Bir Kimsenin Birbirinin Mahremi Bulunan İki Kadını Nikâha Altında Cem Etmesi

Nikâhta, iki kız kardeşin arası cem edilemez.

Birbirinin kız kardeşi iki cariyenin arası da, cima' ile cem edile­mez. Bunların kardeşliğinin nesep yönünden veya süt emme yönün­den olması da müsavidir. Sirâcü'l - Vehhâc'da da böyledir.

Bu husustaki asıl kaide şudur: Bu kadınlardan biri erkek tasav­vur edilse, bunların aralarında nesep veya süt emme sebebinden ni­kâh caiz olmuyorsa, bu durumda olan kadınların, bir erkeğin nikâhı altında cem edilmeleri de caiz olmaz. Muhiyt'te de böyledir.

Bir kimsenin, karısı ile onun nesep veya süt emme yönün­den halası veya teyzesini nikâhı altında cem etmesi caiz olmaz.

Bir kadınla, onun önceki kocasının başka bir karısından olmuş bulunan üvey kızını, bir erkeğin nikâhı altında cem etmesi caiz olur. Çünkü, şayet bu kadın erkek farzolunsa bu kız ona helâl olurdu. An­cak, bu durumun aksi olsa İdi caiz olmazdı. (Yani, kadının eski koca­sının kızı, erkek farz olunsa; bu kadın ona helâl olmazdı. Çünkü, bu kadın, onun babasının cima' eylediği kadındır.

Keza, bir kadınla onun cariyesini, bir kimsenin nikâhı altında cem etmesi caizdir. Cariyeyi erkek farz etsek seyyidesini alması he­lâl olmazdı. Ancak bu, akrabalık ve süt emme yönünden değildir. Ebiîl -Mekârim'in Nikâye Şerhi'nde de böyledir,

Bir kimse ,iki kız kardeşi, bir akidle nikahlamış olsa; hemen bunlar ayrılırlar. Bu ayrılma, duhûlden önce olursa, ikisine de bir şey lâzım gelmez. Ancak, bunlar cimâ'dan sonra ayrılırlarsa, bu kız kar­deşlerden her birine, mehr-i müsemmânın, misli itibari ile en azı ve­rilir. Muzmarât'ta da böyledir.

Bu kimse, İki kız kardeşi ayrı ayrı nikahlamış olursa; ikinci kız kardeşin nikâhı- sahih olmaz. Şayet, durumu kadı bilirse, bunları derhal ayırır. Duhulden önce ayrılmış olurlarsa, hiç bir hüküm sabit olmaz. Fakat bunlar, duhulden sonra ayrılırlarsa, mehr-i mislin en azı gerekir; kadına ise, idde t lâzım gelir. Böylece, nesep açığa çıkıp sa­bit olur. Bu şahıs da, ayrılan kız kardeşin iddeti bitene kadar, önceki karısı olan kız kardeşin yanına varıp cimâ'da bulunamaz. Serahsi'nin Muhıyt'inde de böyledir.

Bir kimse, iki kız kardeşi ayrı ayrı nikahlamış olsa ve fakat hangisinin önce nikahlanmış olduğu bilinmese; bu durumda, kocaya gerekli açıklamada bulunması emredilir. Bir açıklamada bulunursa, fauna göre hareket edilir. Bir açıklamada bulunmazsa; bu hususta bir araştırma yapılmaz ve bu iki kız kardeş de, o kocadan ayırılır. Ta-hâvî Şerhi'nde de böyledir.

Bu durumda, bu iki kız kardeşe akit esnasında konuşulan mehirieri müsâvî ise ve talâk duhûlden önce vuku bulmuşsa, yarım mehir verilir; eğer mehirieri değişîkse, her birine kendi mehirieri-nin dörtte biri verilir. Eğer nikâh kıyılifken, mehir tesmiye edilme-misse, bu kız kardeşlerden her birine, yarım mehir miktarı bir men­faat verilir. Eğer, ayrılık duhûlden sonra olursa, bu durumda, bu kız kardeşlerden her birine, tam mehir vermek gerekir. Tebyîn'de de böyledir.

Ebû Ca'fer Hindüvânî: «Bu kız kardeşlerden her biri, ni­kâhta öncelik iddia ettiği ve fakat delillerinin de bulunmadığı haller­de, bunların her birine yarım mehir verilir. Ancak, bunlar: «Biz, han­gimiz daha önce nikâhlandığımızı bilmiyoruz.» derlerse; aralarında anlaşma yapana kadar, bunlara bir şey verilmez. Gâyetü's - Sürûcî'de de böyledir.

Bu İki kız kardeş, şu şekilde anlaşırlar: Hakimin huzuruna çıkıp ; «Bizim onun üzerinde mehir hakkımız vardır; onu, bize vermedi.

Biz, aramızda yarım mehir almak üzere anlaştık; sulh olduk.» derler. Hakimde, haklarını alıp, kendilerine verir. Nihâye'de de böyledir.

Bu, iki kız kardeşten her biri, kendi nikâhlarının, daha önco olduğuna şahit getirirlerse, bil-ittifak aralarında yarım mehir vardır. Kitâbü'n - Nikâh'da böyle rivayet edilmiştir. Zahirü'r - rivâyede de böy­ledir. Kâfî'de de böyledir.

Bu hükümlerin tamamı, iki kız kardeş arasında sabit olup, açığa çıkacağı gibi; cem'i caiz olmayanların tamamının arasında da sabit olur. Fethü'l - Kndîr'de de böyledir.

Bir kimse, iki kız kardeşten, duhûlden önco ayrılmış olursa ve sonra da bunlarrip- birini nikahlamak isterse, nikâhlıyabılir.

Eğer bu kimse, bu kız kardeşlerden, duhûlden sonra ayrılmış olur­sa, bunlsnn jddetleri bitene, kadar hiç birisi ile evîenemez. Birinin id­deti bitmiş: diğerinin ise, bitmemiş olursa, iddeti bitmiş olanı alabi­lir; diğerini ise alamaz. Eğer, onlardan birine duhûlü vaki olmuş ise, diğerinin iddeti bitmeden onu alabilir. Eğer, diğerinin de iddeti bit-mş olurda, bu iki kız kardeşten istediğini alabilir. Tebyîn'de de böy­ledir.

Bir kimse, İki kız kardeşin aralarını, nikâh yönünden cem edemediği gibi, faydalanma yönünden de cem edemez.

Meselâ : Câriye olarak, iki kız kardeşe sahip olan bir kimse; bunlardan, istediği birinden faydalanabilir. Birinden faydalanınca da, diğerinden faydalanması caiz olmaz.

Keza, bir kimse, bir câriye satın alıp, ona cima' etse; sonra da, onun kız kardeşini sstın almış olsa, öncekine cima' ede-bilir; fakat ön­ceki, kendisine haram olmadıkça sonrakine cima' edemez. Onun, ha­ram olması ise; ya, başkası ile evlenmesi İle, veya mülkiyetinden çıkarmasıyle veya birine hibe etmesiyle veya satmakla veya tasadduk etmekle veyahut da kitabetle (= onu mukâtebe kılmak, yani aza­dını bazı şartlara bağlayarak yazılı bir sözleşme yapmak sureti ile) olur. Tshavî Şerhi'nde de böyledir.

Bu hususta, bir cariyenin bir kısmını azad etmek, tamamını azad etmek gibidir. Keza, bir cariyenin bir kısmına sahip olmak, tama­mına sahip olmak gibidir. Tebyîn'de de böyledir.

İki kız kardeşi, câriye olarak almış olan bir kimse önceden cima' ettiği kız kardeş için :  «Bu, bana haram olsun.» demiş olsa bile, diğer kız kardeş kendisine helâl olmaz. Önceden cima' ettiği ka­dın; hayızlı, nifaslı, ikramlı veya oruçlu olduğu zaman da, durum böy­ledir. Gâyetü's - Sürûcî'de de böyledir.
Bu durumda, kardeş olan bu iki cariyesine de, cima' etmiş olan şahıs; birini, kendisine haram etmedikçe, diğeri ile cima' yapa­maz. Bunlardan birini, satar veya hibe eder veyahut da, bir başkası­na nikahlarsa; sonra da satın alan, bir özürü sebebi ile geri getirir veya kendisi hibesinden geri döner veyahut da kocası onu boşamış olur ve iddetî de tamam olursa; bu şahıs, bu iki cariyeden hiç birine, — diğerini nefsine haram kılmadıkça— cima1 edemez. Fetâvâyj Kâdî-hân'da da böyledir.
Bir kimse, cariyesi ile nikâhlansa ve onun kız kardeşini sa­tın alana kadar, nihâklandığı İle cima1 etmemiş olsa; satın aldığın­dan da faydalanamaz. Çünkü, nikâhla yatak s-efait olmuş demektir. Eğ.er, satın aldığına cimâî ederse, her ikisini yatakta cem etmiş olur, Tahâvî Şerhî'nde de böyledir.  

Bir kimse, cariyesi ile clmâ' etmiş olduğu halde, onun kız kardeşini kendisine nikahlamış olea, bu nikâh sahih olur. Bu nikâh sahih olunca, artık cariyesi İle cima' edemez. Bu kimse, eğer; nikah­ladığına cima'.etmemişse, önceden cima' etmiş bulunduğu cariyeye, onu kendi nefsine haram kılacak olan sebeplerden birini yapmadıkça, nikâhlısı İle cima' edemez. Ancak, onu kendine haram kılınca bu cariyesi ile cima' etmediği takdirde, .nikâhlısı İle cima' eder. Hidâye'de de böyledir.

Bir kimse, cariyesinin kız kardeşini, fâs/d bir nikâh İle ni­kahlamış ofsa, cima' ettiği cariyesi kendisine haram olmaz; ancak, bu durumda, nikâhlısına cima' ederse, cariyesi    kendisine haram olur. Bahrü'r - Râık'ta da böyledir.

İki kız karderten her biri, bir kimseye ; «Şu şey karşılığında, nefsimi sana tezvic eyledim.» dese veya her ikisinin sözü de aynı and^ çıkmış olsa; adam da, bunlardan pirini kabul etse, nikâh caiz olur.

Eğer, akid esnasında söze erkek önce başlar ve: «İkinizi da, biner dirhem mehirie tezvic eyledim.» derse; bunun üzerine, o iki kız kardeşten biri : «Ben kabul ettim.» der; diğeri ise kabul etmez­se, ikisinin nikâhı da batıl (= geçersiz) olur.

Zehiyre'de İmâm Muhammet) (R.A.)'in şöyle buyurduğu ri­vayet edilmiştir:  Bir kimse, kendisine bir kadın nikahlamak üzere, İki ayrı şahsa vekâlet verse ve bu vekillerden her biri, birer kadın nikahlamış olsalar; bu kadınlar da birbirinin süt kardeşi bulunsa; fa­kat, hangisinin Önce nikâhiandığı bilinmese; ikisinin nikâhı da, bâtıl (= geçersiz) olur. Keza, bunların ikisi birden razı olsalar veya biri razı olsa diğeri razı olmasa, yine nikâhları geçersiz olur. Muhıyt'te de böyledir.

İmâm Muhemmed (R.A.) şöyle buyurmuştur: Vekil olmayan iki başıboş adam, iki kız kardeşi, kendi rızaları ile ve ayrı ayrı akid-îerle, bir .adama nikahlamış olsalar; evlenecek bu şahıs da, bu kız kardeşlerden birisine razı olsa, onun nikâhı caiz olur. Ancak, bun­lardan ikisi de bir akidle nikahlanmış olsalar, hiç birinin nikâhı caiz olmaz. Zehiyre'de de böyledir.

Bu şekilde, iki kız kardeş bir adama nikahlanmış    olsalar; fakat bu kız kardeşlerden birisi, bir başka şahsın ya iddetlisi veya rıikâhiısı bulunsa; bu durumda, başı bos olanın nikâhı sahih olur. Se-rahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.

Bir kimsenin, kendisinden dolayı iddet beklemekte olan bir kadının, kız kardeşini nikahlaması caiz olmaz. Bu iddetin, talâk-ı rici'-den. talâk-ı bâin'den, talâk-ı selâse ile boşamadan,    fâsid nikâhtan veya şüpheli nikâhtan olması halleri de müsavidir. Keza, bir kimse­nin nikâhı altında c-em edilmeleri caiz olmayan iki kadından birinin, îddeti bitmeden, diğeri nikâhlanamaz. Kâfî'de de böyledir.

Bir kimse, ümm-ü veledini azad etmiş olsa, onun iddeti bit­meden, kız kardeşini nTkâhlayamaz. İmâm Ebû Hnntfe (R.A.)'ye göre, bu kadın dördüncü kadın İse yerine başka birini nikâh etmesi helâl olur. İmâmeyn'e göre ise, bu durumda bu ümm-ü veledin kız kardeşini nikahlaması da helâl olur. Fethü'l - Kadir'd e de böyledir.

Bir kimsenin karısı, irtidat edip  (= İslâm Dininden çıkıp),  harbe gitmiş olsa: bu adam, onun iddeti bitmeden, bu kadının kız kardeşi ile evlenebilir. Nitekim, bu kadın ölmüş olsaydı, bu adam, onun kız kardeşini hemen nikâhlıyabilirdi.

Eğer irtidat eden kadın, kocası nikahlanmadan önce, veya onun kız kardeşi  İle  nikahlandıktan sonra müslüman olup, kocasına  geri dönmüş olursa, kız kardeşinin nikâhı, —bu kadın vaktinde dönmemiş olduğu için— sahih olur. İkinci haîde de, İmâm Ebû Hsnîfe İRA.Yyş göre, yine kız kardeşin nikâhı sahih olur; çünkü, önceki kadının iddeti, —irtidat etmesi sebebi   ile— sakıt olmuştur. Yeni bir sebepr geri dönemez. Imâmeyn'e göre ise, bu durumda o kadın, müslümt olarak geri dönünce, kız kardeşinin nikâhı caiz olmaz. Çünkü, bu ka­dının müsiüman olarak geri dönmüş olması, gaibin geri dönmüş ol­ması gibidir. Fethü'I - Kadîr'de de böyledir,

İkisi de birbirinin halası olan iki kadının, bir nikâh altında cem edilmesi câîz olmadığı gibi, ikisi de birbirinin teyzesi olan, iki kadının da, bir nikâh altında cem edilmesi caiz değildir.

İki kadının, birbirlerinin halası olmasının şekli: İki şahıs, birbir­lerinin anası ile evlenir; bunlar da birer kız doğururlarsa; bu kızlar­dan her biri, diğerinin halası olur.

İki kadının, birbirinin teyzesi olmasının şekli ise : İki adam, bir­birlerinin kızları ile nikâhlansalar da, onlarda birer kız doğursalar; bu kızlar da birbirlerinin teyzesi oîurîar. Hidâye'de de böyledir.
Nikâhı haram olan bir kadının üzerine nikahlanmış olan ka­dının nikâhı, sahihtir. Bu ise, şu şekilde olur: Bir adam, iki kadın nikâhlssa da, birinin nikâhı (muharremattan olması kocasının bulun­ması veya puta tapan vesenî bir kadın olması gibi bir sebeple) heiâl oimasa,'diğer kadının nikâhı helâl ve sahih olur. Ötekinin nikâhı ise, —zâten— batıl [= geçersiz) dir. Mehr-i Müsemmânın tamamı, nikâ­hı helâl olan kadının olur. Bu, Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kavlidir. Tebyîn'-de de böyledir.
Bu durumda, bir kimse, nikâhı helüâl olmayana da cima' et­miş olsa, o kadına da mehr-î misil verilir. Mehr-i müs-emma ise, nikâ­hı helâl olanındır. Bu görüş esahhtır. Mebsüt'ta böyle denilmiştir. Ebû Hanîfe (FLA.)'nin kavli de budur. Fethü! - Kadîr'de de böyledir. [15]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..