104- NEBATÎ YAĞ BEDELİ DA'VÂSININ KAYDI
Bir adam, diğer bir adama karşı iddiada bulunarak: "Şu kadar taze Nisâbûrî dinarı, şer'an sahih bir sebeble vacip olan alacağım vardır." der; da'vâlı da bunu ikrar ederek: "Bu kadar dinar, şer'an sahih sebeble, benim üzerimdedir. Ben, bu şahıstan safî susam yağı satın aldım." deyip, "onun vasıflarım, satın alışın sıhhatini ve ondan vacip ve sahih olarak teslim aldığını" söylerse; bu durumda, da'vâlmm, zikredilen dinarları da'vâcıya teslim etmesi vacip olur.
Da'vâlı bunu inkâr eder; fakat şahitler, da'vâlı aleyhine, "onun bunu ikrar ettiği hususunda" şehâdette bulunup, vasfı belli olan, mezkûr yağın meblağını söyleyerek bu şahitlerin her biri, farsca: "Ben şahitlik ederim ki: Bu da'vâlı, (ona işaret ederek) rağbet ve arzu ile, ikrarının caiz ve sıhhatli halinde gelerek "Ben, bu da'vâcıdan (ona da işaret ederek) yedi yüz menn susam yağı temiz, safi sahih bir satın alışla satın aldım ve onu da sahih bir teslim alışla teslim aldım." dedi." derler ve bu da'vânın sıhhatine dair fetva isterlerse; "bu da'vâ iki cihetten fâsiddir ve şehâdetler da'vâya uygun değildir." denilmiştir.
Bu cihetlerden birisi: Müddeî (= da'vâcı), muddea aleyhin ( = da'vâlının) ikrarını iddia eyledi ve mezkûr malı söyledi.
Bir malın ikrarı da'vâsı, bütün âlimlerce, şu iki yönden sahih değildir.
A) îkrar da'vâsı, hak da'vâsı değildir. Çünkü, iddiacının hakîcı mal da'vâsıdır; ikrar da'câsı değildir. İkrarı iddia ederse; hakkı olmayanı iddia etmiş olur.
B) Da'vâda yalanı meydana çıkmıştır. Çünkü, nefsi ikrar malın vü-cûbu için sebep değildir. Onun vücûbuna mubayaa ve alacak veya buna benzer şey sebeptir.
Şayet, iddiacı için hak sabit olmuş olsaydı, elbette sebebini açıklardı. Ondan kaçındı da ikrara meyleyledi. Da'vâda yalancı olduğu, böylece bilinmiş oldu.
B) Yağı satışını, vücûbun sebebi olarak beyan eyledi. Halbuki, yağın bedelini açıklayacaktı ve da'vâlıdan onu iddia edecekti ki satış sahih olsun. Onun olmadığını takdir edince, satış -tamamı hakkında da, bir kısmı hakkında da- yapılmış sayılmaz. Bu durumda da daVâlıya, bedel vacip olmaz. Zira da'vâ doğru değildir ki bedel, satışa sebep olsun. Bu babda gaye satıştır. Da'vâcı, "sahih bir şekilde teslim aldı." dedi; fakat, bu satışın sıhhatına ve bedelin vücûbuna iki cihetten kâfi gelmez:
Birincisi: O, satış zamanı mevcut olmadığı gibi, alınmış da değildir. Fakat kâtip yazmıştır.
İkincisi: îhtimal ki, o satış vakti mevcut değildir; satıcı onu sonradan husule getirmiş ve müşteriye teslim eylemiştir. Müşteri de onu tesHm almıştır. "O, satış meclisinin akabinde teslim alınmış" diye yazılmamıştır. Satış vakti yok olduğunu takdir edince, teslimin faydası yoktur. Çünkü, o takdirde sözleşme geçersizdir. Bu da satış olmaz.
Meselâ: Bir adam, evini veya bir yerini icâre verirken orada icara verenin eşyası varsa veya o yer veya ziraatla meşgul ise, -bizim dediğimiz gibi-orayı icara vermesi fâsiddir.
Âlimlerden bir çoğu, bu da'vâdaki bu tür kıyâsı kabul eylemedi ve her bir vecihe, iki veçihle bozuk diye cevap verdiler:
Birincisi: Bir mal hakkındaki ikrar da'vâsı, ancak, "mal da'vâsı, ikrar hükmünde" olduğu zaman sahih olmaz. Şöyle ki: İddiacı: "Sende, şu kadar alacağım var. Çünkü sen, onu benim için ikrar eyledin." veya "Bu şey benimdir. Çünkü sen, onu benim için ikrar eyledin." derse; işte burda, mal da'vâsı ikrar hükmünde hâsıl olur. Belki de mutlaka mal da'vâsı hasıl olur. Ancak, o mal da'vâsı ile birlikte, malı ikrar ederse; bu söz haleli gerektirmez.
"Bu da'vâ yalan." demek de memnudur, bu sebebten da'vâ bırakılmaz.
İkinci vecih: Yağın meblağını açıklamış olmaması. Bu satış vaktinde yapılmıştır.
Biz derizki: Bu, şehâdete muhtaçtır. Şöyle ki: Şahitler şehâdette bulunarak: "Yağın meblağı şudur." derler. Burda da satışı ikrarına şahitlik yaparlar ve satış sahih olur. İnsanın ikrarı, tasarrufu sebebiyle husula gelir ve sahih olur; hükmü sabit olur. Fesad ihtimali, şahit olmadığı zaman mevcuttur.
Şahitler, da'vâlının ikrarına şehâdette bulununca ve da'vâlı: "Ben, bu adamdan yedi yüz men yağ satın aldım ve onu safı, nazîf ve sahih bir hâlde teslim aldım." diye ikrar ederek geldi." dedikleri zaman, diyecek başka bir şey kalmaz. Bu durumda, da'vâcınm da'vâsı haktır ve alacağı alacakdır. [175]
Da'vâlı bunu inkâr eder; fakat şahitler, da'vâlı aleyhine, "onun bunu ikrar ettiği hususunda" şehâdette bulunup, vasfı belli olan, mezkûr yağın meblağını söyleyerek bu şahitlerin her biri, farsca: "Ben şahitlik ederim ki: Bu da'vâlı, (ona işaret ederek) rağbet ve arzu ile, ikrarının caiz ve sıhhatli halinde gelerek "Ben, bu da'vâcıdan (ona da işaret ederek) yedi yüz menn susam yağı temiz, safi sahih bir satın alışla satın aldım ve onu da sahih bir teslim alışla teslim aldım." dedi." derler ve bu da'vânın sıhhatine dair fetva isterlerse; "bu da'vâ iki cihetten fâsiddir ve şehâdetler da'vâya uygun değildir." denilmiştir.
Bu cihetlerden birisi: Müddeî (= da'vâcı), muddea aleyhin ( = da'vâlının) ikrarını iddia eyledi ve mezkûr malı söyledi.
Bir malın ikrarı da'vâsı, bütün âlimlerce, şu iki yönden sahih değildir.
A) îkrar da'vâsı, hak da'vâsı değildir. Çünkü, iddiacının hakîcı mal da'vâsıdır; ikrar da'câsı değildir. İkrarı iddia ederse; hakkı olmayanı iddia etmiş olur.
B) Da'vâda yalanı meydana çıkmıştır. Çünkü, nefsi ikrar malın vü-cûbu için sebep değildir. Onun vücûbuna mubayaa ve alacak veya buna benzer şey sebeptir.
Şayet, iddiacı için hak sabit olmuş olsaydı, elbette sebebini açıklardı. Ondan kaçındı da ikrara meyleyledi. Da'vâda yalancı olduğu, böylece bilinmiş oldu.
B) Yağı satışını, vücûbun sebebi olarak beyan eyledi. Halbuki, yağın bedelini açıklayacaktı ve da'vâlıdan onu iddia edecekti ki satış sahih olsun. Onun olmadığını takdir edince, satış -tamamı hakkında da, bir kısmı hakkında da- yapılmış sayılmaz. Bu durumda da daVâlıya, bedel vacip olmaz. Zira da'vâ doğru değildir ki bedel, satışa sebep olsun. Bu babda gaye satıştır. Da'vâcı, "sahih bir şekilde teslim aldı." dedi; fakat, bu satışın sıhhatına ve bedelin vücûbuna iki cihetten kâfi gelmez:
Birincisi: O, satış zamanı mevcut olmadığı gibi, alınmış da değildir. Fakat kâtip yazmıştır.
İkincisi: îhtimal ki, o satış vakti mevcut değildir; satıcı onu sonradan husule getirmiş ve müşteriye teslim eylemiştir. Müşteri de onu tesHm almıştır. "O, satış meclisinin akabinde teslim alınmış" diye yazılmamıştır. Satış vakti yok olduğunu takdir edince, teslimin faydası yoktur. Çünkü, o takdirde sözleşme geçersizdir. Bu da satış olmaz.
Meselâ: Bir adam, evini veya bir yerini icâre verirken orada icara verenin eşyası varsa veya o yer veya ziraatla meşgul ise, -bizim dediğimiz gibi-orayı icara vermesi fâsiddir.
Âlimlerden bir çoğu, bu da'vâdaki bu tür kıyâsı kabul eylemedi ve her bir vecihe, iki veçihle bozuk diye cevap verdiler:
Birincisi: Bir mal hakkındaki ikrar da'vâsı, ancak, "mal da'vâsı, ikrar hükmünde" olduğu zaman sahih olmaz. Şöyle ki: İddiacı: "Sende, şu kadar alacağım var. Çünkü sen, onu benim için ikrar eyledin." veya "Bu şey benimdir. Çünkü sen, onu benim için ikrar eyledin." derse; işte burda, mal da'vâsı ikrar hükmünde hâsıl olur. Belki de mutlaka mal da'vâsı hasıl olur. Ancak, o mal da'vâsı ile birlikte, malı ikrar ederse; bu söz haleli gerektirmez.
"Bu da'vâ yalan." demek de memnudur, bu sebebten da'vâ bırakılmaz.
İkinci vecih: Yağın meblağını açıklamış olmaması. Bu satış vaktinde yapılmıştır.
Biz derizki: Bu, şehâdete muhtaçtır. Şöyle ki: Şahitler şehâdette bulunarak: "Yağın meblağı şudur." derler. Burda da satışı ikrarına şahitlik yaparlar ve satış sahih olur. İnsanın ikrarı, tasarrufu sebebiyle husula gelir ve sahih olur; hükmü sabit olur. Fesad ihtimali, şahit olmadığı zaman mevcuttur.
Şahitler, da'vâlının ikrarına şehâdette bulununca ve da'vâlı: "Ben, bu adamdan yedi yüz men yağ satın aldım ve onu safı, nazîf ve sahih bir hâlde teslim aldım." diye ikrar ederek geldi." dedikleri zaman, diyecek başka bir şey kalmaz. Bu durumda, da'vâcınm da'vâsı haktır ve alacağı alacakdır. [175]
Konular
- 90- İCÂRE DA'VÂSININ VE İCARA VERENİN, MÜSTE'CİRİ DA'VÂ ETMESİNİN KAYDI
- 91- FESHEDİLMİŞ İCÂRE BEDELİNDEN KALAN KISMIN DA'VÂ EDİLMESİ
- 92- İCARA VERENİN ÖLÜMÜ SEBEBİYLE FESHOLAN İCÂRE BEDELİ DA'VÂSININ MÜSTE'CİRİN VÂRİSLERİ TARAFINDAN
- İcarede Senet Arzetmek
- 93- KÖLEYİ TA'RİF DA'VÂSININ KAYDI
- 94- SEMERKANT HÂKİMİNİN NAİBİNİN HÜKMÜ TESCİL VE REDDETMESİNİN ŞEKİLLERİ
- 95- KÖL'E İCARLAMA DA'VÂSININ KAYDI
- 96- SULH VE İBRA YAZISI
- 97- VÂRİSLERDEN MÜDÂREBE MALI İSTEME DA'VÂSININ KAYDI
- 98- TÜKETİLMİŞ BELİRLİ BİR MALIN KIYMETİNİ DA'VÂ ETMENİN KAYDI
- 99- BUĞDAY DA'VÂSININ KAYDI
- 100- HAKSIZLIKLA ALINAN VE TÜKETİLEN DİRHEMLER DA'VÂSININ KAYDI
- 101- BEDEL DA'VÂSININ KAYDI
- 102- VEKİLİN, EMÂNETİ MÜVEKKİLİNE VERMİŞ OLMASI DA'VÂSININ KAYDI
- 103- BÎR KİMSENİN ELİNDE BULUNAN BİR YERİ "BABASINDAN SATIN ALDIĞINI* İDDİA EDEN KADININ DA'VÂS
- 104- NEBATÎ YAĞ BEDELİ DA'VÂSININ KAYDI
- 105- MALIN ÜÇTE BİRİNİ VASÎYET ETME
- 106- BİR KADINA KARŞI NİKÂH DAVÂSİNİN KAYDI
- 107- BİR DEVENİN SAHİBİNİ TESBİT DA'VÂSININ MERV ŞEHRİNDE YAPILAN TESCİLİNİ REDD .
- 108- MALIN ÜÇTE BİRİNE VASl OLMA DURUMUNU İSBAT DA'VÂSININ TESCİLİ
- 109- VAKFİYEYİ İSBAT DA'VÂSININ TESCİLİ
- 110- DA'VÂCININ, -SATMASI İÇÎN- DA'VÂLIYA GÖNDERDİĞİ BİR ŞEYİN BEDELİ DA'VÂSİNİN KAYDI
- 111- EŞEĞİN MÜLKİYET DA'VÂSININ KAYDI
- 112- KOCASI TARAFINDAN YEMİNLE BOŞANAN BİR KADININ, MEHRİNDEN KALAN ALACAĞINI, BABASININ TALEP ETMES
- 113- DEĞİRMEN İCARLAMA DA'VÂSININ KAYDI
- 114- ÜCRETİ BELİRLİ İCÂRE DA'VÂSININ KAYDI
- İcâreyi Belirli Bir Zamana İzafe Etmek
- 115- BİR CARİYEYE HAK SAHİBİ OLMA DA'VÂSININ KAYDI
- 116- İSTİHKAKİ İSBAT VE BEDELİNİ ALMAK İÇİN
- 117- BİR ŞEYİN BELİRLENMİŞ OLAN BEDELİNİ TALEP DA'VÂSÎNIN KAYDI VE BU DA'VÂMIN REDDİ