karısı olan filâneyi, bâine bir talâkla üzerinde olan mehir, iddet nafakası ve kadının onun üzerinde olan bütün haklarına karşılık olarak ve bir de kadın, asına, taze ve kırmızı yüz Nisâbur dinarı kendi malından olmak şartıyla vermek üzere, istisnasız ve fâsid şartsız olmak kay-diyle, sahih bir muhâlaa ile hal eyledi. Bu meyanda, aralarında bir de küçük çocuk vardı. Hal'eyleyen koca, haTolunan kadından, "çocuğun, onun yanında başlangıcı şu gün, sonu şu gün olmak üzere tam bir sene kalmasını" istedi.
Böylece, o yüz dinarı, kadın, bu müddet içinde çocuğa sarf edecektir. Kadın da bunların tamamını sahih bir kabulle kabul eyledi." diye yazar.
Veya, şöyle yazar:
Hal' olunan kadın, hal' eden kocasından, onun küçük oğlunu, bu müddet içinde bakıp terbiye etmek üzere, şu gün başlayıp şu gün sona ermek üzere, bir sene yüz dinara sahih bir icarla icarladu
Veya.şöyle yazar: Kadın, o küçüğü, bir sene emzirmek ve bakmak üzere, söylediğimiz gibi icarladi.
Sonra da hal eden koca, kendi nefsi yerine ilerde meydana gelecek hadiselerde hakkını koruması ve bir vekil tayin eyledi.
Bu çocuk, terbiye müddeti bitmeden önce ölürse; o zaman, koca, kadına, müracaat ederek; o yüz dinardan kalan müddetin karşılığını alması için bir vekil tayin etti. Biz, bunun için: "Eğer besleme müddeti içinde çocuk ölürse, kadın nefsini berî eylesin de kocası ona kalan için müracaat etmesin." diye, öyle yazdık.
Ibnü Semâa'mn Nevâdiri'nde, İmâm Muhammed (R.A.)'in şöyle buyurmuş olduğu zikredilmiştir:
Şayet, "çocuk besleme müddeti içinde ölürse, kadın kalan hisseyi ödemekten berîdir. (= uzaktır) diye şart koşarlarsa; bu da caizdir.
karlamada da aynı şekilde şart koşar ve öyle yazarsa; kalandan beri olur. Vekii tayin etmezse, bu da doğru olur. Zehıyre'de de böyledir.
Şayet kadının karnında cenin bulunur; kocası da hal akdinde, "onu emzirmesini" isterse, cevap, selefden Hassaf'ın, Ebû Zeyd'in ve diğerlerin cevabı gibi mahfuzdur ve bu caizdir. Onu, akid zamanı artırır ve şöyle der: "Karnındaki çocuk, şayet sağsalim doğarsa, doğumundan itibaren iki yıl emzirecek ve ona bakacaktır. Çocuk, ister çift doğsun; ister erkek, ister dişi olsun, bu böyledir.
Şayet o çocuk, bu müddet içinde ölecek olursa; kadın kalan günlerin bedelinden beridir.
İmamlarımızın üçünden de bu çocuğun hafızası hakkında bir rivayet yoktur. Şeyhu'Iİmâm Ebû'lKasım esSaffâr şöyle derdi: Bana göre esahh olan cenin hakkında bu sahih değildir. Çünkü, onun tasarrufu nafaka hükmündedir. Zahîrriyye'de de böyledir.
Burada çâre: Hal' akdi yapılırken, bir miktar mal takdir edilerek sonra o, icara izafe kılınır. Çocuk doğduktan sonra, kadın, hâmile olduğu çocuğu emzirir ve bakar (icarlamış gibi). [20]
Konular
- Deve, Sığır Ve Davarların Yaşları
- Değirmenle İlgili Lafızlar
- Hamamla İlgili Lafızlar
- Demircilikte Kullanılan Bazı Âletler
- 2- NİKÂHLA İLGİLİ YAZIŞMALARDA BULUNMASI ŞART OLAN HUSUSLAR
- Bulûğa Ermiş Bir Kızı Evlendirirken Yazılacak Hususlar
- Bir Babanın, Küçük Bir Kızını, Bulûğa Ermiş Bir Kocaya Nikahlaması
- Bir Kızı, Dedesinin Nikahlaması
- Bir Kızı, Kardeşinin Evlendirmesi
- Köleyi Evlendirmek
- Cariyenin Evlendirilmesi
- Talâkla İlgili Diğer Bir Yazı Örneği
- Talak Hususunda Koca İçin Yazılan Bir Vesika Örneği
- Bir Kimsenin, Dâhil Olmadığı Karısını Hal Etmesi
- Mühâlaada Kadın İçin Yazılacak Yazı
- Kadına Duhûlden Önce Yapılan Mühâlaa
- Mühâlaada Vekâlet
- Fuzûlî Bir Şahsın Mühâlaası
- Duhûl Ve Halvet Hâli Olmadan Kadını Boşamak
- Halvet-i Sahîhadan Sonra, Duhûlden Önce Boşamak
- Kocanın, Boşanma Yetkisini, Karısının Eline Vermesi
- 1- Mutlak Havale:
- 2- Havaleyi Şartlara Bağlamak
- A-) Tavfizi Gaybe Ta'lik Etmek (= Havaleyi Gaybe Bağlamak)
- B-) Tevfizi, Peşin Mehrin Şu Vakte Terkedilmişine Ta' Lık Etmek
- 3- Havaleyi, Kumar Oynamak, İçki İçmek Veya Bedeninde İz Bırakana Kadar Döğmek Şartına Bağlamak
- 4- Havaleyi, "Mevcut Kadın Üzerine, Başka Bir Kadın Nikahlama Şartına" Bağlamak
- 4- KÖLE AZÂD ETMEKLE İLGİLİ YAZILARDA BULUNMASI ŞART OLAN HUSUSLAR
- Bir Kimsenin, Kölesini Ve Ona Nikâhlı Olan Cariyesi İle Bunların Çocuklarını Hep Birlikte Azâd Etmes
- İki Kışının Veya Bir Kaç Kışının Ortak Bulundukları Bir Köleyi, Hep Birlikte Azâd Etmeleri