Bize Göre, Üç Çeşit Müt'a Vardır :
1- Vâc:p olan müt'a: 6u, mehri tesmiye edilmediği haîde, cimâ'dan önce.boşanilmış olan kadına verilen müt'adır,
2- Müstehap olan müt'a: Bu, cimâ'dan sonra, boşanılmış bulunan kadına verilen müt'adır.
3- Vacip veya mûstehsp olmayan müt'a: Bu da, mehri belli olan kadını, cimâ'dan önce boşa m iş bulunan kocanın, vermesi gereken müt'adır. Sirâcü'I - Vehhâc'da da böyledir.
Halvet-i sahîha: Kadın İle erkeğin, hissen, şer'an veya taz'an; cima1 yapmaya mâni 'bir halleri olmadan, bîr yerde ve 'bir arada bulunmaları demektir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Halvet-i faside : Kadın ile erkeğin, birbirleri ile cima' etmeye mâni bir halleri olduğu halde, bir araya gelmeleri demektir. Kadın veya erkeğin, cima' güçleri yetmiyecek bir şekilde, hakikaten hasta olarak bir araya gelmeleri, bir halvet-1 fâside'dir. Hulâsa'da da böyledir
Burada hastalıktan kast, cima' yapmaya mâni olan veya cima1 yapıldığı zaman bir zarara ulaştıran hastalıktır. Bu hüküm, kadın ve erkek için aynıdır. Kâfî'de de böyledir.
Bir kadınla bir erkek, tenhada birlikte bulunsalar; fakat, ikisinden biri, farz veya nafile nîyyeti ile ihramlı veya farz bir oruç tutmakta yahut farz bir namaz kılmakta olsa, bu durumlarda, halvet-i sa-hiha gerçekleşmiş olmaz.
Bu durumda, kaza, nezir ve keffâret oruçlarının, sahih halvete, mâni olup, olmayacağında, ihtilâf edilmiştir. Esahh olan kavil ise, bunların, halvete mâni olmamasıdır.
Nafile oruçlar da, halvete mâni olmazlar. Nafile namazlar da, halvete mâni değildirler. Hayız ve nifâs halleri, halvete mânidir.
Kadın ile erkeğin yanlarında, uyuyan veya kör bir kimse bulunursa, 'bu durumda, sahih halvet g-erçekleşmez.
Bunların yanlarında, aklı ermeyen bir çocuğun veya baygın bir kimsenin bulunması, 'halvete mâni değildir.
Ancak, 'bunların yanında, yapacaklarının ne olduğunu bilecek şekilde, .aklı yeten bir çocuk; sağır veya ahras bir kimse bulunursa, sahih halvet gerçekleşmez. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Mecnun ve bunak kimseler de, küçük çocuklar gibidir. Eğer, bunların akılları eriyorsa, halvet gerçekleşmez; akılları ermiyorsa, halvet gerçekleşir. Sirâcü'I - Vehhâc'da da böyledir.
Bunların yanlarında, kadıma ait bir cariyenin bulunması halinde de, ihtilâf edilmiştir. Fetva ise, bu durumda, sahih olarak halvetin gerçekleşeceği şeklindedir. Cevharetü'n - Neyyire'de de böyle* böyledir.
Yanlarında, erkeğin cariyesinin bulunması, halvete mâni değildir. MiVâcü'd - Dirâye'de de böyledir.
İmâm Muhammed (R.A.), önceleri: «Yanlarında erkeğin cariyesi bulunduğu zaman, 'halvet sahih olur; kadının cariyesi bulunduğu zaman, halvet sahih olmaz.- derdi. Sonradan, bu kavlinden rücû ederek : »Her İki halde de, sahih halvet gerçekleşir.» demiştir. İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Ebû Yûsuf [R-A.)'a göre de böyledir. Fe-tâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Yanlarında, erkeğin başka karısının 'bulurvmast, halvetin sıhhatine mânidir.
Bunların yanında, kudurmuş bir köpeğin 'bulunması, halvete mânidir.
Köpek kudurmuş değil de kadına ait bir köpekse, halvet sahih olmaz; erkeğe ait bir köpekse sahih olur. Tebyîn'de de böyledir.
Koca, yalnız 'başına uyumakta iken, karısı yanına girmiş olursa, adam, kadının girdiğin bilse de, bilmese de, sahih halvet gerçekleşmiş olur. Bu cevap, İmâm-ı A'zcm Ebü Hanîfe (R.A.)'nİn kavline, hamledilir. Çünkü, O'na göre, uyuyan, uyanık hükmündedir. Zahîriyye'de de 'böyledir.
Bir İcadın, kocasının yanına onun yanında- hiç bir kimse yokken girse, fakat kocası onu tanımasa da kadın, bir saat durduktan sonra çıksa veya bu şekilde koca, karısının yanına girse, fakat onu tanımasa; erkek kadını tanımadığı müddetçe, halvet sahih olmaz. Bu kavil, Ebu'l - Leys'in ihtiyar ettiği kavildir. Muhıyt'te de böyledir.
Biz de, bu kavli alıp, kabul ederiz. Tatarhâniyye'de de böyledir.
Kadın erkeği tanır, fakat erkek kadını tanımazsa, halvet sahih olur. Tebyîn'de de böyledir.
Benzeri, cima' edemeyen erkek çocuğun, halveti sahih olmadığı gibi; benzeri, cima' edÜemiyen kız çocuğun, halveti de, sahih olmaz.
Daha önce kâfir iken müslüman olan, kadının halveti de sahihtir.
Kâfir bir erkek, müslüman olsa, fakat karısı müşrik kalsa, bunların bir araya gelmesi ile sahih halvet gerçekleşmez. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Kadının retkâ (=fercinin ağzında, cima'ya mâni olan bîr et parçası 'bulunması) da, halvetin sıhhatine mâni olan şeylerdendir.
Kadında karna (=fercinin iki tarafında yumurta büyüklüğünde iki et parçası çıkmış olması veya kadının fercinden bir kemik veya ur çıkmış] bulunması da, halvetin sıhhatine mâni olan şeylerdendir. Tebyîn'de de böyledir.
Bir erkeğin, zıtıar vâki olan bir kadınla, bu zıhtann keffâretini yerine getirmeden, halveti, sahih olmaz. Çünkü, 'bu durumda, cima1 yapması haramdır. Bahru'r - Râık'ta da böyledir.
İmâm Ebû Hartlfe (R.A.)'ye göre; zekeri kesilmiş olan kimsenin halveti sahihtir.
Kocanın, cinsî İktidardan mahrum veya husyelerinin burulmuş olması da, halvetin sıhhatine mâni değildir. Zehıy?e*de de 'böyledir.
Sahih halvet; ancak, karı - kocanın izni olmadan, başkalarının kendilerini görmesi mümkün olmayan; bundan, emin bulundukları yerdir. Ev ve benzeri yerler gibi... Kâcîîhân'm Câmiu's-Sağîrİ'nde de böyledir.
Karı - kocanın, yanlarında kimse 'bulunmasa bile, insanların, gelip- geçmiyeceklerinden kesin olarak emin olmadıkça, sahrada halvet sahih olmaz.
Keza, etrafında sütresi (= perdesi, maniası) bulunmayan bir damda da, halvet sahih olmaz. Bu damda, İnce veya kısa bir perde bulunur; fakat, ayakta duran bir kimsenin, bu kan - kocayı görme ihtimâli olursa; bu durumda, yine halvet sahih olmaz. Ancak, bunlar, başkalarının kendilerini görmeyeceğinden emin olurlarsa; bu durumda, halvet sahih olur. Zâhîriyye'de de böyledir.
Başkalarının geçmesi" muhtemel olan yollarda vuku bulan halvet, halvet-i şahma olmaz. Ancak, bir kimse, nikâhlısı ile yolculuk ederken, yoldan ayrılıp, boş bir yere giderlerse, bu durumdaki halvet, sahih olur. Sırâcü'l - Vehhâc'da da böyledir.
Mescitte ve kapıları insanlara kapalı olmayan hamamlarda, sa:hih halvet olmaz.
Kadını hayvana bindirip, bir veya iki fersah mesafeye, yol haricinden götürmekle, sahih halvet meydana gelir. Fetâvâyi Kâdîhân'-da da böyledir.
Kan -fcocanın; sahrada, hir sadırda, beraber kalmaları Üs, sahih halvet meydana gelir. Zahîrîyye'ds de böyledir.
Hacca beraber giden karı - koca, çadır olmadan, sahrada beraber konaklamış olsalar; sahih halvet meydana gelmiş olmaz. Bu şe-kilcf-e» dağda konaklamış olsalar, hüküm yine aynıdır. Tebyfrı'de de böyledir
Kapısı bulunmayan bahçede halvet, sahFh olmaz. Bahçenin ka pisi olur ve o da kapalı bulunursa; bu durumda, sahih halvet meydana gelir. Hulâsa'da da böyîedir.
Kadının, gece gündüz üzerinde durduğu mahmude, karı -koca yalnız kalırlar ve bu mahmude de cima' etmek mümkün olursa; bu durumdaki halvet, 'halvet-i sahîha olur.
Tavam bulunmayan evdeki halvet de, halvet-i sahihadır, Zâhİ-ru'r - rivâye budur. Fetâvâyî Kâdîhân'da da böyledir.
Güvey evinde veya bir kubbe altında, sütre arkasında vuku bulan halvet d-e, sahih halvet olur. Bedâi'de de böyledir.
Bir kan - koca, bir evde 'bulunur ve bunlarla o evdeki kadınlar arasında bir perde olursa, bu durumdaki halvet, sa[hih halvet olur.
Müntekâ'da, İmâm Ebû Yûsuf [H.A.)'un şöyie buyurduğu mezkûrdur : «Bu perde, arkası görünecek kadar ince bîr bezden veya ayakta durunca, öbür tarafı görünecek Jcadar kısa olursa: bu durumda halvet, sahih halvet olmaz.» Hulâsa'da da böyledir.
Tek tek, üç veya dört ev bulunsa; bunlardan biraz uzakta o!an bir evde de, kan - koca halvette olsalar; eğer, bu evin kapısı açık olur da, dileyen hu eve girebilirse; bu durumdaki "halvet, halvet-i sahiha olmaz.
Keza, bir dairenin, kapısı açık olan ve mahrem veya tgayr-î mahrem, her isteyen kimsenin girebileceği bir odasında, halvet olsa; bu 'halvet de sahih halvet olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir
Mecmûu'n-Nevâzîl'de zikredildiğine göre; Şeyhu'l - İslâm'dan :
Bir etfkek, bir kadınla nikahlanır ve kadının anası da, bu erkeğin. bulunduğu bîr handaki tafaya, 'kızını getirip, kendisi dışarı çıkar ve kapıyı kltlemezse; handa da 'bir çok kimse bulunduğu halde, bu karı -kocanın, odalarının perdesi olmaz ve handa bulunup uzakta oturmakta olanlar içeriyi görürlerse; bu halvet, sahih bir halvet <o!ur mu? diye soruldu. O, şu cevâbı verdi:
Eğer pencereden bakılınca, içeri görünürse ve bunlar da, görüldüklerini bilirlerse; bu durumdaki halvet, sahih halvet olmaz. 2e-hıyre'de de böyledir.
Halvet ister sahih olsun, ister fâsid oİsun, meşguliyetinin ne olduğunun anlaşılması için, istihsânen, kadının iddet beklemesi gerekir
Kudûrî'de: «Eğer, mâni,'sert ise, kadının iddet beklemesi vacip olur. Eğer hastalık veya çocukluk gibi, hakikî bfMAÛM varöa; bu durumda kadının iddet beklemesi gerekmez.» denilmiştir.
Âlimlerimiz, !ha!vet-i sahihanın bazı hükümlerde, cfmâî makamında olduğu görüşündedirler.
Bazı 'hükümlerde ise, mehrin teekküdünü, nesebin sübtitunu, id-detl, nafakayı, süknây» (= oturulacak yeri) iddet makamında görmüşlerdir.
Âlimlerimiz, nikâhın haremliğini da, iddet makamında görmüşlerdir. Bu haller ise, bir kadının, k:z kardeşinin o adama nikâhlı bulunması, cariyenin, hür özerine nikahlatması; dörttaâının birden ni-kâhlanması veya İmâm Ebü Hanîfe (R-A.J'nin kıyasına göre, kadın hakkında, talâkın vaktine riâyet etmek gibi hallerdir. Tebyîn'de de böyledir.
Halvet, bekâretin zâlİ olması hususunda, clmâ' yerini tutmaz.
Meselâ : Bir kimse, bir bakire kızla, halvette bulunduktan sonra, onu boşasa; bu kız; diğer bakireler gibi, tezvic olunur. Ker-dort'nîn Vecîzi'nde de böyledir.
Mehlr, teekkud ettiği > zaman, sakıt olmaz. Ancak, mehrin teekküdünden önce, kadının irtidat etmesi veya kocanın duhûlünden sonra, kocanın oğlunun kadına cima' etmesi gibi bir sebeple ayniıfc vuku bulursa, mehir sakıt olur. Muhıyt'te de böyledir.
Kan - kocadan birinin, nikâhdan sonra ve dühûkfeo önce, eceli ile ölmesi halinin, mehr-i müsemmâyı, te'ftld edeoeğIIM& bir ihtiİâf yoktur. Ba durumda, kadının hür veya câriye olması da müsâvîdir. Kocası ölen bu durumdaki bir kadının, mehr-i müsemmâ, hakkıdır.
Kan - kocadan 'birinin, bir yabancı veya biri, diğeri tarafından öldürülmeleri yahut da, kocanın intihar etmesi hâlinde de, mehir teekküd etmiş olur.
Hür bir kadın, kendisini öldürmüş olursa, bu durumda da, kocanın ödeyeceği mehirden, bir şey düşülmez; bilâkis, bize göre, bu durumda da, mehir teekküd eder. Bedâi'de de böyledir.
İntihar eden kadın, câriye ise. Hasan'in, İmâm Ebû Hanîf© (R.A.Y-den rivayet ettiğine göre, bu kadının mehrl, sakıt oiur. Yine, fmâm Ebû Hnnîfe (R.A.)'den gelen bir başka rivayette de: «Bu kadının meh-ri, sakıt olmaz.» denilmiştir. Bu kavil, İmâmeyn'in de kavlidir.
Bu cariyeyi, cimâ'dan önce efendisi öldürmüşse, fmâm Ebû Ha-nîfe (RA)'ye göre, mehri sakıt olur; İmâmeyn'e göre, sakıt olmaz. Bu hüküm, bu cariyenin efendisinin, :âkil ve baliğ olması halinde geçerlidir; eğer, efendi çocuk veya mecnûn ise, bil - icmâ mehir sakıt olmaz. Cevherstü'n - Neyyire'de de böyledir.
Efendisi, bu hanımınıcimadlan sonra öldürmüş olursa; t>i! - icma', kadının mehri sakıt olmaz, Sirâcü'l - Vehhâc'da da böyledir.
Aralarında, mehr-i müsemmâ bulunmayan k<arı - kocadan birisi ölmüş olursa; âlimlerimize göre, bu durumda, mehr-j misil, teek-küd etmiş olur. Bedâi'de de böyledir.
Bu durumda, kadının mehr-i mislinin tesbiti hususunda, babasının kavminin durumuna itibar edilir. Yani, yaş, güzellik, belde, zaman, akıl, din ve bekâret bakımından, bu kadının misli f= dengi} olan ve babasının mensup bulunduğu kavme mensup bulunan bîr kadının mehri ne ise, bu kadının me'hri de, o kadar olur.
Keza, bu kadının, babasının kavminden olan o kadına, ilim, ter-, 'biye ve ahlâk olgunluğu bakımından da müsâvî olması şarttır. Çocuğunun olup, olmaması ise şart değildir. Tebyîn'de de böyledir.
Kadının, yaş ve güzelliği bakımından, nişanlandığı zamandaki durumuna itibar edilir. Muhıyt'te de ıbcyledir.
Kocanın halinde ise, kadında oiduğu gibi, karısının emsali o ilan kadınların evlendikleri erkeklerin durumuna itibar edilir ve bunların mal ve haseplerine veya bunların bulunmamasına bakılır. Fethü'İ - Kcdîr'de de böyledir.
Bir kadının, babasının kavmi (nin kadınları), bu adamın; baba bir -kız kardeşleri, ena-baba bir kız kardeşleri, halaları, halalarının kızları ve amcalarının kızlarıdır.
Kadının mehrinde, kendi anasının mehrine itibar edilmez. Ancak, bu kadının anası, babasının kavminden olursa; yani, -anası, babasının amca veya halasının kızı olursa; bu durumda onun mehrine itibar olunur. Muhıyt'te de böyledir.
Kadının babasının Kavmi înde kadın) bulunmazsa; bu durumda, kadının babasının kavminden başka kadınlara, itibar olunur. Tebyîn'de de böyledir.
Müntekâ'da: «Mehr-I mislin tesbltinde, iki erkeğin veya bir erkekle iki kadının; mehr-i mislin, ne kadar olduğuna şahitlik etmeleri ş&rttır.
Bu durumda, sözüne güvenilir şShitlar bulunamazsa, kocanın, yeminli sözüne itibar edilir. Hulâsa'da böyledir.
Bir kadının, kendi nefsini, annesinin mehri ile nikahlaması
caiz olur. Zahıyre'de : «Sahih olan da budur» denilmitlr. Gayetü's-Sürûcî'de de böyledir. [48]
Konular
- Bu Konu İle İlgili Diğer Bazı Mes'eleler
- 5- NİKÂHDA KEFÂET (= DENK OLMA) [32]
- Kefâet (= Denklik) Esasen Şu Altı Yerde Aranır
- 1- Nesebte Denklik [34] :
- 2- İslâmiyet'te Denklik :
- 3- Hürriyette Denklik :
- 4- Malda Denklik :
- 5- Diyette Denklik :
- 6- Hırfette (= San'at, Ticâret, Ziraat Gibi Geçim Vâsıtalarında) Denklik :
- Nikâhta Denk Olma İle İlgili Diğer Bazı Meseleler
- 6- NİKÂH VE DİĞER HUSUSLARDA VEKÂLET
- Fesih Mes'eleleri
- 7- MEHİR
- 1- Mehrin En Az Haddi İle Mehir Olmaya Elverişli Olan Ve Olmayan Şeyler
- 2- Mehrin Teekküdü Ve Kat'iyyet Kesbetmesi
- Bize Göre, Üç Çeşit Müt'a Vardır :
- 3- Mal Olan Mehre, Mal Olmayan Bir Şey Eklemek
- 4- Mehirde Koşulan Şartlar
- 5- Mehirdeki Cehalet
- Cinsi De, Vasfı Da Bilinmeyen Mehir :
- Cinsi Bilinen Fakat Mehri Bilinmeyen Mehir:
- Cinsi De, Vasfı Da Bilinen Mehir :
- 6- Müsemmâda İhtilâf Bulunan Mehir
- 7- Mehrin Fazlalaştırılması Veya Noksanlaşt1rılması
- 8- Mehrin Duyurulması
- 9- Mehrin Helak Olmasi
- 10- Mehrin Hibe Edilmesi
- 11- Mehirden Dolayı, Kadının Nefsini Kocasına Yasaklaması Ve Mehrin Geriye Bırakılması
- 12- Karı -Kocanın Mehir Hususundaki İhtilafları
- 13- Mehrin Tekrarlanması