Hastanın, Müzâraa Ve Muâmeıe Hakkındaki İkrarı
İmâm Muhammet! (R.A.), şöyle buyurmuştur: Bir adam, hastalandığında, elinde başka birinin ekmiş olduğu mezrûat bulunur; sıhhatli hâlinde de borcu olur ve bu hasta, tohumun kendi tarafından verilmiş olduğunu İkrar eder; çıkacak olan mahsûlün de üçte ikisinin tarla sahibinin olacağını söyledikten sonra ölür; bu sözü (ikrarı) da alacaklılar inkâr ederlerse; duruma bakılır: Şayet hasta bunu ziraat hasad edildikten sonra söylemişse, ikrarı kabul edilmez; önce sıhhatli iken yapmış olduğu borç ödenir; alacaklıların paralan verilir. Geride bir şey kalırsa, onun da üçte ikisi tarla sahibine yerinin ecr-i misli olarak verilir. Fazlası bulunursa, o da vessiyyetine göre harcanır, ölenin maundan üçte biri çıkıldıktan sonra kalanına böyle yapılır.
Şayet hasta bakliyatı ektikten sonra, sıhhatli iken yapmış olduğu borcunu ikrar eder ve bu borcu ödendikten sonra da, bir şeyi kalırsa; geride kalanın üçte birinden, şart kılınanın tamamı verilir.
Bu, o hastamn, sıhhatli iken borcu olduğu zaman böyledir.
Şayet borcu, hastalığı hâlinde yapmışsa; ikran o hâlde de vacip olur.
Eğer hasta, bizim dediğimiz gibi ikrarda bulunmuş ve ziraat da bakliyat ( = tere, maydanos, pırasa, lahana ve benzeri gibi yeşillikler) ise, önce yer sahibinin alacağı verilir. Çıkan mahsûlün Üçte ikisi onun olur.
Şayet, bu üçte iki, ecr-i misilden fazla ise, bu böyledir.
Eğer hasad çıktıktan sonra, ikrar eylemişse, duruma bakılır: Şayet ikrarı borcundan önce ise; önce yer sahibinin hakkı verilir; sonra da borcu ödenir.
Eğer, borcunu önce ikrar etmişse; yer sahibine ecr-i misil verilir. Bu, söylediklerimiz, tohum ziraatçı, tarafından olduğu zaman böyledir.
Fakat, tohum yer sahibi tarafından olur; hasta da aynı şekilde ikrar ederse; ikrarı ister önce olsun, ister sonra olsun farketmez.
Şayet hasta olan yer sahibi ise ve söylediğimiz gibi de ikrarı varsa; cevap, ziraatçı ile ilgili cevabın aynısıdır.
Bir adam, hurmalığını, muamele olarak birine verdiğinde,mah-sûl yetişip hurma olur; âmil de hastalanır ve: "Şartımıza göre, benim hissem altıda birdir." der; hurmalık sahibi de, onu doğrular; fakat bu sözü, alacaklılar ve vârisler inkâr ederlerse; bu durumda, âmilin sözü geçerli olur.
Şayet âmilin varisleri veya diğer alacaklıları: "Biz, hurmalık sahibinin yarıcı olduğuna dair, beyyine gettiririz." derlerse; bu beyyineleri kalûl edilmez.
Şayet onlar, davalarında, hurmalık sahibinin yemin etmesini isterlerse, hurmalık sahibi, yemin eylemez.
Âlimlerimiz şöyle demişlerdir:
Kitapda, hurmalık sahibinin, varislerin yarı davasında yemin etmiyeceği, İmâm Muhammed (R.A.) tarafından zikredilmedi:
Fakat, İmâm Ebû Yusuf (R.A.): "Yemin eder." yani "Yemin etmesi istenilir." buyurdu.
Keza âmil sağ olur ve "hurmalığın, altıda birine ortak olduğunu" ikrar ederse; uygun olanı, hurmalık sahibinin şartın altıda bir olduğuna dair yemin etmesidir.
Sonra da âmil: "Şartımız, yarı yaryadır; ben, altıda bir dedim." der ve yalan söylediğini bildirirse; bu durumda uygun olanı, hurmalık sahibine yemin vermiktir.
Bu durum, âmil yabancı olduğu zaman böyledir. Fakat, âmil vârislerden olur ve bu âmil ikrar ederek, "şartın altıda bir olduğunu" meyve yetiştikten sonra söylerse; ona inanılır.
Eğer âmilin vârisi veya alcaklısı: "Biz, yarıcı olduğunu belgeleriz." derlerse; bu beyyineleri dinlenir ve kabul edilir.
Şayet hurmalık sahibinden, yemin etmesini isterlerse; buna da haklan vardır; isteyebilirler.
Hasta ikrar ederek, "hurmalığı, vârise verdiğini, meyvesinin yetişmediğini" söyledikten sonra, "borçlu olduğunu" hastalığı hâlinde ikrar eder ve sonra da ölürse; önce âmilin alacağı amelinin ecr-i misli xadar verilir. Sonra da hasta iken, borçlu olduğunu ikrar eylediği alacaklılara, borcu ödenir.
Bunu, Şeyhû'l-İslâm Şerhinde böyle buyurmuş ve " İmâmey'nin kavli olduğu umulur." demiştir.
İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'niri kavline gelince, o "En münâsibi, ona inanmamaktır." buyurmuştur.
Biz bunu, Büyü' (= alım-satım) kitabında zikrettik.
Âmilin, vârisi: "Bizim hakkımız kaldı; bize ulaşmadı." der; bir kısım varisleri de: " Senin bir hakkkın kalmadı; senin hakkın ecr-i misildi; onu da aldın" derler, âmilde diğer vârislerden yemin etmelerini isterse; buna hakkı var mıdır?
Burada iki durum vardır. Eğer âmilin vârisleri, "akdin sıhhatli hâlinde yapıldığını; ikrarın ise hastalığında yapıldığını" söylerlersi; onlardan yenim isterler.
Şayet: "Müzaraa akdi hastalıkta yapılda." derlerse; yemin isteyemezler. Muhıyt'te de böyledir.
En doğrusunu, ancak Allahu Teâlâ bilir. [30]
Şayet hasta bakliyatı ektikten sonra, sıhhatli iken yapmış olduğu borcunu ikrar eder ve bu borcu ödendikten sonra da, bir şeyi kalırsa; geride kalanın üçte birinden, şart kılınanın tamamı verilir.
Bu, o hastamn, sıhhatli iken borcu olduğu zaman böyledir.
Şayet borcu, hastalığı hâlinde yapmışsa; ikran o hâlde de vacip olur.
Eğer hasta, bizim dediğimiz gibi ikrarda bulunmuş ve ziraat da bakliyat ( = tere, maydanos, pırasa, lahana ve benzeri gibi yeşillikler) ise, önce yer sahibinin alacağı verilir. Çıkan mahsûlün Üçte ikisi onun olur.
Şayet, bu üçte iki, ecr-i misilden fazla ise, bu böyledir.
Eğer hasad çıktıktan sonra, ikrar eylemişse, duruma bakılır: Şayet ikrarı borcundan önce ise; önce yer sahibinin hakkı verilir; sonra da borcu ödenir.
Eğer, borcunu önce ikrar etmişse; yer sahibine ecr-i misil verilir. Bu, söylediklerimiz, tohum ziraatçı, tarafından olduğu zaman böyledir.
Fakat, tohum yer sahibi tarafından olur; hasta da aynı şekilde ikrar ederse; ikrarı ister önce olsun, ister sonra olsun farketmez.
Şayet hasta olan yer sahibi ise ve söylediğimiz gibi de ikrarı varsa; cevap, ziraatçı ile ilgili cevabın aynısıdır.
Bir adam, hurmalığını, muamele olarak birine verdiğinde,mah-sûl yetişip hurma olur; âmil de hastalanır ve: "Şartımıza göre, benim hissem altıda birdir." der; hurmalık sahibi de, onu doğrular; fakat bu sözü, alacaklılar ve vârisler inkâr ederlerse; bu durumda, âmilin sözü geçerli olur.
Şayet âmilin varisleri veya diğer alacaklıları: "Biz, hurmalık sahibinin yarıcı olduğuna dair, beyyine gettiririz." derlerse; bu beyyineleri kalûl edilmez.
Şayet onlar, davalarında, hurmalık sahibinin yemin etmesini isterlerse, hurmalık sahibi, yemin eylemez.
Âlimlerimiz şöyle demişlerdir:
Kitapda, hurmalık sahibinin, varislerin yarı davasında yemin etmiyeceği, İmâm Muhammed (R.A.) tarafından zikredilmedi:
Fakat, İmâm Ebû Yusuf (R.A.): "Yemin eder." yani "Yemin etmesi istenilir." buyurdu.
Keza âmil sağ olur ve "hurmalığın, altıda birine ortak olduğunu" ikrar ederse; uygun olanı, hurmalık sahibinin şartın altıda bir olduğuna dair yemin etmesidir.
Sonra da âmil: "Şartımız, yarı yaryadır; ben, altıda bir dedim." der ve yalan söylediğini bildirirse; bu durumda uygun olanı, hurmalık sahibine yemin vermiktir.
Bu durum, âmil yabancı olduğu zaman böyledir. Fakat, âmil vârislerden olur ve bu âmil ikrar ederek, "şartın altıda bir olduğunu" meyve yetiştikten sonra söylerse; ona inanılır.
Eğer âmilin vârisi veya alcaklısı: "Biz, yarıcı olduğunu belgeleriz." derlerse; bu beyyineleri dinlenir ve kabul edilir.
Şayet hurmalık sahibinden, yemin etmesini isterlerse; buna da haklan vardır; isteyebilirler.
Hasta ikrar ederek, "hurmalığı, vârise verdiğini, meyvesinin yetişmediğini" söyledikten sonra, "borçlu olduğunu" hastalığı hâlinde ikrar eder ve sonra da ölürse; önce âmilin alacağı amelinin ecr-i misli xadar verilir. Sonra da hasta iken, borçlu olduğunu ikrar eylediği alacaklılara, borcu ödenir.
Bunu, Şeyhû'l-İslâm Şerhinde böyle buyurmuş ve " İmâmey'nin kavli olduğu umulur." demiştir.
İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'niri kavline gelince, o "En münâsibi, ona inanmamaktır." buyurmuştur.
Biz bunu, Büyü' (= alım-satım) kitabında zikrettik.
Âmilin, vârisi: "Bizim hakkımız kaldı; bize ulaşmadı." der; bir kısım varisleri de: " Senin bir hakkkın kalmadı; senin hakkın ecr-i misildi; onu da aldın" derler, âmilde diğer vârislerden yemin etmelerini isterse; buna hakkı var mıdır?
Burada iki durum vardır. Eğer âmilin vârisleri, "akdin sıhhatli hâlinde yapıldığını; ikrarın ise hastalığında yapıldığını" söylerlersi; onlardan yenim isterler.
Şayet: "Müzaraa akdi hastalıkta yapılda." derlerse; yemin isteyemezler. Muhıyt'te de böyledir.
En doğrusunu, ancak Allahu Teâlâ bilir. [30]
Konular
- Caîz Olan Ve Caiz Olmayan Müzâraa Şekillerî
- Caîz Olan Müzâraalar:
- Fâsîd Müzâraalar
- 3- MÜZÂRAADARİ ŞARTLAR
- 4- TARLA VEYA HURMALIK SAHİBİNİN, KENDİSİNİN ÇALIŞMAYA BAŞLAMASI
- 5- BİR YERİ, ZÎRAAÎCİNİN, BİR BAŞKASINA MÜZÂRAATEN VERMESİ
- 6- MÛZÂRAADA, MUAMELENİN ŞART KOŞULMASI
- 7- MÜZÂRAADA İHTİLAF
- 8- ZİRÂİ ORTAKLIKTA, TARLA VEYA HURMALIK SAHİBİ İLE ÇİFTÇİ VE ÂMİLİN HİSSELERİNİN FAZLALAŞTIRILMASI
- 9- ARAZİ SAHİBİNİN ÖLMESİ VEYA ZİRAAT VAKTİNİN GEÇMESİ HÂLİNDE, EKİLİ ŞEY BAKLİYAT VEYA HURMA OLURSA
- 10- BİR ARAZİYİ, ORTAKLARDAN BİRİNİN VEYA BİR GASIBIN EKMESİ
- 11- EKMESİ İÇİN, BİR ORTAĞA VERİLMİŞ BULUNAN BİR YERİN SATILMASI
- 12- MUAMELE VE MUZÂRAA'NIN FESHİNDE ÖZÜR
- 13- ÇİFTÇİ VEYA İŞÇİNİN ÖLÜMÜ HÂLİNDE, YAPTIĞI ZİRÂİ İŞLER BİLİNMİYORSA DURUM NE OLUR?
- 14- HASTANIN, MÜZÂRAA VE MUAMELESİ
- Hastanın, Müzâraa Ve Muâmeıe Hakkındaki İkrarı
- 15- MÜZARAA VE MUAMELEDE REHİN
- 16- MÜZÂRAA VE MUAMELE İLE BİRLİKTE, BİR KÖLEYİ AZÂD ETMEK VEYA MÜKATEP KILMAK
- 17- MÜZARAA VE MUAMELE KARŞIĞINDA TEZEVVÜC, HULÛ' VE KASDEN ADAM ÖLDÜRMEKTEN DOLAYI SULH YAPMAK
- 18- MÜZÂRAA VE MUAMELEDE VEKÂLET
- 19- ÇİFTÇİYE TAZMİN ETTİRİLECEK ŞEYLER
- 20- MÜZARAA VE MUÂMELE'DE KEFALET
- 21- KÖLEYE SABİNİN MÜZÂRAASI
- 22- TARLA SAHİBİ İLE ÇİFTÇİ ARASINDAKİ İHTİLÂF
- 23- SÖZLEŞME OLMADAN, BİR ARAZÎYİ EKMEK
- 24- MÜZÂRAA VE MUAMELE HUSUSUNDA ÇEŞİTLİ MES'ELELER
- NAMAZ
- 1- NAMAZ VAKİTLERİ
- 1- Sabah Namazının Vakti :
- 2- Öğle Namazının Vakti: