Altının Ve Gümüşün Zekâtı
Her iki yüz dirhem için, beş dirhem zekât vermek farzdır. Her yirmi mâskâl için de, yarım miskal zekât vermek gerekir. Bunların, sikkeli olup olmaması; masnû' bulunup bulunmaması; erkekler veya kadınlar için, zînet eşyası olup olmaması, darb edilmiş olması veya olmaması hallerinde de durum değişmez, (Bunların hepsi zekâta tâbidir;) Hulâsa'da da böyledir.
Altın ve gümüşün zekâtları, itibarî kıymetlerine göre değil, vezinlerine (= ağırlıklarına) göre verilir .Bu, İmâm Ebû HanSfe (R. A.) ile İmâm Yûsuf CR.A.) 'a göredir.
Meselâ : Bir kimse, beş taze dirhem yerine, kıymeti dört dlrv hern edecek olan, eskimiş ve kullanılmış olan beş dirhem vermiş olsa; bu, her iki imâma göre de caizdir. Lâkin bu mekruh olur.
Yeni olan, dört dirhemin kıymeti, eski olan beş dirheme eşit olsa, zekât olarak bu dört dirhemin verilmesi caiz olmza.
Bir kimsenin, gümüşten bir ibriği bulunsa ve bunun ağırlığı da 200 dirhem gelse, üzerindeki kuyumculuk işlemelerinden dolayı, kıymeti ise üç yüz dirhem etse, bu kimse, bu ibriğin zekâtını aynından verecekse kırkta birini (= rub'u uşrunu) verir ki bu da beş. dirhemdir. Bunun zekâtım kıymetinden verecek olursa, 7 Va ( = yedi buçuk) dirhem zekât vermek gerekir. Kırkta birinin değeri, beş dirhem tutarsa, zekât olarak da beş dirhem vermesi caizdir.
Bir kimse, bir malın zekâtını, o malın cinsinden değil de başka bâr şeyden verecek olursa, zekâtı verilecek malın kıymetine itibar edilir. Tebyîn'de de böyledir.
Keza, altın ve gümüş gibi mallarda, nisab olma yönünden, ağırlıklarına itibar edilir; nisab olma bakımından,'bunların değerine itibar edilmez. Bu hususta icmâ' vardır.
Meselâ : Bir gümüş ibriğin ağırlığı yüz elli dirhem gelse fakat kıymeti ise 2O0 dirhem olsa, bu ibriğe zekât farz ilmaz. Aynî'de de böyledir.
Bize göre, bu gibi şeyler satıldıkları zaman 200 .dirhem edecek olsa, tartıldıklan zaman ise, ço kaz bir noksanları olsa bile, 200 dirhem gelmedikçe bunlara zekât îcâbetmez. Fetâvâyi Tatarhâniyye -de de böyledir,
Altında, miskaîlerin ağırlığına itibar edilir.
Dirhem'de ise, yedi vezin ağırlığına itibar edilir. Yani, her on dirhem, yedi mıskal ağırlığına eşittir. Fetâvâyi Kâdîhânda da böyledir.
Bir dinar da, ölçü itibari ile miskaîle aynıdır. Her ikisi de 20'şer kırattır.
Dirhem ise, 14 kırattır. 1 kırat ise orta boy beş arpa ağırlığıdır. Tebym'de de böyîödir.
Dirhemler karışık olduğu zaman, şayet gümüşü fazla olursa, bu durumda olanlar, halis gümüş gibidirler. Eğer katkı maddesi fazla ise, bu gümüş gibi değildir. Meselâ : îki: tarafı gümüşle kaplanmış olan bakır böyledir.
Böyle durumlarda bakılır; eğer bu eşya ticaret eşyası ise, kıymetine itibar edilir. Bu şey nisaba ulaşırsa, dirhemleri az olsa büle, zekâta tabi olur. Şayet, bedeli nisaba ulaşmazsa, veya bu mal ticaret eşyası olmazsa, zekâta tâbi olmaz. Ancak, bu ezyanm içindeki gümüş, 200 dirheme baliğ olur ve katkısından ayrılabilfirse, onun zekâtını vermek icabeder. Fakat, ayrılmazsa, buna bir şey icabetmez. Keza, altın ve gümüş kakmalı çok sayıdaki kitap da, içinde başka katkı maddesi bulunan gümüş gibidir. Katkı maddesinin müsavi olması halinde ihtilâf vardır. Haniyye'de ve Hulâsa'da bunun zekâtının verilmesinin ihtiyata daha uygun olacağı görüşü belirtilmiştir. Bahrü'r - Râak'ta da böyledir.
Altınla gümüş birbirine karışmış olsa; eğer bu karışımda bulunan altın, altın için gerekli olan nisaba ulaşmış olursa, bu karışımın zekâtı altına göre verilir. Şayet, bu karışım içindeki gümüş, gümüş nisabına ulaşırsa ve bu karışım da gümüş altından daha fazla bulunursa, bu karışımın zekâtı da gümüşe göre verilir. Fakat, bu kandımda gümüş az olursa, karışımın tamamı, altın gibi olur. Çünkü o, kıymet bakımından daha yüksek ve daha değerlidir. Tebyîn'de de böyledir.
Paraya gelince, ticaret için olmadığı müddetçe ona zekât gerekmez. Ancak, ticaret için olunca, 200 dirhem gümüş bedeline ulaşınca, para için de zekât vermek gerekir. Muhıyt'te de böyledir.
İmâm-ı A'zam Ebû Hanife (R.A.) 'ye göre, 200 dirhemden veya 20 miskalden fazlası için zekât gerekmez. Ancak, bu fazlalıklar altında 4 miskale, gümüşte ise 40 dirheme ulaşınca bunların da zekâtım vermek iicabeder.
Fazla olan, her dört miskal altın için, iki kırat altın ve her kırk dirhem gümüş için de, bir dirhem gümüş zekât olarak verilir. Hİdâ-ye'de de böyledir.
Ticaret mallarının kıymeti, altın ve gümüşün bedellerine ilâve edilir. Altın ve gümüşün kıymetleri de birbirlerine ilâve edilir. Yani, zekâtta nisabın temininde ve zekatın hesaplanmasında bunların değerleri birbirleri ile toplanır.
Meselâ : 100 dirhem gümüşü bulunan bir kimsenin, beş dinar da parası olsa ve ikisinin kıymetlerinin toplamı 200 dirheme ulaşsa, İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre bu kimsenin zekât vermesi icabeder. Diğer iki imamımız ise, buna muhaliftirler.
Bir kimsenin, 100 dirhem gümüşü ile 10 dinar değerinde altını veya 150 dirhem gümüşü ile 5 dinarı bulunsa veyahut da, 50 dirhem gümüşü ile 15 dinarı olsa, bunları, zekât hususunda birbirine ilâve edeceği hususunda ittifak vardır. Kâfî'de de böyledir.
Bir kimsenin, 100 dirhem gümüşü ile 10 dinarı olsa, fakat bunların değeri 200 dirhemden az olsa, İmâmeyne göre, bu kimseye zekât farz olur. İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe (R.A.) 'ye göre ise, bu mesele ihtilaflıdır. Fakat, sahih olan, bu durumdaki şahsın zekât vermesidir. Serahsî'nin Mtıhıyt'inde de böyledir.
Nisabdan fazla, fakat altında, dört miskâl'den; gümüşte ise, 40 dirhemden az olan bu fazlalıklar, birbirlerine ilâve edileerk, 4 miskûl altın veya 40 dirhem gümüş değerine tamamlanırlar. Muz-marât'ta da böyledir.
İki nisap, birbirine katılmış olursa, hepsinin zekâtını altından veya gümüşten vermekte bir beis yoktur. Fakat, fakirlerin menfaati bakımından hangisi daha elverişli ve dana kıymetli ise, ondan verilir. Yoksa, zekât olarak, hurbirinin ayrı ayrı kırkta biri verilir. Serahsî'nin Muhiyt'inde de böyledir. [18]
Altın ve gümüşün zekâtları, itibarî kıymetlerine göre değil, vezinlerine (= ağırlıklarına) göre verilir .Bu, İmâm Ebû HanSfe (R. A.) ile İmâm Yûsuf CR.A.) 'a göredir.
Meselâ : Bir kimse, beş taze dirhem yerine, kıymeti dört dlrv hern edecek olan, eskimiş ve kullanılmış olan beş dirhem vermiş olsa; bu, her iki imâma göre de caizdir. Lâkin bu mekruh olur.
Yeni olan, dört dirhemin kıymeti, eski olan beş dirheme eşit olsa, zekât olarak bu dört dirhemin verilmesi caiz olmza.
Bir kimsenin, gümüşten bir ibriği bulunsa ve bunun ağırlığı da 200 dirhem gelse, üzerindeki kuyumculuk işlemelerinden dolayı, kıymeti ise üç yüz dirhem etse, bu kimse, bu ibriğin zekâtını aynından verecekse kırkta birini (= rub'u uşrunu) verir ki bu da beş. dirhemdir. Bunun zekâtım kıymetinden verecek olursa, 7 Va ( = yedi buçuk) dirhem zekât vermek gerekir. Kırkta birinin değeri, beş dirhem tutarsa, zekât olarak da beş dirhem vermesi caizdir.
Bir kimse, bir malın zekâtını, o malın cinsinden değil de başka bâr şeyden verecek olursa, zekâtı verilecek malın kıymetine itibar edilir. Tebyîn'de de böyledir.
Keza, altın ve gümüş gibi mallarda, nisab olma yönünden, ağırlıklarına itibar edilir; nisab olma bakımından,'bunların değerine itibar edilmez. Bu hususta icmâ' vardır.
Meselâ : Bir gümüş ibriğin ağırlığı yüz elli dirhem gelse fakat kıymeti ise 2O0 dirhem olsa, bu ibriğe zekât farz ilmaz. Aynî'de de böyledir.
Bize göre, bu gibi şeyler satıldıkları zaman 200 .dirhem edecek olsa, tartıldıklan zaman ise, ço kaz bir noksanları olsa bile, 200 dirhem gelmedikçe bunlara zekât îcâbetmez. Fetâvâyi Tatarhâniyye -de de böyledir,
Altında, miskaîlerin ağırlığına itibar edilir.
Dirhem'de ise, yedi vezin ağırlığına itibar edilir. Yani, her on dirhem, yedi mıskal ağırlığına eşittir. Fetâvâyi Kâdîhânda da böyledir.
Bir dinar da, ölçü itibari ile miskaîle aynıdır. Her ikisi de 20'şer kırattır.
Dirhem ise, 14 kırattır. 1 kırat ise orta boy beş arpa ağırlığıdır. Tebym'de de böyîödir.
Dirhemler karışık olduğu zaman, şayet gümüşü fazla olursa, bu durumda olanlar, halis gümüş gibidirler. Eğer katkı maddesi fazla ise, bu gümüş gibi değildir. Meselâ : îki: tarafı gümüşle kaplanmış olan bakır böyledir.
Böyle durumlarda bakılır; eğer bu eşya ticaret eşyası ise, kıymetine itibar edilir. Bu şey nisaba ulaşırsa, dirhemleri az olsa büle, zekâta tabi olur. Şayet, bedeli nisaba ulaşmazsa, veya bu mal ticaret eşyası olmazsa, zekâta tâbi olmaz. Ancak, bu ezyanm içindeki gümüş, 200 dirheme baliğ olur ve katkısından ayrılabilfirse, onun zekâtını vermek icabeder. Fakat, ayrılmazsa, buna bir şey icabetmez. Keza, altın ve gümüş kakmalı çok sayıdaki kitap da, içinde başka katkı maddesi bulunan gümüş gibidir. Katkı maddesinin müsavi olması halinde ihtilâf vardır. Haniyye'de ve Hulâsa'da bunun zekâtının verilmesinin ihtiyata daha uygun olacağı görüşü belirtilmiştir. Bahrü'r - Râak'ta da böyledir.
Altınla gümüş birbirine karışmış olsa; eğer bu karışımda bulunan altın, altın için gerekli olan nisaba ulaşmış olursa, bu karışımın zekâtı altına göre verilir. Şayet, bu karışım içindeki gümüş, gümüş nisabına ulaşırsa ve bu karışım da gümüş altından daha fazla bulunursa, bu karışımın zekâtı da gümüşe göre verilir. Fakat, bu kandımda gümüş az olursa, karışımın tamamı, altın gibi olur. Çünkü o, kıymet bakımından daha yüksek ve daha değerlidir. Tebyîn'de de böyledir.
Paraya gelince, ticaret için olmadığı müddetçe ona zekât gerekmez. Ancak, ticaret için olunca, 200 dirhem gümüş bedeline ulaşınca, para için de zekât vermek gerekir. Muhıyt'te de böyledir.
İmâm-ı A'zam Ebû Hanife (R.A.) 'ye göre, 200 dirhemden veya 20 miskalden fazlası için zekât gerekmez. Ancak, bu fazlalıklar altında 4 miskale, gümüşte ise 40 dirheme ulaşınca bunların da zekâtım vermek iicabeder.
Fazla olan, her dört miskal altın için, iki kırat altın ve her kırk dirhem gümüş için de, bir dirhem gümüş zekât olarak verilir. Hİdâ-ye'de de böyledir.
Ticaret mallarının kıymeti, altın ve gümüşün bedellerine ilâve edilir. Altın ve gümüşün kıymetleri de birbirlerine ilâve edilir. Yani, zekâtta nisabın temininde ve zekatın hesaplanmasında bunların değerleri birbirleri ile toplanır.
Meselâ : 100 dirhem gümüşü bulunan bir kimsenin, beş dinar da parası olsa ve ikisinin kıymetlerinin toplamı 200 dirheme ulaşsa, İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre bu kimsenin zekât vermesi icabeder. Diğer iki imamımız ise, buna muhaliftirler.
Bir kimsenin, 100 dirhem gümüşü ile 10 dinar değerinde altını veya 150 dirhem gümüşü ile 5 dinarı bulunsa veyahut da, 50 dirhem gümüşü ile 15 dinarı olsa, bunları, zekât hususunda birbirine ilâve edeceği hususunda ittifak vardır. Kâfî'de de böyledir.
Bir kimsenin, 100 dirhem gümüşü ile 10 dinarı olsa, fakat bunların değeri 200 dirhemden az olsa, İmâmeyne göre, bu kimseye zekât farz olur. İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe (R.A.) 'ye göre ise, bu mesele ihtilaflıdır. Fakat, sahih olan, bu durumdaki şahsın zekât vermesidir. Serahsî'nin Mtıhıyt'inde de böyledir.
Nisabdan fazla, fakat altında, dört miskâl'den; gümüşte ise, 40 dirhemden az olan bu fazlalıklar, birbirlerine ilâve edileerk, 4 miskûl altın veya 40 dirhem gümüş değerine tamamlanırlar. Muz-marât'ta da böyledir.
İki nisap, birbirine katılmış olursa, hepsinin zekâtını altından veya gümüşten vermekte bir beis yoktur. Fakat, fakirlerin menfaati bakımından hangisi daha elverişli ve dana kıymetli ise, ondan verilir. Yoksa, zekât olarak, hurbirinin ayrı ayrı kırkta biri verilir. Serahsî'nin Muhiyt'inde de böyledir. [18]
Konular
- Hürriyet :
- İslâm
- Akıl Ve Bulûğ :
- Nisab Miktar! Mal :
- Mala Tam Malik Olmak :
- Havaic-İ Asliyeden Fazla Mal :
- Nisabın Namı Olması :
- Malın Üzerinden Bir Sene Geçmesi :
- 2-OTLAK HAYVANLARIN ZEKÂTI
- Mukaddeme
- Develerin Zekâtı
- Sığırların Zekâtı
- Koyunların Zekâte
- Zekâta Tabî Olmayan Mallar
- 3- ALTININ, GÜMÜŞÜN VE TİCARET MALLARININ ZEKÂTI
- Altının Ve Gümüşün Zekâtı
- Ticaret Mallarının Zekâtı
- Zekâtla İlgili Bazı Mes'eleler
- 4- ÖŞÜR TOPLAYAN KİMSELERİN DURUMU
- 5- DEFİNELERİN VE MÂDENLERİN ZEKÂTI
- 6- ZİRAÎ MAHSULLERİN VE MEYVELERİN ZEKÂTI
- Öşür Suyu :
- Haraç Suyu :
- 7- ZEKÂT VERİLECEK KİMSELER
- Fakirler :
- Miskinler :
- Âmil :
- Mükâteb Köle :
- Borçlu:
- Allah Yolunda Olanlara :