1- Şart Lafızarı

Şart lafızları : in, izâ, izâmâ, küllü, küllemâ, meta, metâ-mâ'dır.

Bu lafızlarda, şart bulunduğu zaman, yemin çözülür ve sona erer. Çünkü, bunlar umum iktizâ etmezler. Tekrar iktiza etmezler. Fiilin (= işin) bir defa bulunmasıyla şart tamam olur ve yemin çözülür. Bundan sonra, yemin tahakkuk etmez.

Ancak «küîleraa» lafzı müstesnadır. Çünkü bu, fiillerde, umu-, mu icab eder. Ceza talâk ve şart küllema kelimesiyle olsa, yemin tekrarlandıkça, talâk da üzerine yemin edilen, mülkü talâk ifa edi­lene kadar, tekrarlanır.

Bir kimse, karısını, ikinci kocadan sonra nikâhlasa; şart teker­rür eyler; bize göre,   bu şahıs, hânis olmaz. Kâfî'de de böyledir.

Küllemâ kelimesi, nikahlanma nefsinin üzerine dâhil olsa, şöyleki :

Bir kimse : «Ben, kadın nikâhladikça, işle, o kadın boştur.» veya : «Seni her nikâh ettikçe, artık, sen boşsun.» dese, her ne ka­dar başka kocadan sonra da olsa, her defa nikah ettikçe, o kadın boşdur. Gâyetü's - Sürûcî'de de böyledir,

Bir kimse : «Her nikahladığım kadın işte o, boştur.» derse; bu şahsın, nikahladığı kadınlar boş olurlar.

Ancak, bu şahıs bir kadını, defalarca nikahlarsa, bu kadın, an­cak, bir defasında boş olur. Muhıyt te de böyledir.

Bir kimse, bazı kadınları niyyet eylemiş olsa; niyyeti diyanetçe sahih olur; fakat, kazaca sahih olmaz.

Hassâf: «Niyyeti, kazaca da, sahih olur.» buyurmuştur. Fetva, zahiri rivayet üzerinedir. Hassaf'ın kavli, kabul edilirse; yemin eden, mazlum olunca bir beis yoktur. Bahru'r - Râık'ta da böyledir.

Lev, men, eyyü, eyyâne, eyne, ennâ kelimeleri de, şart lafız­ları cüralesindendir. Tebyîn'de de böyledir.

Fiil üzerine dâhil olunca, fî lafzı da şart lafızlanndandır. «Eve girdiğinde, sen, boşsun.» demek gibi ki, bu «eğer, eve girer­sen.» demektir. Itâbiyye'de de böyledir.

Farsça olan şait kelimeleri : Eğer, Ilemi, hemîşe, hergâh, her zsman, herbâr kelimeleridir.

Birincisi, in manasınadır, ve bununla birden fazla yemin olmaz. İkincisi : meta manasınadır. Onunla da bir defa yemin edilir. Üçüncüsü : İkinci gibidir. İkisinin de manâsı birdir.

Dördüncü ve beşinci kelimelerle de, bir defa yemin edilir. Çün­kü, o küllü manasınadır, ve o, sahilidir.

Altıncı, küllemâ manasınadır; her defasında yemin bozulur. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Fakat, talâk, kih lafzı ile tâlikedilirse; talâk halde (= o an­da, vâki olur. Bazı âlimler ise : «Onunla, talâk vâki olma/,.» demiş­lerdir. Sahih olan da budur. Muhıyt'te de böyledir.

Yeminden sonra mülkün zevali :

Bir kimse, karısını bir talâk veya iki talâk boşasa; mülk de şart bulunursa; talâkı İptal etmez; fakat yemin çözülür.

Meselâ : Bir kimse, karısına : «Eğer, eve girersen; işte sen, boş­sun.» dese, kadında onun karısı olarak eve girse; talâk vâki olur. Bu durumda, yemin -de kalmaz.

Eğer mülkünün gayrında bulunursa, yemin çözülür.

Meselâ; Bir kimse, karısına : «Eğer, sen eve girersen, boşsun." dese; şart mevcut olmadan da o kadını, boşasa; iddet bittikten son­ra, kadın eve girse; yemin çözülmüş olur ve bir şey vâki olmaz. Kâfî'de de böyledir

Bir kimse karısına : «Eğer sen, eve girersen üç talâk boş­sun.» dedikten sonra; eve girmeden önce, o kadını bir veya iki talâk boşasa o kadın da, başka kocaya gidip, onunla mücâmaatta bulun­duktan sonra, geri eski kocasına dönse ve eve    girse;  İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, bu durumda kadın, üç talâk boş olur. Bedâi'de de böyledir.

Müneccez olan üç talâk, muallak olan üç talâkı da ondan, aşağısını da iptal eder. Eğer talâk, üç veya ondan aşağıya tâlık edil­dikten sonra, o şart yerini bulmadan; üç talâk müneccez olarak bo-şansa; bilâhare de kadın, diğer kocadan, ilk kocasına dönse; bundan sonra da, şart yerini bulsa; asla bir şey vâki olmaz, Nikâye'de de böyledir.

Ta'hk, üç tenciz sebebiyle bâtıl olduğu gibi, kocanın, dâr-i harbe iltihakı sebebiyle de bâtıl olur. Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)' ye göredir.

İmâmeyn, buna muhalefet etmiştir.

Eğer kadın; kocası dâr-i harbe, geçtikten sonra, iddeti içinde iken, eve girse, boşanmaz.

İmâmeyn, buna muhaliftir. Bu ihtilâfın faydası :   .

Dâr-i harbe iltihak eden şahıs: tevbe edip, müslüman olarak geri gelir ve ikinci defa karısını alırsa; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, talâk adedinden, bir şey eksilmez. îmâmeyn'e göre eksilir. Fethul - Kadîr'de de böyledir.

(İkinci böl-Um : Küllü ve küHemâ kelimeleri ile talâkın taliki hakkındadır).

Dört karısı olan, bir kimse : «Bu eve her girişimde, karım, boş olsun.» der ve o eve, dört defa girerse; bu durumda, kanlarından hiç birini biaynihî, kasdetmezse; her girişte bir talâk vâki olur.

Bu şahıs, dilerse, her talâkı, kadınların birine mâl eder; dilerse, talâkların tamamım, bir kadına mâl eder.

Bir kimse, karısına : «Şu eve, her girişimi müteakiben, filan adamla her konuştukça, sen boşsun» dese; ikinci yemin eve girme­ye bağlıdır. Artık, eve girdiği zaman, ikinci yemin askıda kalır. Bun­dan sonra, o adamla, üç defa konuşursa, kadın üç talâk boş olur. Bahrur'r - Râik'ta da böyled;r.

Bir kimse, iki şahsa : «ikimizin yanında, her yemek yedik­çe, karım boş olur.» dese, bu gün birisinin yanında; bir gün sonra da diğerinin yanında yemek yese, karısı üç talâk boş olur. Çünkü, o adam Öncekinin yanında, üç lokma veya daha fazla yediği vakit, sanki, o,, onun yanında üç defa yemiş gibi olur. İkinci adamın ya­nında da üç lokma yediği zaman her ikisinin yanında da üç defa yemiş olur. Her ikisinin yanında yemek, talâkın vukuu için şarttır.

Keza, bu şahıslarda birine : «Yanında, her yemek yedikçe, sonra şunun yanında yedikçe, karım boş olsun.» dese, cevap, söylediğimiz gnVdir. Muhıyt'te dt jöyledir.

Bir kimse, karısına : «Ben, hey güzel söz söyledikçe, sen boşsun.» dedikten sonra : «Sübhânellahi ve'lhamdülillahî velâ ilahe illellâhu vellahu ckber.» dese; bir talâk vâki olur. Fakat : «Sübha-nallah elhamdüliîlâhi lâilâhe ilîalahü Allâhu Ekber.» derse; üç talâk vâki olur.

Bir kimse, dâhil olduğu veya olmadığı yahut birine dah;l ol­duğu, iki karısına : «Ben, ikinizin talâkına yemin ettikçe, sizden, bi­riniz boşsunuz» veya «biriniz boşsunuz» der ve bunu da iki defa söylerse; bir şey vâki olmaz. Bu, kitapta zikrolunmadı.

Gerçekten, o şahıs, bu sözü üç defa söylese, âlimler : Talâk vâ­ki olmaz; ancak üçüncü defa tekrarında — ikinci tekrarın haricin­de— bir talâk kasdederse; o takdirde ik;sinin talâkına yemin etmiş ve birinci yemininde hânis olmuş olur.» demişlerdir.

Eğer ; ikinizden birinin talakına, her yemin ettikçe.» demiş olsa koca, onlardan her birinin, talâkına yemin ettikçe, bir talâk va­ki olur. Bunu açıklamak da kocaya düşer.

Bir kimse, iki karısına : «İkinizden birinin talâkına, her ye­min ettikçe, ikinizden biriniz boştur; ikinizinden birinin, talâkına her yemin ettikçe; işte, -o boştur.» demiş olsa; iki talâk vâki olur. Bu durumda, koca muhayyerdir : Dilerse, o iki talâk'ı kanlarından bir-ne; dilerse, ikisinin üzerine tahsis eder.

Bir kimse, birine, cima' edip diğerine, cima' etmediği iki ka­rısına hitaben : «İkinizin talâkına, her yemin ettikçe ikiniz de boş­sunuz.» dest ve bunu üç. defa söylese; birincisi mün'akıde olur ve ikincisi sebebiyle o çözülür. Kadınlardan her bîrinin üzerine, birer talâk vâki olur. Üçüncü def asıyla da dâhil olduğu karısı hakkında, mün'akide olur. Ve bu üçüncü sebebiyle, ikinci   çözülmez. Çünkü,

bu durumda,, şart tamam olmamıştır ki bu şart, o iki kadının talâ­kına yemindir.

Bu şahıs dâhil olmadığı kadını tezvîc edip ona : «Eğer eve gi­rersen; sen boşsun.» dese; bu durumda ikinci ve birinci yeminler çözülür. Ve kadınlardan Jıer birine, ikişer talâk vâki olur. Çünkü, şartın bir kısmı üçüncü defada, dâhil olduğu kadının talâkına ye­min sebebiyle mevcuttur. Ve bu anda, şart tamam olmuştur, her bi­rine üç talâkı açıklama yapar.

Şayet dahil olduğu kadını nikahlamaz; fakat ona : «Eğer, seni nikahlarsam; sen de, eve girersen; artık, sen boşsun.» derse; bu ye­min sahih olur. Birinci ve ikinci yemini çözülür. Ancak, dah~l olduğu kadın, onun mülkünde, üç talâkla bâine olun Dahil olmadığı kadiri ise, kendi mülkünde olmadığı için, onun hakkındaki sözleri, boş­tur, geçersizdir. Ve birinci, ikinci yemini çözülür. Ceza ile değil an­cak gerçekten yemin küllemâ sebebiyle mün'akıdedir; inhilaî ( = çözülme) eseri, açıkta olmaz; bakidir.

Bu şahıs o kadını, her hangi bir zamanda nikâhlar ve bundan sonra da, onun talâkına yemin ederse; bu kadın üzerine, iki talâk vâki olur.

Bu şahsın, dahil olduğu kadına : «Seni nikahladığım zaman, sen boşsun.» demesi sahih olmaz. Çünkü, o ınübânedir; boşanmıştır. Ancak, bu kocanın, bu karısına : «Seni başka birisi, nikahladıktan sonra ben nikahlarsam; artık, sen boşsun.» demesi hâlinde, bu ye­mini sahih olur. Çünkü o, yemini mülke izafe etmiştir. Câmi-i Kebîr Şerhi'nde de böyledir.

Bir kimse, kanlarından birine : «Senin talâkına, her yemin et­tikçe geride kalanlar boştur.» dedikten soma, aynı sözü, ikinci ka­rısına; sonra da üçüncüye söylese; üçüncü ve dördüncü kadınlar, üçer talâk boş olur. İkinci kadın, iki talâk; birinci de, bir talâk boş olur. Çünkü, ikinci kelâmla birincinin talâkına yemin etmiş olur. Üçüncü sözüyle de, birinci Ve ikincinin  talâkına yemin etmiş olur.

Eğer, küllemâ'nın yerinde izâ olsaydı, üçüncü ve dördüncünün her biri, ;ki talâk; ikinci ve birinciden her biri ise, birer talâk, boş olurlardı. Itâbiyye'de de böyledir.

Bir kimse : «Karılarımdan herbiri, eve girerse işe o boştur ve filâneyi de boşadım» dese; filâne boş olur. Ve bu kadın, iddeti içinde, eve girerse, bîr talak daha boş olur. Bu, Müntekâda zikre­dilmiştir.

Ebû'l - Fazl ise : «Bu, Câmi'de zikredilene muhaliftir.» de­miştir. Zehıyre'de de böyledir.

% 'Nevâzil'de, Nasıyr'm şöyle dediği nakledilmiştir. Ben, Hasan bin ^iyâd'dan sordum :

Bir adam karısına : «Bu eve girmekle, her girişinde, artık, sen boşsun; bu eve iki defa girdikçe; artık, sen boşsun» dese; eve de, iki defa girse; ne olur? İmâm : «Üç talâk boş olur.» demiştir. Ta-tarhâniyye'de de böyledir.

Bir kimse, iki karısına : «ikinizi, her nikâh ettikçe, ikiniz de boşsunuz.» dedikten sonra, onlardan birini, bir defa diğerini de, iki defa nikâhlasa, kadınların ikisi de bir defa boş olur.

Ancak, birinciyi, bir defa daha nikâhlasa; ikisi de birer talâk daha boş olurlar.

Şayet bu koca : «İki kadını, her nikah ettikçe; ikisi de boştur.» dedikten sonra; üç kadın nikâhlasa; üçü de boş olur. Çünkü her bi­rinde şart bulunur. Bu şart ise, adamın, iki kadını nikahlamasıdır.

Bir kimse iki şahsa : «İkinizin yanında, her yemek yedikçe; ka­rım boş olsun.» dedikten sonra; her birinin yanında, üç lokma ye­mek yese; karısı üç talâk boş olur. Itâbiyye'de de böyledir.

Bir kimse : «Benim her karını, ben, bir kadını, her nikah ettikçe; otuz seneye kadar, işte o, boştar; eğer eve girersem.» dese ve mülkünde de, bir karısı olsa; sonra da, başka bir kadın n:kâhla-sa, bilâhare, onların Udsİni de boşasa; sonra ikisini de yeniden ni­kâhlasa ve sonra da eve girse; bu kadınlardan, her birisi, üçer talâk boş olur. Bu talâklardan biri, önceki boşaması sebebiyle, ikisi de yemini sebebiyle vâki olur.

Şayet koca, onîan boşaymca, tekrar nikahlamadan eve girse ve sonra .da, bu kadınları nikâhlasa, yemininden dolayı, bunlardan her biri, biter talâk boç olur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse : «Bu eve her girdikçe ve filânla konuştukça; ka­rılarımdan birisi boştur.» dedikten sonra, u eve, birkaç defa girse ve o adamla da, bir defa konuşsa; karısı ancak bir talâk boş olur.

Şayet, bu kimse : «Ben, bu eve her girdikçe; eğer, filânla konu şursam; artık, sen boşsun.» dedikten sonra o eve üç defa girse de, adamla bir defa konuşsa; karısı, üç talâk boş olur.

Şayet, koca : «Her kadını aldıkça; aonra da her eve girdikçe; işte o boştur.» dese ve o kadını üç defa nikahladıktan sonra, bir defa, eve girse; bir talâk vâkir olur. Eve, bir daha girse bir talâk daha; bir daha girse bir talâk daha boş olmakla; bu durumda üç talâk vâki olmuş bulunur.

Bu, zikredeceğimiz şu mes'elenin benzeridir :

Bir kimse, karısına : «Hurma ve cevizi her yedikçe, artık, sen boşsun.» dedikten sonra, üç adet hurma ve bir adet ceviz yese; an­cak bir talâk vâki olur. Bir ceviz daha yese; diğer bir talâk daha vâki olur. Üçüncü cevizde de üçüncü talâk vâki olur. Böylece de, üç talâk tamamlanır. Cami-i Kebîr Şerhi'ndc de böyledir.

İbn-i Semâa, şöyle demiştir :

— Ben, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'ün, şöyle buyurduğunu işit­tim :

Bir kimse, karısına : «Bu eve, her g;rdikçe; filanla her konuş­tukça; artık, sen, boşsun.» derse; bu lafızda, iki şart vardır. Bura­da, te harfi, ceza içindir.

Bir kadın, eğer, Önce, eve üç defa girer;- sonra da filanla, bir defa konuşursa; üç talâk boş olur. Ve eğer, eve bir defa girer; son­ra da, filanla, üç defa konuşursa; kadın yine üç talâk boş olur. Bedâi'de de böyledir.

Ve eğer : Eve her girdikçe, artık, sen boşsun; eğer filanla konuşursam dedikten sonra, defalarca eve girse; sonra da defalar­ca, konuşsa, yemininin tamamında, hânis olur.

Ve eğer : «Her karı aldıkça, eğer eve girersem; işte ö, boştur.» dese ve defalarca evlenip, eve de bir defa girse; karısı, üç talâk boş olur. Bahru'r - Râik'ta da böyledir.

Bir kimse : «Şu köyde, durdukça, her kadın nikahladıkça; işte o, boştur.» dedikten sonra, o köyden, bir kadın çıkararak nikâhla­sa, bu kadın, boş olmaz.

Keza : «Bu köyden, ona çıkarmazsam ve bu köyden başkasını da nikâlamazsam...» dese; yerini bozulmaz.

Şayet, bu şahıs : «Bu köyden, nikahlayacağım her kadın» der ve o köyden de bir kadın nikahlarsa; — nasıl nikahlarsa nikâhla­sın — kadın boş olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse : «Benim Buhârâ'da olan, her kanm boştur.» de­se; sahih olan, o şahsın, Buhârâ'da nikâh eylediği kadım, murâd etmiş olmasıdır.

Bundan dolayısıdır ki âlimleri : «Bu şahıs, Buhârâ'dan başka bir yerde, bir kadın nikahladıktan sonra, onu Buhârâ'ya naîdetse; o da, orada bulunanlarla beraber olsa; bu kadın boşanmış olmaz.» demişlerdir. Sahih olan budur. Hülâsa'da da böyledir.

Henüz cima, etmemiş bulunduğu, bir karısı olan, şahıs: «Benim her karım ve otuz yıla kadar alacağım her kadın, eğer şu eve girersem; işte o, boştur.» dedikten sonra, bir kadın olsa; ve onu da yanında olanı da boşasa; sonra da, otuz senenin içinde, her iki­sini de geri alsa.; müteakiben, o eve girse, önceki kadın, yemini se­bebiyle, iki talâk boş olur. Ona îkâ eylediği talâkla birlikte bu ka­dın, üç talâk boş olur.

Yeni kadın ise, yemini sebebiyle bir talâk boş olur. Ona ika ey­lediği talâkla birlikte, bu kadın, iki talâk boş olmuş olur.

Şayet koca, onları, birinci defa boşamasında, onları nikahla­madan önce eve girmiş, sonra da onları nikahlamış olsa, önceki ka-dm, kocanın «nikahlarsam» yemini ile, bir talâk boş olur. Yeni ka­dın ise, boş olmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse : «Nikahladığım her kadtn, işte o, boştur ve filâ­nı karım.» veya «Karılarımdan her biri, eve   girerse; işte o, boştur ve filâneyi de şimdi boşadım» dedikten sonra, o kadın, iddetî için­de iken, eve girse, bir talâk daha boş olur.» Zahîrîyye'de de böyle­dir,

Bir kimse : «Nikahlayacağım her kadın veya otuz yıla kadar nikahlayacağım her kadın eğer filanla konuşursan boştur.» dese, o şahısla konuşmadan önce bir kadını, bir kadını da, konuştuktan sonra nikâhlasa, bu müddet içinde nikahladığı her kadın boş olur. Şayet yemin, vakitli olmamış olmasaydı; şöyleki : Bu şahıs : «Ev­leneceğim her kadın filan adamla konuşursam; işte, boştur» dese, o adamla konuşmadan önce, bir kadın    nikahlarsa, konuştuktan

sonra da bir kadın nikahlasa, konuşmadan önce nikahladığı kadın, boş olur. Konuştuktan sonra nikahladığı kadın ise, boş olmazdı.

Bir kimse : «Eğer filânla konuşursan, nikahlayacağım her ka­dın, işte o, boştur.» dese;.konuşmadan Önce nikahladığı kadın, boş olmaz.

Yemin, mutlak veya muvakkat olsun; eğer koca, talâkın vuku­una niyyet, etmişse, bu şahsın o kimse ile konuşmadan önce nikah­ladığı kadın hakkında da niyyeti sahih olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse : «Nikahlayacağım her kadın, eve girersem işte o boştur.» dryerek, sonraki cümleyi öne geçirse; eve girmeden ön­ce nikahlamış olduğu kadın, boş olmaz; eve girdikten sonra nikah­ladığı kadın ise, boş olur. Eve girmek, münakıdenin şartı, Önceki şart ise yeminin şartı olur. Bu, sanki : «Eğer eve girersem; artık nikah edeceğim her kadın, işte o, boştur.» demek gibidir.

Eğer, koca : Sahip olduğum her kadın, eğer, o eve girersem işte o, boştur.» der veya eve girmeyi öne alırsa; bu söz, sahip oldu­ğu kadına ait olur; sahip olacağına ait olmaz. Fakat, istikbâle niy­yet ettiğini söylerse, bu sözü kabul edilir. Bu durumda zahire iti­bar edilerek, mülkünde olan kadın, boş olduğu gibi, bu ikrarı se­bebiyle, mülkünde olacak olan, kadın da boş olur. Kâfî'de de böy­ledir.
Nevâdir'de tbn-i Sernâ'a, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)un, şöyle bu-3oırduğunu rivayet etmiştir :

Bir kimse : «Nikahlayacağım her kadın, sevik içerse; işte o, boştur.» veya «Sarı elbise giyen, nikâh edeceğim her kadın, işte o, boştur.» dese, bu söz, nikahlandıktan sonra sevik içecek veya sarı elbise giyecek kadına aittir. Ancak, bu şahsın niyyetinde, «nikahlan* madan önce» de varsa, o müstesnadır. Zehıyre'de de böyledir.

Bir kimse, karışma : «Hayatta olduğum müddetçe, nikahla­yacağım her kadın; işte, boştur:» der ve nikahının altında bulunan bir kadını tekrar nikahlarsa; yemini bozulmaz. Yani, o kadına talâk vâki olmaz. Bu sözü o kadından başkası için geçerlidir. Füsûlü'I -Üsterûşnî'de de böyledir.

Bir kimse, karısına : «Senin isminde    nikahlayacağım her kadın boştur.» dedikten sonra, o kadını boşayıp tekrar nikahlasa, o kadın boş olmaz. Bu sözü ile, o kadım niyet etmiş olsa bile hüküm böyledir.

Bu, şunun gibidir:

Bir koca, karısına : «Senden başka, nikahlayacağım her kadın, işte o, boştur.» dese, her ne kadar bu kadını niyyet etse bile, bu du­rumda, o kadın boş olmaz.

Dört karısı olan bir kimse : «Benim, her karım, boştur. Şu eve birisi girdiği zaman.» dedikten sonra, onlardan belli birini bâin bir talâk boşar ve o kadın iddeti içinde, o eve girerse, hepsi boş olurlar.

B'r kimse, nikâhı altında bulunan kadınlara niyyet ederek : «Benim, her karım boştur.» dese; kanları boş olur.

Bu şahsın, bundan sonra nikâhliyacağı kadınlara bir adam «şu işi yaparsan benim her karım boştur.» derse ; —bu sözünden do­layı — talâk vâki olmaz.

Evli bulunmayan bir şahıs : «Şu işi yaparsam; benîm, her karım boştur.» der ve bu sözü ile, bundan sonra nikahlayacağı ka­dınlara niyyet ederse, bu niyyeti sahih olur.

Bu söz, o şahsın : «Şu zamana kadar, benim olacak, her kadın boştur.» demesi gibidir. Şemsü'I - İmâm Mahmûd, bu görüşü be-n'msemiştir.

Nfecmü'd - Dîn ise: «O şahsın, bu niyyeti sahih olmaz.» demiş­tir,

Seyyidü'l - İmâm da : «Biz, evvelki kavli alırız.» demiştir. Fü-sûlü'l - Üsterûşnî'de de böyledir.

İmâm Muhammet! (R.A.) şöyle buyurmuştur :

Bir kimse, ana ve babasına : «Siz bayatta olduğunuz müddetçe, ben alacağım her kadını, boşadım.» dedikten sonra, onlardan biri ölse; bu şahsın yenrni, geçersiz olur. Sahih plan da budur. Serah-sî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

«Nikahımın altma giren her kadın, işte o, boştur.» diyen kimse, «Nikahlayacağım her kadın, işte o, boştur.» veya «Bana helal olan her kadın, boştur.» demiş gibi olur. Hulâsa'da da böyledir.

Nikahlayacağı her kadının talâkına yemin etmeyi bilen; fa­kat yeminin ona, oluşacağını b;lmeyen bir kimse, böyle yemin et­tikten sonra, bir kadın nikahlasa; yemini geçerli-olmaz. Çünkü şek (= şüphe) yeminin sıhhatine mânidir. Şek ile yemin edilmez. Fe~ tâvâyi Kâdîhân'ıda da böyledir.

Bir kimse : »Fatma'yı nikahlamadan, alacağım her kadın, işte o, boştur.» der; Fatma, vefat ettikten veya gaip olduktan son­ra, bu şahıs, bir başka kadın nikahlarsa; Fatma'nın gaip olması halinde, o kadın boş olur; ölmesi hâlinde ise, boş olmaz.

Bir kimse, karısına : «Nikahlayacağım her kadının, gerçek­ten onun, talâkını, sana, bir dirheme sattım.» dedikten sonra başka bir kadın nikâhlasa; yanındaki kadın, İse, onun nikahlandığını öğ­renince; »Kabul ettim.» veya «Onu boşadım.» veya «Onun talâkını, satın aldım.» dese, bu adamın, sonradan aldığı kadın boş olur.

Fakat, önceki kadın; kocası, diğer kadını nikahlamadan önce : «Kabul ettim.» derse; bu kabulü, sahih olmaz. Çünkü, bu kabul, îcâp kabûlü'dür. Bahru'r- Râık'ta da böyledir.

Bir kimse : «Nikahlayacağım her kadın, boştur.» dedikten sonra, fâskl nikahla; birkadm nikâhlar; bundan sonra da, sahih ni­kâhla bir kadın alırsa; bu kadın boş olur.   Fetâvâyi Kübrâ'da da

böyledir.

«Nikahlayacağım her kadın, boştur.» diyen bir kimseye, başka bir şahıs, sonradan, bir kadın nikâhlasa; koca olacak şahıs da, buna, bilfiil' icazet verse (Meselâ : Kadının mehrini gönderse veya benzeri bir şey yapsa) talâk vâki olmaz. Ancak, koca olacak kimsenin, ibareyi kadına intikâl ettirmesi, bir vekil tayin etmesi hali -müstesnadır.

Müntekâ'da şöyle zikredilmiştir :

Bir kimse : «Eğer filâneyi nikahlarsam; işte o, boştur. Ve eğer, bîr şahsa, beni nikahlamasını emredersem; işte o, boştur.» demesi­ne rağmen, bunu bir şahsa söyler (= emreder), o da, buna, bir ka­dın nikahlarsa, bu kadın boş olur. Ancak bu şahıs, söylemeden, ona, başkasının nikahladığı kadın boş olmaz. Bundan sonra, söylese b:-lc, durum değişmez.

Bir kimse, bir başka kimseye, halen karısı oîanbir kadını kas-dederek : «Filâneyi, bana nikâhla.» dese; bu karısı, boş olur.

Veya, bu şahıs : «Filâneyi nikahlarsam.,.» yahut «Filâneyi, ba­na nikahlamasını, bir şahıstan istersen; işte o, boştur.» dedikten sonra; bunu, bir şahıstan ister; o da, o kadını nikahlarsa; kadın boş olmaz.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) şöyle buyurmuştur :

Bir kimse : «Eğer, filâneyi nikahlarsam veya onu nişanlarsam; işte o, boştur.» dedikten sonra, onu nişaniar ve nkâhlarsa; bu ka-dın boş olmaz.» buyurmuştur.

Ancak, önceki mes'elede, emirden önce; bu nıes'elede de nişan­dan önce, nikahlarsa; talâk vâki olur.
Meselâ : Bu şahıs, o kadına, iki kişinin huzurunda, — emirden veya nişandan önce— : «Seni, bin dirheme nikahladım.» der; ka­dın da, kabul ederse; bu durumda, talâk vâki olur. Fethu'l - Kadîr'-de de böyledir. [32]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..