logo logo

Yeni nesil güncel konularla ilgili sorular ve cevaplar!

Fetvalar.Com

Yeni Nesil Fetvalar

Sistemimize üye olarak sitemizi daha aktif olarak kullanabilirsiniz.

Üyelik için tıkla

Fetvalar.Com

Güncel sorular ve cevapları

Mürtedin Tasarrufları (= Yaptığı İşler)

Bir mürtedin, irtidad halinde iken, yaptığı tasarruflar, şu dört vecih üzeredir:
1) Mürtedin geçerli olan tasarruftan:

Mürted, bir şey hîbe eder ve bu kabul edilirse geçerli olur.

Bu şahsın çocuk hakkındaki sözü de geçerli olur. Meselâ, bir câriye bir çocuk doğurur ve bu şahsa nesep iddiasında bulunursa; bu çocuğun nesebi, bu şahıstan sâkit olur.

Bu çocuk, —diğer varisleri gibi— bu şahsa vâris olur.

Bu câriye ise, o şahsın ümm-ü veledi olur.

Bu şahsın, bir akarını teslim etmesi ve izinli bir kölesini, —ticâretten— men etmesi de geçerli olur.
2) Bir mürtedin, bi'1-ittifak, geçersiz olan tasarruftan: a- Mürtedin nikâhı hiç bir şekilde caiz olmaz.

Bir mürtedin, bir müslüman kadınla evlenmesi caiz olmadığı gibi; onun mürted iken, zimmîye, hürre veya câriye hiç bir kadını alması caiz olmaz.

b- Kestiği veya avladığı hayvanın eti yenmez.

Bu avın, atıp vurmakla veya şahin ve köpekle yapılmış olması arasında da bir fark yoktur.
3) Mürtedin bi'1-ittifak mevkuf olan tasarrufları:

Mürtedin, mevkuf olan fiili, müfaveda'dır. Bu ise, bir işin yapıl­masını başka birine havale etmek demektir.

Bir mürted, bir işin yapılmasını, müslüman iken bir başka şahsa havale etmişse; durulur ve beklenir. Eğer bu mürted, yeniden müslüman olursa, o havalesi geçerli olur.

Ancak, bu mürted, irtidad hâlinde ölür veya öldürülür; yahut hakim bu şahsın, dâr-i harbe iltihak ettiğine dair bir karar verirse, mezkûr havalesi bâtıl (== geçersiz) olur.
4) Mürtedin İhtilaflı olan tasarrufları:

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, bir mürtedin; satımında, alımında, icarlamasmda, köle azâd etmesinde, bir köleyi müdebber veya mükatep yapmasında, vasıyyet etmesinde ve bunlara benzer tasarru­flarında beklenir; şayet, müslüman olursa; bu gibi tasarrufları geçerli olur.

Ancak, bu şahıs mürted olduğu halde ölür veya öldürülür yahut, bu şahsın dar-i harbe iltihak ettiği hususunda, hakim karar verirse, bu gibi tasarrufları bâtıl (= geçersiz) olur.

Bir mürtedin, bu hâlinde yaptığı mükâtebe geçerli olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse, irtidad etmiş bulunan kölesini veya cariyesini satsa; bu satış caiz olur. Mebsût'ta da böyledir.

Bir mürted, tevbe edip dâr-i islâma döner ve bu dönüşü, hakimin hüküm vermesinden önce olursa; riddet hükmü, malı hakkında bâtıl (= geçersiz) olur. Bu konuda, bu şahıs, sanki hiç islâmdan ayrılmamış gibi olur.

Bu şahsın, ümm-ü veledi ve müdebberesi dâhil, hiç bir kölesi, azâd olmuş olmaz.

Şayet, bu şahıs, hâkimin hükmünden sonra dönmüşse; vârislerinin elinde bulduğu mallarını alır.

Fakat, vâris, bunun mülkünden sarf etmişse, ondan bir şey alamaz. Varisin harcadığını tazmin de ettiremez.

Dâr-i harbe iltihâkı sebebiyle, fesh olunmuş satış ve hîbe; fesh lâhık olmayan azâd etme; tedbir ve veled talebi gibi şeylerin de hepsi geçerlidir. Bu şekilde, jrtidaddan dönen şahıs için bir yol yoktur. Ve varislere de, tazminat gerekmez. Gâyetü'I-Beyân'da da böyledir.

Müslüman iken, hıristiyan bir cariyeye cima' eden bir mürted için, o câriye, onun irtidadından altı aydan fazla bir müddet geçince, bir çocuk getirse ve o şahsın, bu çocuğun babası olduğunu iddia eylese; bu câriye ümm-ü veled; çocuk da, onun çocuğu ve hür olur. Hidâye'de de böyledir.

Bu mürted, ölür veya öldürülürse; bu çocuk, ona vâris olamaz. Ancak, bu câriye müslüman ise, adam mürted iken ölse veya dâr-i harbe iltihak etse bile, bu çocuk, babasına varis olur.

Bir mürted, malı ile beraber dâr-i harbe iltihâk ettikten sonra; müslümanlar, o beldeyi zaptederlerse; bu durumda, o şahsın   malı fey'dir. Vârislerinin, bu malda, bir hakları yoktur.

Ancak, bu şahıs, önce dâr~i harbe iltihâk etmiş; sonra da gelip malını götürmüş ve bilâhare de, orası zabtedilmişse; bu durumda, o şahsın malı, henüz ganimet taksim edilmemişse; veresesine verilir.

Ganîmet taksim edilmişse; bu durumda, bu şahsın mallan, varisleri tarafından, ancak bedelleri ödenerek alınabilir.

Dâr-i harbe iltihâk eden bir mürtedin, bir kölesi bulunur ve bu köleyi, o mürtedin oğlu mükâtep yaptıktan sonra; bu mürted müslüman olup geri gelirse; kitabet olduğu gibi kalır; efendilik ise, yeniden müs­lüman olan mürtede aittir. Kâfi'de de böyledir.

Bu mürtedin oğlunun, mükâtebini azâd etmesinden sonra gelmesi hâli,   bunun     hilâfınadır.  Çünkü,  o zaman,  selâhiyet,  oğlunundu. Nihâye'de de böyledir.

İmâm Muhammed (R. A.), Câmiu's-Sağîr'de şöyle buyurmuştur: Bir mürted, hata ile bir şahsı öldürüp, dâr-i harbe iltihâk etse ve orada da mürted olarak ölse veya öl.dürülse; yahut bu mürted, dâr-i islâmda sağ olsa; âlimlerimize göre, diyet, malından verilir.

Şayet, malı yok; fakat, islâmda veya ridette kazancı varsa; diyet, kazançtan verilir. Şayet, her ikisi de varsa; diyet, bunlardan verilir.

İmâmeyn'e göre, diyet, bu iki kazançtan da verilir.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre ise, önce, sadece islâm kazancından verilir. Şayet, bu yetişmezse; riddet kazancından verilir. Muhıyt'te de böyledir.

Bu hüküm, o mürtedin, yeniden müslüman olmadan önce, ölmesi veya öldürülmesi hâlinde böyledir.
Ancak, bu şahıs, müslüman olduktan sonra ölür veya öldürülür; yahut da, ölmezse; diyet, bi'1-ittifak, kazananın her ikisinden de verilir. Tebyîn'de de böyledir.

Bir mürted, bir malı gasb veya itlaf ederse; bütün âlimlere göre, bunlar, onun malından tazmin edilir.

Bu hüküm, onun gasbımn ve itlafının sabit olması halindedir. Şayet bu, kendisinin ikrarı ile sabit olursa; İmâmeyn'e göre, iki kazancından tazmin ettirilir.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre ise, riddet hâlindeki kazancından tazmin ettirilir. Şeyhu'l-tslâm da, böyle söylemiştir.

Bu hükümler, suçu mürtedin işlemesi halindedir. Fakat suç, bu mürtede karşı işlenir ve riddetTiçin, eli ayağı kasden kesilirse; bu durum hakkında, İmânı Mu ha mm e d (R.A.), Asıl Kitabında şöyle buyurmuştur:

Bu cinayeti (= suçu) işleyene, —mürted bu yüzden ölse bile,— tazminat yoktur. Bu mürtedin, mürted olarak veya müslüman olarak ölmesi de müsavidir.

Bu hüküm, onun, elinin ayağının, mürted olduğu halde kesilmesi durumunda böyledir.

Fakat, bu şahsın eli, müslüman olduğu halde kesilir; kesen de, müslüman olur; kasden veya hatâen kestikten sonra, eli kesilen, riddet üzere ölürse; bu kesmesinden dolayı, suçu işleyen kimsenin, el kesme diyeti vermesi gerekir.

Ancak, ölüm tazminatı gerekmez.

Şayet, kesme işi, kasden yapılmışsa; diyet, kesenin malından verilir.

Şayet, bu hatâen olmuşsa; diyet, kesen şahsın, baba tarafından akrabalarına ödetilir.

Bu hüküm, o şahsın riddet halinde, o kesme sebebi ile ölmesi-, halindedir.

Fakat, bu mürted müslüman olur; bu kesme yüzünden ölürse; eğer, dâr-i harbe iltihâk etmedi veya iltihâk ettiği halde, sonradan müslüman olarak geri geldi ise ve bu gelişi de, onun, dâr-i harbe iltihâk etme hükmü verilmeden önce oldu ise; bu şahsa, istihsânen nefs diyeti ödenir.

Kasden olsun, hatâen olsun; bu böyledir.

Şayet, durum böyle değilse; hatâen öldürenin, baba tarafından akrabaları diyetini öder.

Kasden öldürenin ise, diyet, kendi malından Ödenir. Kısas gerekmez.

Bu kavil, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ile İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un kavlidir. Muhiyt'te de böyledir.

Fakat, bu mürted, dâr-i harbe iltihâk eder; hâkim de, hükmünü verdikten sonra; müslüman olup, geri gelir ve eli veya ayağı kesilir; bu sebeple ölürse; kesene, yarım diyet vardır. Gâyetü'l-Beyân'da da böyledir.
El kesen de,eli kesilen de,mürted olur ve dâr4 islâmdabulunurlar; el kesen, riddetinden dolayı öldürüldükten sonra, eli kesilen de ölürse; Asıl'da bu mes'ele hakkında şöyle denilmiştir:

Eğer, öldürme, kasden olmuşsa, bir şey gerekmez.

Fakat, hata ile olmuşsa ve yaralanan ölmemişse; yaralayanın baba tarafından akrabaları, el diyeti öderler. Eli kesilen ölürse; bunlar, can diyeti öderler.

Bir müdebbere veya ümm-ü veled, irtidad edip, dâr-i harbe iltihâk eder; sonra da efendisi dâr-i islamda ölürse; bundan sonra, bu mürtedde esir alınırsa; fey olur.

Ancak, efendisinin malından çalıp kaçtıktan sonra geri döndürül­mesi, bunun hiİâfınadır.Yani, bu durumda, o müdebbere veya ümm-ü veled, fey olmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Bir mükâtep, irtidad edip dâr-i harbe gider; orada mal kazanır ve bu mal ile yakalanır; islâmı kabul etmekten de kaçınırsa; öldürülür.

Efendisine olan borcu, malından ödenir. Artan da, vârislerinin olur. Hidâye'de de böyledir.

Şayet, bu mükâtebin terekesi, kitabetini karşılayamazsa, bıraktığının hepsi efendisinin olur. Kâfî'de de böyledir.

Efendisi ile birlikte irtidad edip, birlikte dâr-ı harbe giden bir köle, —efendisi orada öldükten sonra— esir edilirse; fey olur.

Bu köle, İslama dönmezse; hemen öldürülür.

Bir köle, irtidad edip, efendisinin malını alarak, dâr-i harbe git­tikten sonra; o mal ile birlikte yakalanırsa; bu durumda fey olmaz. Efendisine iade edilir.

Bir toplum irtidad edip, müslümanlarla savaşır ve harp sahasın­daki şehirlerinden birisi mağlup olur; müslümanlar galip gelirse; onların erkeklerini öldürürler; kadın ve çocuklarını ise esir alırlar.

Bir karı-koca irtidad edip, dâr-i harbe gider; kadın.orada hamile kalıp,   bir çocuk doğurur; sonra da, bu çocuğun da bir çocuğu olur; bilâhare de müslümanlar galebe çalarsa; bu çocuklar fey olurlar ve müs­lüman olmaya icbar edilirler.

Bu durum, islâm yurdunda olsa; cevap yine aynıdır. Kâfî'de de böyledir.

Nevâdir'de şöyle denilmiştir:

Bir karı-koca, irtidâd edip, dâr-i harbe gitseler ve yanlarında da, küçük bir çocuk bulunsa; bu çocuk büyüyüp, çocuğu olduktan sonra; müslümanlar, o beldeyi zabtederlerse; bu durumda, bu çocuğun-çocuğu,

müslüman olmaya cebredilir.

Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)'e göre böyledir. Muhiyt'te de böyledir.

Müslümanlığı, baba ve anasına tâbi olan bir küçük, buluğa erişince, mürted olursa; kıyasda, o öldürülür; istihsanda ise öldürülmez.

Bir kimse, çocuk iken müslüman olur ve mürted olarak buluğa erişirse; yine, luyâsda Öldürülür; istihsanda ise, mürted olarak öldü­rülmez. Zorla irtidad ettirilen şahıs öldürülmez.

tstihsânen, bu gibi şahısların hepsi de, müslüman olmaya cebredilir.

Bir katil, bir mürtedi, yemden müslüman olmadan öldürürse; bir şey lâzım gelmez.
Dâr-i islâmda, sokağa atılmış bulunan bir çocuk müslümandır. Bu çocuk, şayet, kâfir olarak bulûğa erişirse; müslüman olması için cebre­dilir. Ancak, öldürülmez. Fethu'l-Kadîr'de de böyledir. [134]