logo logo

Yeni nesil güncel konularla ilgili sorular ve cevaplar!

Fetvalar.Com

Yeni Nesil Fetvalar

Sistemimize üye olarak sitemizi daha aktif olarak kullanabilirsiniz.

Üyelik için tıkla

Fetvalar.Com

Güncel sorular ve cevapları

89- FESHEDİLMİŞ İCÂRE BEDELİ DA'VÂSININ KAYDI

Da'vâcı, da'vfilıyı mahkeme huzurunda da'vâ ederek: "Bu da'vâlmm babası filan, bana şu şu hudutlu yeri uzun süreli olarak, resmen icâre verdi. Sonra da kendisi Öldü ve ölümü sebebiylede icâre feshedilmiş oldu. Onun terekesinde, icâreden bakiyye kalan alacağım kaldı." derse; da'vâh, bunu şu illetten dolayı reddeder: Da'valinin "icâre malı alınırken ve icar verilirken, da'vâlının bulunduğunu" söylemeyişidir. Bu durumda, babanın ölümü sebebiyle, terekesinde alacak bir şey kalmış olmaz. Çünkü da'vâcı, da'vâsında "icârenin başlangıç ve sonuç tarihlerini'* söylememiştir. Bunları söyleyecek ki, bakılsın ve ne kalmış ne kalmamış bilinsin; bir alacak kalmış mı, kal­mamış mı? anlaşılsın.

Bazı âlimlerimiz şöyle buyurmuşlardır: Uygun olanı, "icâre malının almdığnı" açıklamaktır. "Teslim-tesellüm oldu." demek kâfi gelmez. Şayet müste'cir, icarı hazırlamış da icara verene vermemişse ve müste'cir, icarladığı yeri teslim almış, sonra da icarını icara verene teslim eylemişse; onun "karşılıklı aldık verdik" sözü doğru olur.

Bazı âlimlerimiz ise, bu sözü tezyif eylemişler ve: "Muteber olan serî kaidelere bakmaktır. Teslim tesellüm mefhumundan, icara verenin icarı aldığı; icarlayamn da icarladığı yeri teslim aldığı anlaşılır." buyurmuşlardır.

Keza, şöyle buyurulmuştur:

Uygun olanı, icâreyi senede yazmak; şartları belirtmek; mezruat olsun başka' şey olsun, açık bir sözleşme yaparak, ne maksatla icarlandığını; icarın gayesini; başlangıç ve sonuç tarihlerini; icarın cins ve miktarını çok açık bir ifâde ile yazılıp, her iki tarafın da onu tasdik eylemesidir.

karede şer'an aslolan, müste'cirin bizatihî icarladığı yerden fayda­lanmasıdır. Şayet, müste'cir bizzat fayda temin etmeyecekse, akde ihtiyaç yoktur. Akdin fesadı için, bir tarafın fayda temin etmemesi veya bir tarafın zarar görmesi asıldır.

Bu, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre böyledir.

îki taraftan birinin faydası yok da, diğerinin varsa; faydası olmayanın zararı da yoksa, akid sahih olur,

Meselâ: Bir adam, yiyecek satın alır ve satıcı, müşterinin onu yeme­sini şart koşarsa; bu şartda, iki taraf içinde ne fayda ne de zarar vardır.

Şayet, tarlayı ekme için icarlama sözleşmesinde birşey söylemese Camiu's-Sağîr'de, icârenin fâsid olduğu yazılmıştır.
Bir başka yerde de: "îstihsanen caiz olur.' denilmiştir. Zehıyre'de de böyledir. [159]

Konular