4- TARLA VEYA HURMALIK SAHİBİNİN, KENDİSİNİN ÇALIŞMAYA BAŞLAMASI
İmâm Muhammed (R.A.), el-Ad kitabında, şöyle buyurmuştur:
Bir adam, başka birine, arazisini mahsûle yan yarıya ortak olmak üzere, müzâraa olarak, verdikten sonra; bu arazi sahibi, bizzat kendisi, zirâatine dönerse; burada iki durum vardır:
Birincisi: Tohumun arazi sahibinden olma durumu.
Burada da iki cihet vardır:
1-) Bu şahıs, zirâatcinin söylemesi ile zirâatine dönebilir.
İşte burada da üç cihet vardır:
A-) Ziraatçı, bu durumda arazi sahibine yardım edecektir ve çıkacak mahsûle şartlarına göre ortak olacaklardır.
Âlimler şöyle buyurdular:
Bu hâlde, ortak olurlar ve şartlartna şayet arazi sahibi, müzâraa akdi sırasında: "Onu, benim nefsin için ele." demedi ise sadık kalırlar." Fakat: "Onu, benim için ek." dedi ise, çıkacak olanın tamamı arazi sahibinin olur. Ve bu durumda müzâraa bozulmuş sayılır.
B-) Zirâatci, o yeri, arazi sahibinden belirli dirhemler karşılığında, ziraat yapmak için icarlamış olduğu hâlde, mal sahibi zirâatine dönerse; bu durumda, icâre bâtıl olur; müzâraa, hâli üzre kalır.
3-) Zirâatci, o yeri, arazi sahibine, "kendi hissesine, ekeceğini eksin' diye verirse; bu durumda ikinci müzâraa bâtıl olur. önceki müzâraa ise hali üzredir. Bu hâlde, mal sahibi, zirâatcinin söylemesiyle dönmüş olur. Fakat, zirâatcinin emri (= söylemesi) olmaksızın, kendi tarafından dönerse, bu durumda müzâraayı, o bozmuş olur.
İkincisi: Tohumun, zirâatci tarafından verilmesi hâli. Bu durumda cevap:
Eğer, zirâatcinin söylemesi veya bir başkasının söylemesi ile onu ekmişse, cevap, önceki cevabın benzeridir.
Bu mal Sahibi, zirâatcinin veya bir başkasının emriyle, ekmeli ise; o takdirde, zirâatci, onun tohumunun mislini, ona öder. Çünkü o, onun namına tohumunu telef eylemiştir.
Şayet tohum, arazi sahibi tarafından veya zirâatci tarafından olur ve zirâatci, mal sahibine: "Bir ücretli tut." derse; bu durumda mahsûl, mal sahibinin olur. Zirâatci de, ecîrin ücreti için, mal sahibine müracaat eder.
Bu, o yeri istiare olarak almanın hüâfınadır.
Eğer, "ücretli tut." demezse, o takdirde, mal sahibi zirâateiye, ecîrin ücreti için müracaat edemez.
Muamelede de cevap müzâraanın cevabının aynısıdır.
Hatta bir adam, "hurmalığında, yarıcı olarak çalışsın" diye, huı malığı zirâateiye; "onu koruması, bakması, sulaması ve hurmalık sahibine yardım etmesi" şartiyle verirse; ve "orda hurmalık sahibine yardım ederken çıkacak mahsûle, yan yarıya ortak olmayı" şart koşmuş-larsa; öyle olacaktır.
Şayet hurmalık sahibi, hurmalığı âmilin haberi olmadan alır ve söylenilen işlerin tamamını da kendisi yaparsa, bu durumda muamele bozulmuş olur mu?
Onun, özürsüz olarak, böyle yapmaya hakkı yoktur; akdi bozamaz.
Eğer, hurmalık sahibi, hurmalar meydana çıktıktan sonra, aldı ise; âmilinde bunda izni yoksa; çıkacak mahsûle ortaktırlar.
Şayet hurmalar meydana çıkmadan önce âmilin izni olmadan alır; hurmalar yetişene kadar da ona bakıp, hizmet ederse; bu durumda, mahsûlün tamamı hurmalık sahibinin olur.
Bir adam, yerini ve tohumunu diğerine yarı yarıya verip, zirâatci de teslim aldıktan sonra, geri sahibine müzâraa olarak "üçte biri kendisine, üçte ikisi yer sahibine olmak üzere" teslim ederse; bu ikinci müzâraa fâsiddir. Çıkan mahsûle ortak olurlar. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, müzâraa olarak, yerini yan yarıya birisine verip, tohumun zirâatcîden olmasını şart koşar; zirâatci de, eker, suîar ve mahsûl çıkınca da yer sahibi zirâatcinin emri olmadan, onu hasâd ederse; çıkacak olan mahsûle, şartları üzere ortak olurîar.
Şayet tohum zirâatcinin ise ve o ekti ise, böyledir.
Ancak, zirâatci, sulamaz, bakmaz bitirmez ve bu işleri mal sahibi yaparsa; çiftçinin de izni olmaz ve bu mahsûl bitmeden önce oiursa; bu durumda kıyâsa göre, çıkacak olan mahsûlün tamamı, mal sahibinindir. Çünkü tohum kendinin, iş kendinindir.
Şayet ekilen tohum, yer yüzüne çıkmış olsaydı da, mal sahibi alıp baksa, sulasa ve yetiştirse idi, bu durumda müzâraayı bozmuş olurdu.
Istihsâna göre, çıkacak olan mahsûle, şartları üzerine ortaktırlar. Zira, mal sahibinin onu suîaması, zirâatcinin izniyle olmuş sayılır. Bu, tohum zirâatcinin olduğu zaman böyledir.
Eğer tohum, yer sahibinin olur ve o, ortağının izni olmadan, onu ekmiş o da bitmiş ve zirâatci de onu sulamış ve gerekeni yapmış olursa; mahsûlü, şartlarına göre, aralarında taksim ederler.
Kıyâsda da, istihsânda da bu hakka dâir bir şey söylenmemiştir.
Şayet tohum, tarlada saçılı hâlde iken, tarla sahibi gelir de, zirâatcinin emri olmaksızın, onu alır ve zirâatini kendi yaparsa; zirâatci için, zirâat bozulmuş olur.
Zirâatci gelip, mal sahibinden izin almadan, oraya tohumunu eker; bakar, sularsa; kiyâsen de, istihsânen de, çıkacak mahsule ortak olurlar. Zehiyre'de de böyledir.
Bir adam, yerini ve tohumunu diğerine "o sene, yarıcı olarak ekmek üzere" verir; âmil de eker, sular ve o biter; ondan sonra da mal sahibi kendiliğinden gelip, onu sularsa; hatta onu zirâatcinin haberi olmadan biçer, bu durumda da sürer, savurursa; çıkan mahsûle yarı yarıya ortaktırlar. Mal sahibinin çalıştığı fazladan ve nafiledir.
Şayet ücretle çalışmış olsaydı, başka ücretliler gibi, âmil de ücretini alırdı. Çünkü o icarlanmış mesabesinde olurdu.
Şayet tohumu âmil eker ve bu tohum bitmeden, zirâatci onu sulamaz da, mal sahibi bitmeden önce sular sonra da üzerinde durup onu hasâd ederse; çıkacak mahsûle, şartlarına göre ortak olurlar.
Bu, istihsânen böyledir.
Mal sahibinin çalışması, bir teberrûdür,
Kıyâsda ise, çıkan mahsûl, mal sahibinin olur. Çünkü, bitmeden önce, buğday çuvalda duruyor gibidir.
Fetva ise, îstihsâna göredir. Çünkü, akid yapılmıştır. Tohumu, toprağa ekmek, bitmesine sebebtir. Bunun içindir ki, akid kasderi bozulmaz. Yer sahibinin buna hakkı yoktur. Fetâviyi Kfbfihftn'da da böyledir.
Tohumu tarla sahibi ekmiş olduğu hâlde, onu sulamaz ve bu tohum çıkmaz; sonra da zirâatci sulayıp onun üzerinde durur ve hasad ederse; çıkacak olan mahsûlü şartlarına uygun olarak, aralarında da taksim ederler.
Yer sahibi tohumunu eker sular ve tohum çıktıktan sonra, zirâatci kalkıp, onun üzerinde gerekeni yapar; o da sular ve hasad ederse; çıkan mahsûl, yer sahibinin olur.
Bu durumda zirâatci nafile çalışmış olur. Ona, ücret de yoktur. Mebsûf'ta da böyledir. [19]
Bir adam, başka birine, arazisini mahsûle yan yarıya ortak olmak üzere, müzâraa olarak, verdikten sonra; bu arazi sahibi, bizzat kendisi, zirâatine dönerse; burada iki durum vardır:
Birincisi: Tohumun arazi sahibinden olma durumu.
Burada da iki cihet vardır:
1-) Bu şahıs, zirâatcinin söylemesi ile zirâatine dönebilir.
İşte burada da üç cihet vardır:
A-) Ziraatçı, bu durumda arazi sahibine yardım edecektir ve çıkacak mahsûle şartlarına göre ortak olacaklardır.
Âlimler şöyle buyurdular:
Bu hâlde, ortak olurlar ve şartlartna şayet arazi sahibi, müzâraa akdi sırasında: "Onu, benim nefsin için ele." demedi ise sadık kalırlar." Fakat: "Onu, benim için ek." dedi ise, çıkacak olanın tamamı arazi sahibinin olur. Ve bu durumda müzâraa bozulmuş sayılır.
B-) Zirâatci, o yeri, arazi sahibinden belirli dirhemler karşılığında, ziraat yapmak için icarlamış olduğu hâlde, mal sahibi zirâatine dönerse; bu durumda, icâre bâtıl olur; müzâraa, hâli üzre kalır.
3-) Zirâatci, o yeri, arazi sahibine, "kendi hissesine, ekeceğini eksin' diye verirse; bu durumda ikinci müzâraa bâtıl olur. önceki müzâraa ise hali üzredir. Bu hâlde, mal sahibi, zirâatcinin söylemesiyle dönmüş olur. Fakat, zirâatcinin emri (= söylemesi) olmaksızın, kendi tarafından dönerse, bu durumda müzâraayı, o bozmuş olur.
İkincisi: Tohumun, zirâatci tarafından verilmesi hâli. Bu durumda cevap:
Eğer, zirâatcinin söylemesi veya bir başkasının söylemesi ile onu ekmişse, cevap, önceki cevabın benzeridir.
Bu mal Sahibi, zirâatcinin veya bir başkasının emriyle, ekmeli ise; o takdirde, zirâatci, onun tohumunun mislini, ona öder. Çünkü o, onun namına tohumunu telef eylemiştir.
Şayet tohum, arazi sahibi tarafından veya zirâatci tarafından olur ve zirâatci, mal sahibine: "Bir ücretli tut." derse; bu durumda mahsûl, mal sahibinin olur. Zirâatci de, ecîrin ücreti için, mal sahibine müracaat eder.
Bu, o yeri istiare olarak almanın hüâfınadır.
Eğer, "ücretli tut." demezse, o takdirde, mal sahibi zirâateiye, ecîrin ücreti için müracaat edemez.
Muamelede de cevap müzâraanın cevabının aynısıdır.
Hatta bir adam, "hurmalığında, yarıcı olarak çalışsın" diye, huı malığı zirâateiye; "onu koruması, bakması, sulaması ve hurmalık sahibine yardım etmesi" şartiyle verirse; ve "orda hurmalık sahibine yardım ederken çıkacak mahsûle, yan yarıya ortak olmayı" şart koşmuş-larsa; öyle olacaktır.
Şayet hurmalık sahibi, hurmalığı âmilin haberi olmadan alır ve söylenilen işlerin tamamını da kendisi yaparsa, bu durumda muamele bozulmuş olur mu?
Onun, özürsüz olarak, böyle yapmaya hakkı yoktur; akdi bozamaz.
Eğer, hurmalık sahibi, hurmalar meydana çıktıktan sonra, aldı ise; âmilinde bunda izni yoksa; çıkacak mahsûle ortaktırlar.
Şayet hurmalar meydana çıkmadan önce âmilin izni olmadan alır; hurmalar yetişene kadar da ona bakıp, hizmet ederse; bu durumda, mahsûlün tamamı hurmalık sahibinin olur.
Bir adam, yerini ve tohumunu diğerine yarı yarıya verip, zirâatci de teslim aldıktan sonra, geri sahibine müzâraa olarak "üçte biri kendisine, üçte ikisi yer sahibine olmak üzere" teslim ederse; bu ikinci müzâraa fâsiddir. Çıkan mahsûle ortak olurlar. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, müzâraa olarak, yerini yan yarıya birisine verip, tohumun zirâatcîden olmasını şart koşar; zirâatci de, eker, suîar ve mahsûl çıkınca da yer sahibi zirâatcinin emri olmadan, onu hasâd ederse; çıkacak olan mahsûle, şartları üzere ortak olurîar.
Şayet tohum zirâatcinin ise ve o ekti ise, böyledir.
Ancak, zirâatci, sulamaz, bakmaz bitirmez ve bu işleri mal sahibi yaparsa; çiftçinin de izni olmaz ve bu mahsûl bitmeden önce oiursa; bu durumda kıyâsa göre, çıkacak olan mahsûlün tamamı, mal sahibinindir. Çünkü tohum kendinin, iş kendinindir.
Şayet ekilen tohum, yer yüzüne çıkmış olsaydı da, mal sahibi alıp baksa, sulasa ve yetiştirse idi, bu durumda müzâraayı bozmuş olurdu.
Istihsâna göre, çıkacak olan mahsûle, şartları üzerine ortaktırlar. Zira, mal sahibinin onu suîaması, zirâatcinin izniyle olmuş sayılır. Bu, tohum zirâatcinin olduğu zaman böyledir.
Eğer tohum, yer sahibinin olur ve o, ortağının izni olmadan, onu ekmiş o da bitmiş ve zirâatci de onu sulamış ve gerekeni yapmış olursa; mahsûlü, şartlarına göre, aralarında taksim ederler.
Kıyâsda da, istihsânda da bu hakka dâir bir şey söylenmemiştir.
Şayet tohum, tarlada saçılı hâlde iken, tarla sahibi gelir de, zirâatcinin emri olmaksızın, onu alır ve zirâatini kendi yaparsa; zirâatci için, zirâat bozulmuş olur.
Zirâatci gelip, mal sahibinden izin almadan, oraya tohumunu eker; bakar, sularsa; kiyâsen de, istihsânen de, çıkacak mahsule ortak olurlar. Zehiyre'de de böyledir.
Bir adam, yerini ve tohumunu diğerine "o sene, yarıcı olarak ekmek üzere" verir; âmil de eker, sular ve o biter; ondan sonra da mal sahibi kendiliğinden gelip, onu sularsa; hatta onu zirâatcinin haberi olmadan biçer, bu durumda da sürer, savurursa; çıkan mahsûle yarı yarıya ortaktırlar. Mal sahibinin çalıştığı fazladan ve nafiledir.
Şayet ücretle çalışmış olsaydı, başka ücretliler gibi, âmil de ücretini alırdı. Çünkü o icarlanmış mesabesinde olurdu.
Şayet tohumu âmil eker ve bu tohum bitmeden, zirâatci onu sulamaz da, mal sahibi bitmeden önce sular sonra da üzerinde durup onu hasâd ederse; çıkacak mahsûle, şartlarına göre ortak olurlar.
Bu, istihsânen böyledir.
Mal sahibinin çalışması, bir teberrûdür,
Kıyâsda ise, çıkan mahsûl, mal sahibinin olur. Çünkü, bitmeden önce, buğday çuvalda duruyor gibidir.
Fetva ise, îstihsâna göredir. Çünkü, akid yapılmıştır. Tohumu, toprağa ekmek, bitmesine sebebtir. Bunun içindir ki, akid kasderi bozulmaz. Yer sahibinin buna hakkı yoktur. Fetâviyi Kfbfihftn'da da böyledir.
Tohumu tarla sahibi ekmiş olduğu hâlde, onu sulamaz ve bu tohum çıkmaz; sonra da zirâatci sulayıp onun üzerinde durur ve hasad ederse; çıkacak olan mahsûlü şartlarına uygun olarak, aralarında da taksim ederler.
Yer sahibi tohumunu eker sular ve tohum çıktıktan sonra, zirâatci kalkıp, onun üzerinde gerekeni yapar; o da sular ve hasad ederse; çıkan mahsûl, yer sahibinin olur.
Bu durumda zirâatci nafile çalışmış olur. Ona, ücret de yoktur. Mebsûf'ta da böyledir. [19]
Konular
- Müzâraanın Sıhhatinin Şartları:
- Ziraatçı İle İlgili Şartlar:
- Ekilecek Şeye Âit Şartlar:
- Müzâraanın Sıhhatinin Diğer Şartları:
- Arazi İle İlgili Şartlar:
- Zirâat Vasıtaları İle İlgili Şartlar:
- Müzâraa'nın Müddeti:
- Müzâraada Hisselerin Belirtilmesi:
- Müzaraa Akdini İfsâd Eden Şartlar:
- Müzâraatın Hükümleri:
- 2- MÜZÂRAA'NIN ÇEŞİTLERİ
- Caîz Olan Ve Caiz Olmayan Müzâraa Şekillerî
- Caîz Olan Müzâraalar:
- Fâsîd Müzâraalar
- 3- MÜZÂRAADARİ ŞARTLAR
- 4- TARLA VEYA HURMALIK SAHİBİNİN, KENDİSİNİN ÇALIŞMAYA BAŞLAMASI
- 5- BİR YERİ, ZÎRAAÎCİNİN, BİR BAŞKASINA MÜZÂRAATEN VERMESİ
- 6- MÛZÂRAADA, MUAMELENİN ŞART KOŞULMASI
- 7- MÜZÂRAADA İHTİLAF
- 8- ZİRÂİ ORTAKLIKTA, TARLA VEYA HURMALIK SAHİBİ İLE ÇİFTÇİ VE ÂMİLİN HİSSELERİNİN FAZLALAŞTIRILMASI
- 9- ARAZİ SAHİBİNİN ÖLMESİ VEYA ZİRAAT VAKTİNİN GEÇMESİ HÂLİNDE, EKİLİ ŞEY BAKLİYAT VEYA HURMA OLURSA
- 10- BİR ARAZİYİ, ORTAKLARDAN BİRİNİN VEYA BİR GASIBIN EKMESİ
- 11- EKMESİ İÇİN, BİR ORTAĞA VERİLMİŞ BULUNAN BİR YERİN SATILMASI
- 12- MUAMELE VE MUZÂRAA'NIN FESHİNDE ÖZÜR
- 13- ÇİFTÇİ VEYA İŞÇİNİN ÖLÜMÜ HÂLİNDE, YAPTIĞI ZİRÂİ İŞLER BİLİNMİYORSA DURUM NE OLUR?
- 14- HASTANIN, MÜZÂRAA VE MUAMELESİ
- Hastanın, Müzâraa Ve Muâmeıe Hakkındaki İkrarı
- 15- MÜZARAA VE MUAMELEDE REHİN
- 16- MÜZÂRAA VE MUAMELE İLE BİRLİKTE, BİR KÖLEYİ AZÂD ETMEK VEYA MÜKATEP KILMAK
- 17- MÜZARAA VE MUAMELE KARŞIĞINDA TEZEVVÜC, HULÛ' VE KASDEN ADAM ÖLDÜRMEKTEN DOLAYI SULH YAPMAK