14- Mehrin Ödenmesi

Bir kimse, yaşça büyük veya küçük olan bakire veya mec-

nûne kızını; bir adama, nikâhlasa; mehrini de ödetse; bu ödeme sa­hih olur.

Sonra, —eğer buna ehil ise — bu kız muhayyerdir : Mehrinl, di­lerse kocasına müracaat ederek; dilerse velîsine müracaat ederek alır. Veli eğer, koca istediği için, mehri ona, vermişse; müracaat ede­rek mehri, ona ödettirir. Tebyîn'de de böyledir.

Bir kimse, kızını, iki bin dirhem mehir karşılığında, bir ada­ma nikahlayıp, şöyle ş eh âdette 'bulunsa : «Filân kızı, filân adam, İki bin dirhem mehirle nikahladı. Bunun bin dirhemini, ben, kendi malım­dan veriyorum. Bin dirhemini de filân veriyor.» Koca da, bunu —işi­tip— kabul etse; mehrin tamamı, kocaya a!t olur. Baba, —verdiği — bin dirhemi, kocaya ödettirir.

Eğer kadın, babasından veya onun mirasından —bu bin dirhe­mi— almışsa; baba veya vereseler, kocaya müracaat ederek, —bu bin dirhemi — geri alırlar. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, küçük yaştaki oğlunu, bir kadınla evlendirirken — sıhhatli halinde—, kadının mehrine kefil olsa; kadın, bunu kabul ederse, bu — kefalet— caiz olur.

Eğer baba, sıhhatli iken, bu mehir borcunu ödemişse; istihsanen, oğluna müracaat edip de, onu geri alamaz. Ancak, kefil olurken, geri alacağını şart koşmuşsa, bu ha! müstesnadır. Zehıyre'de de böyledir,

Kadın, velîsinden, mehrîni  isteme hakkına sahiptir.

Mehri, kocasına ulaşmamışsa; kadının, mehrini kocasından İste­me hakkı yoktur,

Me'hrinin, kocasına ulaşmış olması hâlinde ise, kadın muhayyer­dir : Mehrini, dilerse, velîsinden; dilerse, 'kocasından ister. Tebyîn'­de de böyledir.

Babanın emri —-ve İsteği— Üs, Wr yabancı, mehre kefii olmuşsa, mehir, o kimseden istenilir.

Vasinin, emretmiş olması hâlinde de, durum böyledir.

— Bu durumda— mehrî ödeyen kimse, —ödemesini— kendi­sine emretmiş olan babadan, onu geri alabilir.

Kefil olan kimse, mehrl ödemeden; baba ölürse; bu durumda ka* dm muhayyerdir: Mehrini, dilerse, ölen babanın oğlundan; dilerse, terekesinden alır. Sonra ,öien şahsın vârisleri, oğlana müracaat ede­rek, mehri ödetirler. Hulâsâ'da da böyledir.

Bir baba, sıhhatli iken, —oğlunun— mehrine kefil olur ve

bu metin hasta halinde öderse; bu -durumda hakkında Hassâf, Ecfebü'l -Kâdî'de şöyle demiştir: «—Bu durumda ödenen şey— İmâm Ebû Hanîfe (RA.) ile İmâm Muhammed (RA)'e göre, teberrru olmaz. Bu möhri, oğlanın —hissesine düşmüş olan— mirasından ödemek ge­rekir, Zehıyre'de de böyiedir,
Bakkâirde : «Bir baba : Şahit olunuz; gerçekten ben, filân kızımı nikahladım: derse; İmâm Ebû Hanîfe [R.A.) ile İmâm Ebû Yû­suf (R.A.)'a göre, ba kızının mehılni edâ etmesi gerekir.» denilmiştir. Hulâsa'da da böyledir.

Şayet, oğlan büyük, babası da, sıhhatli iken oğlunun yerine kefil olur; sonra da ölürse, bu durumda kadın, me'hrini, babanın te­rekesinden aldığında, bil - İcma', vereseler, oğiana müracaat ederek, bir şey aiamaziar, Fstâvâyi KâcÜhân'da da böyledir,

Yukarıda saydıklarımızın tamamı, sıhhatli iken kefil olun­duğu zaman, geçerli olan hükümlerdir.
Ancak, kefalet, ölüm hastalığında vuku bulursa; kesinlikle, bu kefalet geçersiz olur. Çünkü, hasta, bunu yapmaktan men edilmiş­tir. Böyle yapması sahih olmaz. 2ehîyre'de de böyledir.

Bir kimse, bir kadının mehrine kefil olsa ve : «Böyle yap­mamı, bana, kocası emretti.» diyerek, kadını nikâhiasa; sonra da, ko­cası gelerek, o adamı doğrulasa; — eğer o adam, kefil olmaya ehil ise— akdedilen (bu nikâh da, mehre kefalet de, sahih olur.

Bu kimse, kefil olduğu mehri ödediği zaman, kocaya müracaat ederek, geri alabaliri.

Koca, bu adamın, kefil olduğunu yalanlar fakat elçiliğini tasdik ederse; nikâh ve kadın ile, elçi arasında cereyan eden, mahir kefa­leti, sahih olur. Ancak, o adamı, elçi olarak yollayın koca hakkında, —ıbu adamın— mehir kefaleti sahih olmaz.

Bu durumda, kadın elçiye müracaat ederek, mehrinl, ondan' ala­bilir. Fakat, elçi, kocaya müracaat edip, verdiği mehri ondan geri ala­maz.

Şayet, koca; elçinin, kefaletini de, elçiliğini de yalanlarsa; bu hu­susta, bir beyyinesi olmasa bile nikâh geçersiz olur. Bu durumda ko­canın, mehir ödemesi de gerekmez.

Kadın ise, mehrini, 'bu elçld-en İstem hakkına sahiptir. Bundan sonra, rivayetlerde ihtilâf vardır.

Kitâbü'l - Vekâle'nîn, bazı rivayetlerinde zikrolunduğuna göre; gerçekten o kadın, mehrinin bir kısmını, kefilden isteyebilir.

Yine, Kitâbü'l - Vekâle'nln bazı rivayetlerinde zikredildiğine göre; bu kadın, elçiden, mehrinin tamamını isteyebilir. Biz, Vekâlet Bölü­münde, bu mes'eleyi anlattık, Muhıyt'te de böyledir.

Şayet, elçi:  «Koca olacak şahıs, bana, bir şey emretmedi. Fakat, ben, ondan bedel olarak, seni, ona nikahlıyorum. Mehrini de tekeffül  ediyorum.» derse;  koca ise, bu adamın elçiliğini kabul et­mezse; nikâh da, mehir de, 'bâtıl olur. Hâbiyye'de de böyledir,
Nikâh yapmaya vekil tayin edilen bir kimse, kadının mehri­ne kocanın emri ile kefil oiur ve onu öderse; bu elçi, kocaya müra­caat ederek, ödediği mehri geri alır. Şayet, bunu, kocanın emri ile değil de, kendiliğinden yaptıysa, ıbu mihri, kocadan alamaz. Hulâsa1' da böyledir. [65]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..