19- ÇİFTÇİYE TAZMİN ETTİRİLECEK ŞEYLER
Çiftçi, gücü yettiği hâlde, ektiği yeri sulamaz; o da kurursa, bu durumda tohumun bedelini tazmin eder. (= öder) Burada sulamayı terk eylediği zamanki kıymete itibar edilir.
Şayet ziraat bir kıymetin olmadığı; zaman sulamadı ise, o zaman ekilmiş hâldeki kıymeti ile ekilmemiş olduğu hâlin kıymetinin yarısını tazmin eder. Hızâneiü'l-Müftîn'de de böyledir.
Çiftçi, sulama işini, diğer insanların âdetleri kadar geriye bırak-mışsa, bu durumda tazminat gerekmez; değilse gerekir. Kerderi'nin Veci-zi'nde de böyledir.
Çiftçi, ziraatın korunmasını terkeder ve ona hayvanların girip yayılmaları gibi âfetler dokunursa; tazminatta bulunur.
Şayet mezruata çekirge girerse; duruma bakılır: Onları men etmek imkânı bulunmaz ise, tazminat gerekmez.
Hulâsa olarak: Ekici, gücünün yettiğini terk eder de, muhafaza etmez ise, tazminat icabeder.
Şayet gücünün dışında olursa, ziraatçıya tazminat gerekmez.
Ziraatçı, gece beklenmesi örf olan harmanın muhafazasını terk ederse, onu tazmin eder. Gunye'de de böyledir.
Ebû'l-Leys'in Fetvâlan'nda şöyle zikredilmiştir: Ziraatı hasad edip onu süren, savuran bir ziraatci, bunun için ortağından izin almamışsa ve böyle bir şart da yoksa; zayi olması hâlinde ortağının hissesini tazmin eder. Keza, bu mahsûl gafletinden dolayı zayi olursa, yine tazmin eder.
Fakıyh Ebû Bekir el-Belhî de şöyle buyurmuştur: îhmâlliğinden dolayı zayi olursa, tazmin eder.
Fakıyh Ebû 1-Leys, şöyle buyurmuştur:
İnsanların yapmadığı şekilde, sulama işini geriye bırakır da zayi ederse, tazmin eder.
Şayet diğer insanlar gibi te'hir ederse, tazminat gerekmez.
Buna binâen, Belh âlimleri şöyle buyurmuşlardır: Zirâatciye bunlar şart koşulmalıdır. Ve bunların amellerin sıhhatinin şartlarındandır. Mahıyt'te de böyledir. Keza pamuk kozalarını, toplayıp cem etmemek tazminatı gerektirir. Hızânetü'l-Müftin'de de böyledir.
Ekicinin, havucu yerinden çıkarmayı terk etmesi buğdayı yetişmeden biçmesi, tazminatı gerektirir. Kerderî'nin Verîzi'nde de böyledir.
Mecmûu'n-Nevâzil'de İmâm Ebû Vûsûf (R.A.)'un şöyyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
iki kişinin ortak bulunduğu bir tarlayı, onlardan birisi sulamaktan kaçınırsa, cebredilir. Şayet durum hâkime haber verilmeden mahsûl fesada giderse, tazminat gerekmez.
Eğer durum hâkime haber verilir, hâkim de ona emreder ve yapmaz da mahsûl zayi olursa, onu tazmin eder. Zehiyre ve Hnlâsa'da da böyledir.
Nesefî'nin Fetvâlan'nda şöyle zikredilmiştir.
Tarla sahibinin sığırı, çiftçinin yanında olduğunda, onu otlatmaya salar, çobana yollarsa; zayi olması hâlinde tazminat gerekmez. Çobana da tazminat gerekmez.
Bu mes'ele hakkında rivayetler muhtelifdir. "Kendisine emânet bırakılan şahıs, bırakılan emânet, kendi öz malım muhafaza ettiği gibi muhafaza etmelidir, diye fetva verilmiştir.
O çiftçi de öküzleri başı boş bırakmamalıdır. Çünkü, onlar, ona emânet edilmişlerdir. Şayet, otlasınlar diye, başı boş ve yalnız bırakır: o da zayi olursa âlimler tazmin edip etmemesi hakkında ihtilaf etmişlerdir.
Fetva ise tazminat etmemesi üzerinedir. Hülâsa'da da böyledir.
İmam Muhammed (R.A.) el-Asl'da şöyle buyurmuştur.
Bir adam, arazisini, diğerine, "o sene ekmek üzere vererek" karşılık olarak da, kür, belirli bir buğday alacağını*' söylese işte bu caizdir. Adam, o senenin tamamında, o yeri eker.
O sene, mahsûl bozulur veya zayi olursa; ziraatci tarla sahibine, oranın tam icarım verir. Bu icâre bozulmaz.
Her ne kadar, adamın belirlediği buğday bulunmasa bile, çiftçi aynı buğdayın kıymetini öder. Muhiyt'te de böyledir.
Bir adamın sulayacağı yeri, başka birisi sulanamaz, hâle getirir ve o suda, o adamın olur; ekili şeyler de zayi olursa; bâzı âlimler: "Tazminat gerekir." demişlerse de, fetva "tazminatın gerekmesi üzerinedir. Cevâhirü'l- Ahlâti'de de böyledir.
Yazlık olarak ekilmesi mu'tad olan tohum, tarlada bekletilirken çiftçilerden biri kaybolup, diğeri yalnız kalır; o da o yerin ağacını söküp alırsa; ağacı söken şahıs, onu aynı cinsten olmak üzere tazmin
eder.
Semerkant ehlinin âdeti, kışlık ekilen tohumu mahallinde bekletirken, ziraatci meydanda olmaz ve yazın gelirse, tohum sahibi, ona tohumu vermezse, bir şey gerekmez.
Şayet o adam, ekim yapacağı yerdeki odunları veya ağaçları sökerse, onu sökmek âdet ise, bir şey gerekmez. Eğer, âdet değilse, onu tazmin edip öder. Muhıyt'te de böyledir.
En doğrusunu bilen AUahu TdUft'dır. [35]
Şayet ziraat bir kıymetin olmadığı; zaman sulamadı ise, o zaman ekilmiş hâldeki kıymeti ile ekilmemiş olduğu hâlin kıymetinin yarısını tazmin eder. Hızâneiü'l-Müftîn'de de böyledir.
Çiftçi, sulama işini, diğer insanların âdetleri kadar geriye bırak-mışsa, bu durumda tazminat gerekmez; değilse gerekir. Kerderi'nin Veci-zi'nde de böyledir.
Çiftçi, ziraatın korunmasını terkeder ve ona hayvanların girip yayılmaları gibi âfetler dokunursa; tazminatta bulunur.
Şayet mezruata çekirge girerse; duruma bakılır: Onları men etmek imkânı bulunmaz ise, tazminat gerekmez.
Hulâsa olarak: Ekici, gücünün yettiğini terk eder de, muhafaza etmez ise, tazminat icabeder.
Şayet gücünün dışında olursa, ziraatçıya tazminat gerekmez.
Ziraatçı, gece beklenmesi örf olan harmanın muhafazasını terk ederse, onu tazmin eder. Gunye'de de böyledir.
Ebû'l-Leys'in Fetvâlan'nda şöyle zikredilmiştir: Ziraatı hasad edip onu süren, savuran bir ziraatci, bunun için ortağından izin almamışsa ve böyle bir şart da yoksa; zayi olması hâlinde ortağının hissesini tazmin eder. Keza, bu mahsûl gafletinden dolayı zayi olursa, yine tazmin eder.
Fakıyh Ebû Bekir el-Belhî de şöyle buyurmuştur: îhmâlliğinden dolayı zayi olursa, tazmin eder.
Fakıyh Ebû 1-Leys, şöyle buyurmuştur:
İnsanların yapmadığı şekilde, sulama işini geriye bırakır da zayi ederse, tazmin eder.
Şayet diğer insanlar gibi te'hir ederse, tazminat gerekmez.
Buna binâen, Belh âlimleri şöyle buyurmuşlardır: Zirâatciye bunlar şart koşulmalıdır. Ve bunların amellerin sıhhatinin şartlarındandır. Mahıyt'te de böyledir. Keza pamuk kozalarını, toplayıp cem etmemek tazminatı gerektirir. Hızânetü'l-Müftin'de de böyledir.
Ekicinin, havucu yerinden çıkarmayı terk etmesi buğdayı yetişmeden biçmesi, tazminatı gerektirir. Kerderî'nin Verîzi'nde de böyledir.
Mecmûu'n-Nevâzil'de İmâm Ebû Vûsûf (R.A.)'un şöyyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
iki kişinin ortak bulunduğu bir tarlayı, onlardan birisi sulamaktan kaçınırsa, cebredilir. Şayet durum hâkime haber verilmeden mahsûl fesada giderse, tazminat gerekmez.
Eğer durum hâkime haber verilir, hâkim de ona emreder ve yapmaz da mahsûl zayi olursa, onu tazmin eder. Zehiyre ve Hnlâsa'da da böyledir.
Nesefî'nin Fetvâlan'nda şöyle zikredilmiştir.
Tarla sahibinin sığırı, çiftçinin yanında olduğunda, onu otlatmaya salar, çobana yollarsa; zayi olması hâlinde tazminat gerekmez. Çobana da tazminat gerekmez.
Bu mes'ele hakkında rivayetler muhtelifdir. "Kendisine emânet bırakılan şahıs, bırakılan emânet, kendi öz malım muhafaza ettiği gibi muhafaza etmelidir, diye fetva verilmiştir.
O çiftçi de öküzleri başı boş bırakmamalıdır. Çünkü, onlar, ona emânet edilmişlerdir. Şayet, otlasınlar diye, başı boş ve yalnız bırakır: o da zayi olursa âlimler tazmin edip etmemesi hakkında ihtilaf etmişlerdir.
Fetva ise tazminat etmemesi üzerinedir. Hülâsa'da da böyledir.
İmam Muhammed (R.A.) el-Asl'da şöyle buyurmuştur.
Bir adam, arazisini, diğerine, "o sene ekmek üzere vererek" karşılık olarak da, kür, belirli bir buğday alacağını*' söylese işte bu caizdir. Adam, o senenin tamamında, o yeri eker.
O sene, mahsûl bozulur veya zayi olursa; ziraatci tarla sahibine, oranın tam icarım verir. Bu icâre bozulmaz.
Her ne kadar, adamın belirlediği buğday bulunmasa bile, çiftçi aynı buğdayın kıymetini öder. Muhiyt'te de böyledir.
Bir adamın sulayacağı yeri, başka birisi sulanamaz, hâle getirir ve o suda, o adamın olur; ekili şeyler de zayi olursa; bâzı âlimler: "Tazminat gerekir." demişlerse de, fetva "tazminatın gerekmesi üzerinedir. Cevâhirü'l- Ahlâti'de de böyledir.
Yazlık olarak ekilmesi mu'tad olan tohum, tarlada bekletilirken çiftçilerden biri kaybolup, diğeri yalnız kalır; o da o yerin ağacını söküp alırsa; ağacı söken şahıs, onu aynı cinsten olmak üzere tazmin
eder.
Semerkant ehlinin âdeti, kışlık ekilen tohumu mahallinde bekletirken, ziraatci meydanda olmaz ve yazın gelirse, tohum sahibi, ona tohumu vermezse, bir şey gerekmez.
Şayet o adam, ekim yapacağı yerdeki odunları veya ağaçları sökerse, onu sökmek âdet ise, bir şey gerekmez. Eğer, âdet değilse, onu tazmin edip öder. Muhıyt'te de böyledir.
En doğrusunu bilen AUahu TdUft'dır. [35]
Konular
- 5- BİR YERİ, ZÎRAAÎCİNİN, BİR BAŞKASINA MÜZÂRAATEN VERMESİ
- 6- MÛZÂRAADA, MUAMELENİN ŞART KOŞULMASI
- 7- MÜZÂRAADA İHTİLAF
- 8- ZİRÂİ ORTAKLIKTA, TARLA VEYA HURMALIK SAHİBİ İLE ÇİFTÇİ VE ÂMİLİN HİSSELERİNİN FAZLALAŞTIRILMASI
- 9- ARAZİ SAHİBİNİN ÖLMESİ VEYA ZİRAAT VAKTİNİN GEÇMESİ HÂLİNDE, EKİLİ ŞEY BAKLİYAT VEYA HURMA OLURSA
- 10- BİR ARAZİYİ, ORTAKLARDAN BİRİNİN VEYA BİR GASIBIN EKMESİ
- 11- EKMESİ İÇİN, BİR ORTAĞA VERİLMİŞ BULUNAN BİR YERİN SATILMASI
- 12- MUAMELE VE MUZÂRAA'NIN FESHİNDE ÖZÜR
- 13- ÇİFTÇİ VEYA İŞÇİNİN ÖLÜMÜ HÂLİNDE, YAPTIĞI ZİRÂİ İŞLER BİLİNMİYORSA DURUM NE OLUR?
- 14- HASTANIN, MÜZÂRAA VE MUAMELESİ
- Hastanın, Müzâraa Ve Muâmeıe Hakkındaki İkrarı
- 15- MÜZARAA VE MUAMELEDE REHİN
- 16- MÜZÂRAA VE MUAMELE İLE BİRLİKTE, BİR KÖLEYİ AZÂD ETMEK VEYA MÜKATEP KILMAK
- 17- MÜZARAA VE MUAMELE KARŞIĞINDA TEZEVVÜC, HULÛ' VE KASDEN ADAM ÖLDÜRMEKTEN DOLAYI SULH YAPMAK
- 18- MÜZÂRAA VE MUAMELEDE VEKÂLET
- 19- ÇİFTÇİYE TAZMİN ETTİRİLECEK ŞEYLER
- 20- MÜZARAA VE MUÂMELE'DE KEFALET
- 21- KÖLEYE SABİNİN MÜZÂRAASI
- 22- TARLA SAHİBİ İLE ÇİFTÇİ ARASINDAKİ İHTİLÂF
- 23- SÖZLEŞME OLMADAN, BİR ARAZÎYİ EKMEK
- 24- MÜZÂRAA VE MUAMELE HUSUSUNDA ÇEŞİTLİ MES'ELELER
- NAMAZ
- 1- NAMAZ VAKİTLERİ
- 1- Sabah Namazının Vakti :
- 2- Öğle Namazının Vakti:
- 3- İkindi Namazının Vakti:
- 4- Akşam Namazının Vakti :
- 5- Yatsı Namazının Vakti :
- Faziletli Vakitler :
- Namaz Kılınması Caiz Olmayan Ve Mekruh Olan Vlkitler :