Fâsid Şirket (Ortaklık) Hakkinda Bir Fasıl
Odun ve ot kesip toplamakda, avcılıkda ve diğer mubah olan şeylerde şirket olmaz. Çünkü şirket, tevkili kapsar. Tevkil ise, müvekkil için sabit olan tasarruf velayetini isbâttır. Bu nıa'nâ ise, burada tasavvur edilmez. Çünkü müvekkil, zikredilen şeylere mâlik olmaz. O hâlde başkasını yerine geçirmeye de mâlik olmaz. Birinin 'hâsıl eylediği şey, kendisi içindir. Çünkü o, kendi amelinin eseridir. İkisinin birlikte hâsıl ettikleri şey ise, yan yarıya olur. Çünkü o şey, onların amellerinin eseridir. Eşitliği gerçekleştirmek için ikisi arasında yarı yanya paylaştırılır. Birinin, diğerinin yardmıiyîe tahsil eylediği şey, hâsıl eden içindir. Çünkü o tahsil eden, amelde asıldır. İmâm Muham-med' (Rh.A.) e göre; diğeri için bâliğan mâ belâğ (kaça çıkarsa çıksın) ecr-i misil lâzım gelir. İmâm Bbû Yûsuf (Rh.A.) a göre; ecr-i misli, hâsıl eyledikleri şeyin semeninin yansından fazla olmaz. Nitekim, fâ-sid icârenin hükmü dahî aralarında bu ihtilâf üzeredir.
tstikâ'da dahî ortaklık olmaz. Meselâ, iki ortakdan birinin katırı olup, diğerinin su tulumu olsa, biri suvarmak işini yapsa; kazanç, işi yapan âmilin olur. O da, diğerine ecr-i mislini verir. Çünkü .diğeri, fâsid icâre ile onun ecîri (ücretli işçisi) dir. '
Her ne kadar fazlalığı şart etmiş olsa da, fâsid şirk et de kâr, malın mikdânna göredir. Çünkü asi olan şudur ki; kâr, nema gibi, mala tâbidir. Nitekim müzâraada tohum için fazlalık, tesmiye ile müstehak olduğu gibi. Asldan dönmek, ancak tesmiye sahih olduğu zamandır. Halbuki tesmiye, sahih değildir. Öyle ise, tefâdül (fazlalık) şartı bâtıl olur. Çünkü onun istihkakı, akd iledir. Fazlalık şartında, fesadı takrir ve isbât vardır. Halbuki onun defi vâcibdir.
Mutlak şirket, iki ortakdan birinin velev hükmen Ölümüyle bâtıl olur. Hükmen ölüm: mürted olup dâr-i harbe kaçmak ve kâdî'nın buna hükmetmesidir. Çünkü vekâlet, şirket için lâzımdır. Ölüm ise; vekâleti ibtâl eder. Lâzımı ibtâl eden, melzûmu da ibtâl eder.
İki ortakdan birinin, diğer ortağın malının zekâtını vermesi, izinsiz caiz olmaz. Çünkü zekât, ticâret cinsinden değildir. Eğer her biri ortağına izin verip ikisi de ard arda zekâtı verseler (edâ etseler), her ne kadar birincinin edâ ettiğini bilmese de, ikincisi öder. Çünkü o, emredilmeyen şeyi yapmıştır. Zîrâ edadan murâd; farzın ıskatı (düşürülmesi) dır. Halbuki farz düşmeyip muhalif olmuştur. Şu hâlde gerek bilsin, gerekse bilmesin öder. Çünkü mahal bulunmadığı için, müvekkilin ödemesiyle hükmen vekâletten azledilmiş olur. Bu; bilip, bilmemekle değişmez. Köleyi satmaya vekil olan kimse gibi ki, şâyed müvekkil köleyi âzâd etse, vekil bilsin, bilmesin, o vekil azledilmişoıur.
İki ortağın her biri arkadaşının malmm zekâtını^ o yok iken (gay betinde) edâ etse ve ikisinin de edâ etmesi bir zamana tesadüf etse; Öncelik ve sonralık bilinmese, her biri, diğerinin payını öder ve birbirlerine takas ederler. İkisinden birinin malı fazla olursa, fazlalığı alır (rücû' eder). -
Şirket-i mufâvaza ile ortak olan kimse; ortağının izni île, cinsî münâsebette bulunmak için bir câriye satın alsa, o câriye bir şcysiz (meccânen) müşterinin olur. Yâni iki mufâvızm biri, arkadaşına, cima' etmek için bir câriye satın almaya izin verse, me'mûr olan arkadaşı da; bir câriye satın alıp semenini şirket malından ödese, o câriye bir şeysiz müşterinin olur. Yâni. İmâm A'zanr (Rh.A.) a göre; ortağına bir şeyle borçlu olmaz. îmâmeyn' (Rh. Aleyhimâ) e göre; izin veren ortak, müşteriden cariyenin semeninin yansını alır. Çünkü satın alma, sâdece me'mûr için vâki' olmuştur. Şu hâlde, semen onun üzerine vâcibdir. Halbuki semeni şirket malından ödemiştir Şu hâlde âmir, me'mûrdan semenin yarısını alır. Nitekim yiyecek ve giyeceğin semeninde yarısını alır.
İmâm A'zam' (Rh.A.) in delili şudur: Şirketin muktezâsma göre, câriye ikisinin mülküne girer. Ondan sonra izin, payının hibe edilmesini kapsar .Çünkü cima', ancak mülk ile helâl olur Binâenaleyh, ikisi o cariyeyi satın alıp, ondan sonra biri, diğerine, «Sen, bu cariyeyi kendin için teslim al!» dedikde. câriye-hibe olur. Taksini olunmayan şeyde müşâ'ın hîbe edilmesi caizdir. Ailenin (ehlin) yiyeceği ve giyeceği bunun aksinedir. Çünkü onlar, zaruretten dolayı şirketten müstesnadır. Nitekim, daha önce geçti. Bizim mes'ele-rrûzde ise; zaruret yoktur. Cariyeyi satan kimse, onun semenini ortağın her hangisinden dilerse alır. Müşteriden asaleten ve arkadaşından kefâleten alır. Nitekim, yiyecek ve giyecek mes'elesinde daha önce geçti. [20]
tstikâ'da dahî ortaklık olmaz. Meselâ, iki ortakdan birinin katırı olup, diğerinin su tulumu olsa, biri suvarmak işini yapsa; kazanç, işi yapan âmilin olur. O da, diğerine ecr-i mislini verir. Çünkü .diğeri, fâsid icâre ile onun ecîri (ücretli işçisi) dir. '
Her ne kadar fazlalığı şart etmiş olsa da, fâsid şirk et de kâr, malın mikdânna göredir. Çünkü asi olan şudur ki; kâr, nema gibi, mala tâbidir. Nitekim müzâraada tohum için fazlalık, tesmiye ile müstehak olduğu gibi. Asldan dönmek, ancak tesmiye sahih olduğu zamandır. Halbuki tesmiye, sahih değildir. Öyle ise, tefâdül (fazlalık) şartı bâtıl olur. Çünkü onun istihkakı, akd iledir. Fazlalık şartında, fesadı takrir ve isbât vardır. Halbuki onun defi vâcibdir.
Mutlak şirket, iki ortakdan birinin velev hükmen Ölümüyle bâtıl olur. Hükmen ölüm: mürted olup dâr-i harbe kaçmak ve kâdî'nın buna hükmetmesidir. Çünkü vekâlet, şirket için lâzımdır. Ölüm ise; vekâleti ibtâl eder. Lâzımı ibtâl eden, melzûmu da ibtâl eder.
İki ortakdan birinin, diğer ortağın malının zekâtını vermesi, izinsiz caiz olmaz. Çünkü zekât, ticâret cinsinden değildir. Eğer her biri ortağına izin verip ikisi de ard arda zekâtı verseler (edâ etseler), her ne kadar birincinin edâ ettiğini bilmese de, ikincisi öder. Çünkü o, emredilmeyen şeyi yapmıştır. Zîrâ edadan murâd; farzın ıskatı (düşürülmesi) dır. Halbuki farz düşmeyip muhalif olmuştur. Şu hâlde gerek bilsin, gerekse bilmesin öder. Çünkü mahal bulunmadığı için, müvekkilin ödemesiyle hükmen vekâletten azledilmiş olur. Bu; bilip, bilmemekle değişmez. Köleyi satmaya vekil olan kimse gibi ki, şâyed müvekkil köleyi âzâd etse, vekil bilsin, bilmesin, o vekil azledilmişoıur.
İki ortağın her biri arkadaşının malmm zekâtını^ o yok iken (gay betinde) edâ etse ve ikisinin de edâ etmesi bir zamana tesadüf etse; Öncelik ve sonralık bilinmese, her biri, diğerinin payını öder ve birbirlerine takas ederler. İkisinden birinin malı fazla olursa, fazlalığı alır (rücû' eder). -
Şirket-i mufâvaza ile ortak olan kimse; ortağının izni île, cinsî münâsebette bulunmak için bir câriye satın alsa, o câriye bir şcysiz (meccânen) müşterinin olur. Yâni iki mufâvızm biri, arkadaşına, cima' etmek için bir câriye satın almaya izin verse, me'mûr olan arkadaşı da; bir câriye satın alıp semenini şirket malından ödese, o câriye bir şeysiz müşterinin olur. Yâni. İmâm A'zanr (Rh.A.) a göre; ortağına bir şeyle borçlu olmaz. îmâmeyn' (Rh. Aleyhimâ) e göre; izin veren ortak, müşteriden cariyenin semeninin yansını alır. Çünkü satın alma, sâdece me'mûr için vâki' olmuştur. Şu hâlde, semen onun üzerine vâcibdir. Halbuki semeni şirket malından ödemiştir Şu hâlde âmir, me'mûrdan semenin yarısını alır. Nitekim yiyecek ve giyeceğin semeninde yarısını alır.
İmâm A'zam' (Rh.A.) in delili şudur: Şirketin muktezâsma göre, câriye ikisinin mülküne girer. Ondan sonra izin, payının hibe edilmesini kapsar .Çünkü cima', ancak mülk ile helâl olur Binâenaleyh, ikisi o cariyeyi satın alıp, ondan sonra biri, diğerine, «Sen, bu cariyeyi kendin için teslim al!» dedikde. câriye-hibe olur. Taksini olunmayan şeyde müşâ'ın hîbe edilmesi caizdir. Ailenin (ehlin) yiyeceği ve giyeceği bunun aksinedir. Çünkü onlar, zaruretten dolayı şirketten müstesnadır. Nitekim, daha önce geçti. Bizim mes'ele-rrûzde ise; zaruret yoktur. Cariyeyi satan kimse, onun semenini ortağın her hangisinden dilerse alır. Müşteriden asaleten ve arkadaşından kefâleten alır. Nitekim, yiyecek ve giyecek mes'elesinde daha önce geçti. [20]
Konular
- İkrah (Zorlama) Bölümü
- Hacr (Tasarruftan Alıkoymak) Bölümü
- Oğlan Ve Kız Çocuğun Bulûğa Erişmesi Hakkında Bir Fasıl
- Me'zûn (Tasarruf Etmesine İzin Verilen Kimse) Bölümü
- Vekâlet Bölümü
- Aliş - Verişe Vekâlet Babı
- Alıp-Satmaya Vekil Olan Kimse Hakkında Bir Fasıl
- Husûmete (Da'vâya Çıkmaya) Ve Kabza (Teslîm Almaya) Vekâlet Bâbî
- Vekilin Azli Babı
- Kefalet Bölümü
- Kefalet Hakkinda Bir Fasıl
- Havale Bölümü
- Mudârebe Bölümü
- İzinsiz Mudârebe Hakkında Bir Bâb
- Ortaklik (Şirket) Bölümü
- Fâsid Şirket (Ortaklık) Hakkinda Bir Fasıl
- Muzaraa Bölümü
- Müsâkât Bölümü
- Da'vâ Bölümü
- Yemînleşme (Tehâlüf) Babı
- Hasım Olan Ve Olmayan Kimseler Hakkında Bir Fasıl
- İki Adamın Davâsi Babı
- Neseb Davâsi Babı
- Davâ Hakkında Bir Fasıl.
- Davâ Konusuna Ek
- İkrar Bölümü
- İkrarda İstisna Ve İstisna Ma'nâsîna Gelen Lâfız Babı
- Hastanın (Ölüm Hastasının) İkrarı Babı
- İkrar Hakkında Bir Fasıl
- Şahadet Bölümü