Yol Kesme Babı


Musannif, küçük hırsızlığı açıklamayı bitirince, büyük hırsızlığı [70] açıklamaya başlayıp şöyle dedi:

Bir kimse yolu kesmeye kasd etse — gerek İmâma itâattan kaçı­nan bir cemâat olup, yolu kesmeye kalkışsınlar veya îmâma itâattan kaçınmaya kadir olan bir kimse olup, yolu kesmek istesin — ve Müslü­man veya Zimmî olmakla kanı ma'sûm ise — Çünkü o, yolu kesmeye kalkışan, eğer müste'men olursa üzerine hadd uygulamakda hilaf var-dır— ve bu yol kesmeye kalkışan, bir ma'sûmım yâni Müslümânm veya Zimmînin yolunu keserse —hattâ müste'menin yolunu kesse, O'nun üzerine hadd vâcib olmaz. — o yol kesen kimse, yoldan geçen­lerden bîr şey almazdan önce ve geçenlerden birini veya daha çoğunu öldürmezden önce yakalansa, münkere başladığı için, ta'zirden sonra tevbe edinceye kadar habs edilir. Fakat sadece söz ile değil, belki onda sâlih insanların siması zahir oluncaya kadar habs edilir.
Eğer o yol kesmeye kalkışan kimse, mal alıp ve her bilinin nasibi o maldan nisâb miktarı olursa [71] eli ve aykırı yönde ayağı kesilir. Eğer uzuvları tamâm ise böyle yapılır. Tuhfetu'l-Fukahâ'da böyle, den­miştir.
Eğer o yol kesmeye kalkışan lıaydûd [72], mal almaksızın birini öldürürse, kısas en değil, hadden Öldürülür. Kendisi hadden öldürüleceği için, maktulün velîsi O'nu afv edemez. Eğer o yol kesenin öldürülmesi kısâsen olaydı, velî kısası afv edebilirdi.

Eğer yol. kesen kimse, yoldan geçeni Öldürüp malını alırsa, eli ke­silip ondan sonra öldürülür veya asılır. Ya da, elini kesin eksizin öldürü­lür. Ya da, diri iken asılır ve ölünceye kadar karnı mızrak ile yarılır. Bunda asıl olan, Allah Teâlâ' (C.C.) mn:
«Allah'a ve Resulüne (yâni mü'minlere) harb açanların, yeryüzün­de (yol kesmek suretiyle) fesâdcılığa koşanların cezası, ancak öldürül­meleri, ya asılmaları, veya (sağ) elleriyle (sol) ayaklarının çapraz ola­rak kesilmesi, ya da (bulundukları) yerden sürülmeleridir.» [73] âyet-i kerîmesidir.
«Allah'a harb açmak» demek, mü'minlere veya Allah'" (C.C.) m dostlarına harb açmak demektir. [74] Burada, muzâf hazfedilmiştir. Çünkü hiç kimse Allah Teâlâ (C.C.) ile savaşaniaz. Bir de: Yolcu çöl­lerde ve yollarda Allah Teâlâ' (C.C.) nm emâmnda ve muhâfazasında-dır. îmdi o yolcuya engel olan, Allah Teâlâ (C.C.) ile savaşmış gibi olur. Bununla murâd, ahvâl üzere tevzî'dir. Sanki Allah Teâlâ (C.C.):

«Eğer öldürürlerse, öldürülmeleri gerekir,   muhayyerlik   yoktur.» buyurmuş gibidir. Nitekim İmâm Mâlik (Rh.A.), âyette geçen «ev/yâ-hûd» lalzmın zahirine dayanarak, murâd tahyîrdir, demiştir. Çünfci» bu ahvâlin açıklaması ResûlüHah' (S.A.V.) m şu hadîsi ile sabittir:

«Bir kimse mal alırsa, eli kesilir ve öldüren kimse öldürülür, Mal alıp ve hem de öldürürse asılır.»
Cebrail Aleyhisselâm'm bu taksimi, Ebû Bürde1 <R.A.) nin ashabı hakkında indirdiği rivayet edilmiştir.

Başkası ondan ibret alsın diye, üç gün asılmış olarak bırakılır. Üç günden çok bırakılmaz. Çünkü üç günden sonra ceset bozulup kokar ve insanlar ondan rahatsız olurlar.

Hırsızın aldığı şey telef olsa veya hırsız telef etse, onu Ödemez. Yâ­ni, şayet yol kesen öldürülse, küçük hırsızlığa i'tibâren aldığı malı öde­mez. Nitekim, daha önce geçti.

Yol kesenlerden birisi, yoldan geçenlerden birini öldürmekle hep­sine şer'ı ceza (hadd) uygulanır. Çünkü hadd, muharebenin cezasıdır. Muharebe ise; bazısı, bazısına yardımcı olmakla meydana, gelir. Öyle ki, şayet arkadaşlarının ayaklan dayansa, yâni güç durumda kalsalar, diğerleri onlara yardım için toplanıp gelirler. Şart olan, onlardan biri­nin, yolcuları öldür m esidir. Öldürme ise, vuku bulmuştur. Onların taş ve sopası kılıç gibidir. Çünkü yol kesmek, hangi âlet ile olursa olsun, öldürmek ile Hâsıl olur. Belki sadece mal almak ile ve korkutmakla da olur.
Yol kesen haydûd, bir kimseyi yaralayıp malını alsa, eli ve ayağı çapraz olarak [75] kesilir. Yol kesen kimsenin yaraladığı hederdir (diye­ti yoktur.) Çünkü hadd, Allah Teâlâ' (C.C.) nın hakkı olarak vâcib olunca, kulun hakkı olmak üzere nefsin ismeti (dokunulmazlığı) sakıt olur. Nitekim mal ismeti, sakıt olduğu gibi. Çünkü Ödemekle beraber kesmek (bir araya gelmezler.

Eğer sâdece yaralarsa, yâni yol kesen öldünıı&zse ve mal almazsa veya kasden bir demir ile öldürüp; mal da alıp yakalanmadan önce tevbekâr olursa veya yol kesenlerden bîri mükellef olmayan çocuk ya da mecnûn olursa veya yol kesenlerden biri kervandan zî-nılını-i mahr?m olursa veya kervanın bazısı, bazısının yolunu keserse yeyâ gecede ya da gündüzde şehirde ya da İkisi birbirine yakın şehirler arasında yol ke­serse, bu zikredilen suretlerde hadd yoktur.

Sâdece yaraladığı zamanda haddin düşmesi, bu suçda hadd olma­dığındandır. Kul hakkı sakıt olmaz. Çünkü kul hakkının düşmesi, had­din uygulanması ile olur. Hadd ise uygulanmamıştır. Şu hâlde kulun hakkı, bakî kalmıştır. İmdi, eğer yara kısas icâb eden yara ise, yarala­nanın velîsi için kısas hakkı vardır. Ya da, eğer yara diyet îcâb eden yara ise, diyet vardır.

Bu  zikredilenler;   birinci   surete    -   ki  o,   sâdece  yaraladığıdır göredir. Kasdrn öldürüp; malı aldıkdan sonra tevbekâr olmasını ınüte-âkib yakalanırsa, haddin düşmesine sebeb, Allah Teâlâ'   (C.C.)  nın şu âyet-i kerîmesidir:
«Ancak, onları yakalamanızdan Önce tevbe edenler, bunun dışın­dadır.»  [76]

Hadd sakıt olunca, onda kul hakkı zahir olur. Diğer suretlerde: Velî İçin kısas hakkı vardır. Yâni yol kesen, Öldürülür. Ya da, afv hakkı vardır.
Yol kesenlerden biri gayr-i mükellef veya mahrem olan zî-rahm [77] oldukda haddin düşmesine sebeb; suç bir olup, onu hepsi yaptığı için­dir. Bâzısının fiili mu'cib vâki' olmayınca, geri kalanlarının fiili sebe­bin bâzısı olur. Bununla, hüküm sabit olmaz. Hadd düşünce, öldürmek velilerin dileğine kalır. Dilerlerse, öldürürler; dilerlerse, afv ederler.

Kervanın bâzısı, bâzısının yolunu kestiği zaman, haddin düşmesine sebcb ise; muhafaza yeri bir olduğu içindir. Bu durumda kafile, bir tek ev gibi olmuştur. Gecede ya da gündüzde ve iki yakın şehir arasında yo! kesmede haddin düşmesine sebeb ise, yardım yetişmek zahir (kuvvetle muhtemel) olduğu içindir. Ancak şu kadar fark vardır ki, o yol kesici­ler, malı nıüstehıkkma ulaştırmak için yakalanırlar ve te'dîb edilirler ve suç işledikleri için habs edilirler. Eğer, yol kesiciler insan Öldürdü­ler ise, bu takdirde iş velîlere kalır.
İmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.) dan rivayet edilmiştir ki: Yol kesiciler, eğer geceleyin şehirde olurlarsa veya kendileri ile şehrin arasında bir sefer mesafesinden daha az mesafe bulunursa, onlara yol kesicilere uygulanan ahkâm uygulanır. el-İhtiyâr'da; «İnsanların maslahatı için fetva bunun üzerindedir.» denmiştir. Bu maslahat, hırsızlık yapan zor-1 baların şerrini savmaktır.
Şayet yol kesen kimse, [78] bir adamı boğsa, ve boğmakla öldürse, o adamın diyetini, o boğan kimse verir. Yakında cinayetler konusunda inşâallâhu Teâlâ açıklanacaktır.

Bir kimse şehirde insan boğmayı i'tiyâd edinse, bu sebeble öldürü­lür. Çünkü, yeryüzünde fesâd çıkarmaya çalışmış. olur. Bu durumda O'nun kötülüğü, O'nu öldürmekle savulur.

Yol kesen kimselerle; beraber bir kadın da bulunup, o kadın İnsan öldürüp mal alsa, erkekler öldürmeseler ve mal almasalar, kadın öldü­rülmez,  erkekler öldürülür.
On kadın toplanıp yol kesse ve mal alıp insan öldürseler, o kadın­lar öldürülürler ve çaldıkları malı da öderler. «EI-Münye>ı'de böyle den­miştir. [79]


Eser: Dürer

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Dürer

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..