logo logo

Yeni nesil güncel konularla ilgili sorular ve cevaplar!

Fetvalar.Com

Yeni Nesil Fetvalar

Sistemimize üye olarak sitemizi daha aktif olarak kullanabilirsiniz.

Üyelik için tıkla

Fetvalar.Com

Güncel sorular ve cevapları

4- AVIN ŞARTLARI

Av âletleri iki nevidir:

Birisi, cansızdır: Ok gibi, mızrak gibi ve bunlara benziyen diğer atı­lan şeyler gibi...

ikincisi, canlılardır: Köpek gibi, şahin gibi, doğan gibi...

Şayet av âleti canlı olursa, onun öğretilmiş olması şarttır.

Köpek, avını yemeyi terk etmedikçe ve sahibi çağırınca ona icabet etmeyince, ava göderümiş olsa bile sahibi çağrısına uymadıkça talimli (= eğ it i İm iş) olmaz.

Köpeğin öğretilmiş olduğunun alâmeti: Avdan yemeyi terk etmesi­dir. İmam EbÛ Hafifte (R.A.): "Bu hâle bir had ve bir vakit tayini yoktur. Köpek muallem (= talimli) ise, avını yemez. Çok kerre de, avcının zann-ı galibi onun muallem (= öğretilmiş) olduğuna olduğu zaman işte o kö­pek öğretilmiştir. Bazende bilgili olan avcıların sözüne başvurulur. On­lar öğretilmiş derlerse; işte o zaman Öğretilmiş sayalır." buyururdu.

Hasan bin Zİyâd, İmim Efaû Hanîfe (R.A.)'nin şöyle buyurduğunu riva­yet etmiştir:

Köpek üç gün aç bırakılır; sonra da ava gönderilir. Eğer yakaladı­ğı avı yemez ise, işte o köpek öğretilmiş (= talimli) köpek olarak kabul edilir. İmim VM Yûsuf (R.A.) ve İmâm Mohammed (R.A.)'in kavilleri de budur.

Esahh olan da budur. Cevfthirii'l-AhiiÖ'de böyledir.

Zâhirü'r-rivâyede, İmâmeyn'den rivâyeten şöyle denilmiştir: Aç köpek üçüncü günü yakaladığı avı yerse; o av helâl olmaz. An­cak dördüncü gün yerse, avı helâl olur.

Bir rivayetlerinde de: "Üçüncü gün yerse de, o köpeğin avı helâl olur." buyurmuşlardır:

Şahin ve emsali avcıl kuşların, öğrendiklerinin alâmeti aç bırak­mak değildir. Ancak, sahibi çağırdığı zaman, ona itaat etmesidir.

Hatta bu avcıl kuşlar, avladığını yeseler de kalanı helâl olur.

Bazı âlimlerimiz şöyle buyurmuşlardır:

Bir şahin, üçüncü defa sahibinin çağırışına uyar da gelirse; ve et kasdiyle değil, itaat kasdiyle böyle yaparsa; o muallem (= talimli = eğitilmiş) sayılır. Amma itaat için değil de, et için gelirse, o şahin mual­lem sayılmaz.

Avcıl kuş sahibinin çağırışına itaat etmeyip kaçtığı zaman muallemlik hükmünden çıkar. Ve, onun avladığı yenmez.

Köpek de böyledir. Köpek avı yerse, eğitilmiş köpek hükmün­den çıkar. Sahibinin yanında bulunan önceki avlar da haram olur.

Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre böyledir.

İmâmeyn'e göre ise, sahibinin almış olduğu önceki avlar, haram olmaz.

Şayet avı yakın zamanda almışsa yenmez. Fakat çok önce almışsa; (Meselâ: Bir ay veya benzeri bir zaman önce) gibi hilafsız olarak, ha­ram olmaz.

Şemsü'l-Eimme Serahd, şöyle buyurmuştur:

Açık olanı, eğer köpeğin sahibi avı almamışsa; işte o haramdır. Bu, aynı zamanda, Şeyhü'l-İslanTın da kavlidir. Köpeğin sahibi, avlardan satmışsa; İmâmeyn'e göre, o hususta satış bozulmuş olmaz.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, satışın bozulmuş olması uygun olur.

Şayet satıcı da, alıcı da köpeğin câhil olduğunu doğrularlarsa bu böyledir. Artık, o köpeğin bundan sonra avladığı av onun muallem ( = talimli, eğitilmiş) olunduğu bilinene kadar —helâl olmaz.

Avcıl kuş da böyledir. Sahibinden kaçar ve onu çağırınca geri gel­mez ise, artık onun cahilliğine hükmedilir.

Bu hâl, sahibine, üç defa üst üste icabet eyledikten sonradır. Eğer avcıl kuş, avının kanını içerse; avı yenir. Muhıyt'te de böyledir.

Eğitilmiş bir köpek, bir av yakalar; onu da sahibi ondan alır, bir parçasını kopararak, o köpeğe atar; o da onu yerse; işte bu hâl, köpe­ğin muallemliğine işarettir.

Keza, köpeğin sahibi, köpekten avı alır da, avı sahibinin elinde iken, köpek bir parça kopararak yerse, İşte bu da köpeğin muallem (= eğitil­miş) oluşundandır.

Keza, âlimler şöyle buyurdular:

Bir köpek avı sahibine teslimden sonra, ondan çalıp^ yer; sonra da başka bir av bulur, onu ölüdürürse ve ondan bir şeyde yemezse; o av yenmez. Çünkü, onun av esnasında avdan çalıp yemesi muallem olma­dığına delildir.

Köpeğin sahibi köpekten, avı alır; sonra da köpek dönüp bir parça et alır ve onu yerse; onun avı yenir.

Köpek avı takip «dip, onu yaralar ve bu av sağ ikin de ondan bir parça koparıp yer; arkasından da yine bir başka avyakalar ve onu öl­dürürse bu durumda onun eti yenmez.

Asi kitabında, İmâm: "Ben böyle bir avın yenmesini hoş görmem. Çünkü, köpeğin av zamanında et yemesi, onun muallemliğinin olmadı­ğındandır." buyurmuştur. Bedâi'de de böyledir.

Bir adam, köpeğini ava gönderir ve o avı almaz; bir başkası alır­sa; eğer köpek sünnete uygun şekilde gitmişse, o av alana helâl olur. Sirlciyye'de de böyledir.

Bir adam, okunu deveye attığı hâlde, o ok bir av'a isabet eyiese o av yenmez. Kâfî'de de böyledir.

Bir avcı, şahinini bir tavşana gönderdiği hâlde, o başka bir şey yakalarsa, o av olmaz. Ancak tavşan olursa, o av olur.

Eğer bir kimse, köpeğini domuza veya kurda gönderdiği hâlde o köpek bir geyik yakalarsa; onu yemek helâl olur. Yenâbi'de de böyledir.

Avcı, şahinini bir geyiğe yollasa; o da başka bir av yakalasa, o yenmez. TehâVde de böyledir.

Bir avcı, köpeğini ava gönderir ve besmeleyi de okur; köpek de bu gidişinde birer birer çok av yakalarsa, onların hepsini yemek de he­lâl olur.

Keza, avcı, okunu bir ava atar; o okda onu delerek, diğer bir ava daha isabet ederse, bize göre avların tamamı helâl olur. Fetâviyi Kâd&fa'da da böyledir.

Köpek bir avı yakalayıp, onun göksü üzerinde uzun süre oturur; sonra da başka av yakalar ve onu Öldürürse; o yenmez. Ancak, önceki yenir. Köpeği gayrete geçirip, ona besmele çekerse, o müstesnadır.

Bİr avcı, köpeğini veya doğanını ava gönderdiğinde, o köpek veya doğan, irsaldan —az veya çok —bir müddet sonra geri döner ve avdan başka şeyle meşgul olur; sonra da avını takip ederek, yakalayıp öldü­rürse; onun eti yenmez. Ancak, onu yeniden besmele ile gönderir; veya onu sahibi gayrete geçirir ve besmeleyi okur, köpek de gayrete geçerse, o müstesnadır.

Çünkü avcıl hayvanın başka şeyle meşgul olması, gönderme hük­münü keser.

Avcıl hayvan kendiliğinden giderse, avı helâl olmaz. Ancak sahibi onu teşvik ederse, o müstesnadır. BedâJ'de de böyledir.

Bir avcı, köpeğini ava yolladığında, onda hata eder; sonra da o köpeği, dönüşü esnasında başka bir ava gönderir ve o köpek bu avı ya­kalayıp, öldürürse, o yenir.

Şayet köpek, önceki gönderildiğinden döner; dönerken de ona başka bir av görünür ve bu köpek, o avı yakalar ve öldürürse, o av yenmez. Çünkü köpeğin geri dönmesiyle, ilk gönderme bâtıl olmuş olur. Köpe­ğin avladığı ava da gönderme olmamıştır. Hulâsa'da da böyledir.

Avcı, av zanniyle, köpeğini bir şeye yollar; o da av olmaz; sonra da, o köpeğe başka bir av görünür, ve köpek de onu yakalayıp öldürür­se; o helâl olmaz. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Bir avcı insan zanniyle, besmele okuyarak, köpeğini gönderse; o gönderdiği de av olsa yenir.

Muhtar olan da budur. Çünkü onun avına gönderdiği açığa çık­mıştır. Zahîriyye'de de böyledir.

Ava gönderilen köpek, dönmez ve bir müddet bekledikten son­ra, gider avını yakalarsa; o av yenir. Çünkü göndermenin hükmü tamamdır.

Avcıl kuş da böyledir. Ava gönderildikten sonra, bir yere konsa; biraz durduktan sonra tekrar uçup avım yakalasa; o av yenir.

/ktıcı da böyledir. Okunu atsa, o ok ava isabet etse; sonra da baş­kasına isabet etse, hepside yenir.

Şayet atılan oku, rüzgar başka tarafa çevirirse ister sağ, ister sol taraf olsun, —ve ok başka bir ava isabet ederse, işte o yenmez.

Eğer rüzgar, okun yönünü başka tarafa döndermezse, onun isabet ettiği av yenir.

Atılan ok» duvara veya kayaya dokunup, döner ve ava isabet eder­se; işte o av yenmez.

Eğer atılan ok, ağaçtan geçip, bir ava dokunur ve onu Öldürürse, o av yenir. Bedâi'de de böyledir.

Bir müslüman, öğretilmiş köpeğim ava salar; Öğretilmemiş bir köpek veya gönderilirken besmele okunmamış talimli bir köpek yahut bir raecûsînin köpeği, onunla beraber giderse; av köpeği, avı ikinci kö­peğe verirse; onun eti yenilmez.

Eğer av birinci köpeğin yaralamasından dolayı ölürse; o avın etini yemek mekruhtur.

"Bu, kerahat-ı tenzihedir." denildiği gibi; "kerâhatı tahrimedir." de denilmiştir.

Kerâhat-ı tahrime Şemsü'l-Eimme HalvânFnin ihtiyarıdır. Kafî'de de böyledir.

Sahih olanı da, kerâhatı tahrime oluşudur. Serahsî'nin MuhıytT-nda da böyledir.

Eğer av köpeği, avı mecûsînin köpeğine reddeyler; sahibi de ge­lip o avı alırsa, o avı yemekte bir beis yoktur. Çünkü mecûsînin yaptığı, köpeğin yaptığı cinsten değildir. Köpeğin ortaklığı sabit olmaz Kâfi'de de böyledir.

Bir mecûsî, bir müslüman ile birlikte, yayı çeker; ve ok bir aya isabet ederse; o avın yenmesi helâl olmaz.

Avın şartlarından birisi de: îrsâldan sonra, avda sidik ve etinden yeniklik bulunmamaktır. Şayet bunlar bulunursa veya ava gönderilen hayvan uzun süre gitmezse, av yenmez.

Keza, avın şartlarından biri de avın yaralanmasıdır.

Eğer av hayvanı yaralamadan öldürür ise, onun, etini yemek helâl olmaz.

Isam'ın Mutasn'nda ve Ziyâdat'ta böyle söylenmiştir.
Asi kitabında ise helâl olduğuna işaret edilmiştir. İmâm: "Yakalar ve öldürürse1' demiş de onun, yaralamak veya boğmakla olmasının ara­sını ayırmamışlar,

Hasan bin Ziyâd,  İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Ebû Yûsuf

(R.A.)'dan, —Usul kitabının rivayetinin dışında, —"gerçekten, o he­lâldir." Ve: "ile- ne kadar yaralamamışsa da böyledir.'* denilmiştir. Âlimlerimizden bazıları da: Asi kitabında söylenen,. İmâm Ebû Hanî­fe (R.A.) ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un kavlidir. Ziyâdât'ta söylenilen ise, İmâm Mufıammed (R.A.)'un kavlidir." buyurmuşlardır. Sahih olan Ziyâ­dat'ta zikredilendir.

İmâm Ebu Yûsuf (R.A.), İmâm Ebû Hanîfe (RA.)'nin şöyle buyur­duğunu rivayet etmiştir:

Av hayvanı, avının bir uzvunu kırar; sonra da öldürürse, onun eti­ni yemekte bir beis yoktur. Çünkü kırık iç yarasıdır. Bu durumda dışta­ki yaraya itibar edilir. Muhıyt'te de böyledir.

Bir müslüman, besmele çekerek, köpeğini ava yolladığında, o kö­pek ava yetişir ve ona vurup, yıkar; sonra ikinci defa vurur ve onu öl­dürürse; o avın eti yenir.

Keza, iki köpek gönderir onlardan birisi vurup, yıkar; diğeri de vurur öldürürse; o avın eti yenilir. Çünki, yaralandıktan sonra, ikinci defa ya­ralamadan korunmak şekli köpeğe öğretilmez ve muaftır.

iki avcıdan her biri, köpeklerini ava yolladıklarında, o köpek­lerden birisi, vurup yıksa; diğeri de vurup öldürse o avın eti yenilir. Ve bu av, birinci köpek sahibinindir. Hidâye'de de böyledir.

Bir avcı, ta'limli köpeğini ava yolladığında, o köpek varıp, avın ayağını kırar ve onu av olmaktan çıkarır; sonra da başka birisi, ona kö­peğini yollar; o da vanp diğer ayağını kırar ve av bundan dolayı ölürse; bu durumda, o av birinci adamındır. Etine gelince, eti yenilmez.

Bu, ikinci adam, köpeğini, birincinin köpeği ava varıp yetiştikten sonra yollarsa böyledir.

Eğer birinci köpek avı yaralar; ancak onu av olmakdan çıkaracak kadar yaralayamaz; sonra da ikinci adam köpeğini o ava yollar; o da vanp avı öldürürse: o avın eti, yenir. Av ise, ikinci köpek sahibinin olur.

Şayet her iki köpek de, avı, av olmakdan çıkaramazlarsa, ancak ikisinin yaralamasıyia av olmakdan çıkarsa, av her ikisinin olur.

Keza, ava, her iki köpek de birlikte isabet etseler, yakalamakta or­tak olduklarından dolayı, o avı sahiplerinin alması ve onun helâl olma­sı sabit olur.

Eğer ikinci adam, köpeğini birinci adamın köpeğinin isabetinden önce gönderirse, o av, birincinin malı olur.

Okların birlikte isabetinde de, avın helâl olması sabittir.

Şayet ikisi birlikte oklarını ava atarlarda, onlardan birinin oku di­ğerinin okundan daha önce isabet eder, ve o avı kaçamaz hâle getirir; sonra da ikincinin oku, o ava isabet ederse, bu av birincinin olur.

Keza, birbirinin arkasına, köpeklerini gönderirler; arkadan gön­derenin köpeği, daha önce ava isabet eder ve o avı ağır şekilde yaralar; sonra da birincinin köpeği ava varırsa; o av, ikinci adamın olur.

İkisi birlikte ava varırlar, veya biri diğerinden önce vardığı hâlde, o avı, ikinci varana kadar, ağır yaralayamazsa, ikisi ava ortak olurlar. Zehıyre'de de böyledir.

Hâher-Zâde'nin Tecaîs isimli kitabında şöyle zikredilmiştir: Avcı, köpeğini görmediği bir ava gönderse veya okunu görmeye­rek atsa, o da ava isabet eylese ve adam onu takip ederek bulsa; helâl olur. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Şahin, ava gagasıyla veya pençesiyle vurup, onu ağır yaralar ve­ya köpek böyle yapar ve sahibinin gelerek, avını almasını beklerler, sa­hibi de gelip onu almadan, şahinini veya köpeğini tekrar yollar; o zamana kadar da av ölürse; bütün âlimlerimize göre, o avın eti yenmez. Muhıyt'te de böyledir.

Mi'rad (~ yeleksiz ok), enine olarak ava dokunursa; o av yenmez. Bindika ( - müdevver taş) isabet eder ve av ölürse, o avın da eti yenmez.

Bir avcı, ava taş atıp, onu yaraladığında bu taş ağır ve keskin olur veya taş hafif olduğu hâlde keskin olursa, o av helâl olur. Çünkü ölü­mü yara sebebiyle olmuştur.

Şayet taş hafif ve ok gibi uzun olup, kesiciliği de bulunursa; av, yine helal olur.

Eğer avcı, yuvarlak bir demir atar ve, av ölürse; o helâl olmaz. Bu mes'elede asi olan, bir avın ölümü, yarasına maİ edilirse, o av helâl olur.

Şayet avın, katiyetle yaradan dolayı Ölmediği bilinirse, o av helâl olmaz.

Şayet, şüphe vâki olur ve avın yaradan ölüp ölmediği bilinmez ve onun atılan şeyin ağırlığından ölmüş olma ihtimâli de bulunursa; bu av ihtiyaten haram kabul edilir ve yenmez.

Eğer avcı, kılıcını veya çakısını ava atar ve onların kesici tarafı avâ isabet ederek, yaralarsa; o av helâl olur.

Bıçağın sapı veya kılıcın kabzesi isabet eder ve, o av Ölürse; haram olur.

Ava bir şey atılınca, o şey avı yaralar ve bu yara kan akan bir yara olursa; o av ittifakla helâl olur.

Eğer yara kanlı yara değilse, bazı müteahhirîn âlimlerine göre, bu av, yine helâl olur. Yara, ister küçük olsun, isterse büyük olsun fark etmez.

Bazı âlimlere göre ise, yaranın kanayan bir yara olması şarttır.

Bazıları da: "Yara büyük olursa, kanayan bir yara olmasa bile, o av helâl olur. Fakat yara, küçük olursa; kanamadıkça helâl olmaz." buyurmuşlardır. KâfPde de böyledir.

Bir adam, ava okunu attığında, başka birinin attığı ok, onu yo­lundan çevirse ve bu ok, başka bir ava isabet eylese ve oda ölse, eti yenmez.

Ad kitabında böyle yazılmıştır.

Zİyâdfc kitabında ise: "Yenilir." denilmiştir.

Şeyhu'I-İmam Şerasn'l-Eimme EbÛ Mttbammed Abdü'I-Azîz Ahmed el-Halvânî, şöyle buyurmuştur:

"Asi kitabında yazılanın açıklaması: Gerçekten ikinci oku atanın kasdı, ava atmak değildi: O oyun olsun diye atmıştı. Veya okçuluk öğ­renmek için atmıştı. Ve kasden besmeleyi de terk eylemişti: Şayet av kas-deylemiş olsaydı, o av yenir; helâl olurdu." Zahîriyye'de de böyledir.

Bir müslüman, ava bir şey atar; o attığı o şey de bir oka   doku­nup, o oku kaldırır ve o da ava isabet ederek, onu yaralayıp Öldürse; o av helâl olur. SerıM'nin Muhıyû'nde de böyledir.

Bir müslüman, okunu ava attıktan sonra, bir mecûsî de okunu atar, ve onun oku, müslümanın okuna isabet ederse; "mecûsînin oku olmasaydı, müslümanın okunun ava isabet etmeyeceği bilinirse; İşte bu takdirde, o av helâl olmaz.

Keza, eğer mecûsinin oku, müslümanın okunun yolunu çevirirse; av haram olur. Yolundan çevirmez de, ona kuvvet verirse; av müslü­manın olur. Fakat istîhsânen helâl olmaz. Sirâciyye'de de böyledir.

Bir mecûsî, bir ava ok attığında, veya köpeğini ava yolladığında, o av kaçar; sonra da bir müslüman, o ava okunu atar veya köpeğini yollarsa* o av helâl olmaz.

Ancak mecûsînin oku yere düşer veya köpeği müslümanın ok at­masından önce geri dönerse, işte o zaman, o av, müslümana helâl olur. Seraha'nin Mufeıyb'nde de böyledir.

Bir ihramh ile ihranisız bir kimsenin okları, ortak olarak atılır­sa; ve o avın eti —Müslüman ile mecûsînin ortak olan avlarının helâl olmadığı gibi —helâl olmaz. Mebsât'ta da böyledir.

Avcının ava köpeğini yollarken veya atacağını atarken müslüman olduğu gibi, av avlandığı zaman da müslüman bulunması şarttır.

Bir adam, köpeğini ava yollarken müslüman olur; o avı köpek ya­kalamadan önce de dinden çıkıp, irtidad ederse; veya bunun aksi olur­sa, o av helâl olmaz, dyisiyye'de de böyledir.

Mecûsi olan kimse, sonradan yahûdî veya nasranî olsa; onun avı helâl olur. Ve kestiği yenir.

Bir nasrânî, sonradan mecûsi olursa; onun avı da, boğazladığı da yenmez.

Bir müslüman din değiştirse, avı yenmez ve kestiği helal olmaz.

Müslüman, sonradan yahûdi veya nasranî olsa bile yine böyledir, boğazladığı ve avı yenmez ve helâl olmaz. Tahâvî Serln'nde de böyledir.

Bir mecûsî topluluğu, oklarını attıklarında; av hayvanı bir müs-lümana doğru gelse; müslüman da besmele çekerek okunu, o ava atsa; ok da ona isabet edip öldürse; bu mes'ele iki yönlüdür:

Eğer mecûsîîerin oku yere düşmeden, müslüman okunu atmışsa; o av helâl olmaz. Ancak, müslüman o av hayvanı ölmeden Önce, ona yetişir de boğazlarsa, o zaman helâl olur. Çünkü, mecûsîierin ok atma­ları, ona yardımdır. Boğazlamada yardımları yoktur. Tezkiyenin haki­kati var iken, onların ok atmalarına itibar yoktur.

Şayet mecûsînin oku yere düştükten sonra, müslüman okunu atar­sa; mes'eîe hâli üzere baki kalır; yâni o avın yenmesi helâldir.

Keza, bir mecûsî topluluğu köpeklerini ava saldıklarında, o av kaçarak bir müsîümana doğru gelir; o müslüman Üa okunu atarak, onu öldürür veya köpeğini veya avcıl kuşunu gönderir; onlar da ava yetişip onu öldürürlerse; şayet müslümamn attığı ok veya gönderdiği avcıl hay­vanlar; mecûsînin okları veya hayvanları o avı takip etmekte iken varır­sa; o takdirde, o av helâl olmaz.

Eğer mecûsînin avcıl hayvanları avdan döndükten sonra, müslü­man onu avlarsa; o av helâl olur.

Keza, avı, muallem olmayan bir köpek veya muallem olmayan bir kuş kovalar; av da onlardan kaçarak, bir müslümana doğru gelir; müslüman ise, ona okunu atarak; veya köpeğini yahut avcıl kuşunu ona salarak, onu öldürürse; işte bu, bizim yukarda söylediğimiz tafsilat üze­redir. Zehıyre'de de böyledir.

Avın şartlarından biriside: Onun ölümünde, okun yaralaması veya köpeğin yaralamasının haricinde bir sebeb olmamakdır. Muhıyfte de böyledir.

Bir ava ok-isabet edip, yere düşse ve Ölse, o helâl olur. Çünkü bunda ihtiraz yoktur.

Şayet suya veya dağa yahut kayaya, ağaca, duvara, veya dikilmiş bir tuğlaya oradan sonra da yere düşerse; o av yenmez. Çünkü bu ihti­razı mümkün olan bir hâldir.

Bu hâl, o hayvanı av olmaktan çıkarır ve o avın ölümünün su veya diğer şeyler sebebiyle olmasına itibar etmek gerekir. Bu durumda da helâl olması ile haram olması birleşir de ihtiyat olarak haram sayılır.

Eğer av, su kuşlarından ise, suya düşünce de yaralı olarak ölürse, onun yenilmesi helâl olur. Zira onun su sebebiyle Ölme ihtimâli yoktur.

Bu hâllerin tamamı, yara, yaşamasını gerektirecek şekilde olduğu zaman böyledir.

Şayet yara, ağır olur da, o avın yaşama ihtimâlini izâle ederse, baş­ka sebebden ölme ihtimali kalkar ve o av helâl olur.

Şayet onda bir miktar hayat bulunur ve sonra ölürse; bu zarar etmez.

Eğer o avın ölümüne, üzerine düştüğü dağ, kaya, ağaç, duvar ve dikilmiş +.uğla sebeb olmuşsa, o av helâl olmaz Serahs'nin Muhıyfc'r.-' de böyledir.

Avın şartlarından birisi de; avcı ava varmadan önce, avın ölmcsidir. Böyle olursa, şüphesiz helâl olur.

Eğer avcı ona erişir ve av sağ olursa; avcının onu boğazlaması gerekir.

Evcil hayvan iken, kaçıp da vahşileşmiş olan hayvanlar da av olur.
Vahşileşmiş tavuklar gibi Muhıyt'te de böyledir. [7]