Kudürî'ye Göre Kâfirler Kaç Kısımdır?

Kııdûrî, kitabında şöyle demiştir: Kâfirler iki nev'idir:
1) Yüce yaratıcımız, Aziz ve Celîl olan Allah'ı İnkâr edenler.
2) Allah'ın varlığını kabul ettiği halde, birliğini inkâr edenler. Put­lara tapanlar gibi.!.

Allah'ı inkâr edenler, O'nu ikrar edip, kabul ederlerse; rhüsiüman olduklarına hükmolunur.

Allah'ın varlığını ye birliğini kabul ettikleri halde, Hz. Muhammed (S.A.V.)'in Peygamberliği'ni inkâr edenler de, sonradan, tevbe edip, Hz. Muhammed (S.A.V.)'in peygamberliğini kabul ve ikrar ederlerse; müs-lüman olmuş bulundukları hükmolunur. Muhıyt'te de böyledir.

Putperestler veya Allah'ın birliğini ikrar etmeyenler "Allah" deseler bile, müslüman olmuş sayılmazlar.

Bunlar,  eğer:   "Ben  müslümanım."  derlerse;  müslüman  olmuş  olurlar.

Bu kimseler: "Ben, öyle söylemekle, hak üzere olduğumu irâde ettim.'' derlerse; yine, müslüman olmuş sayılmazlar.

Yahudiler ve hıristiyanlar: "Lâ ilahe illallah." deseler; "Muham-medün resûlullah" demedikçe, müslüman olmazlar.

Âlimler: "Bu günün yahûdileri ve hıristiyanlan, müslüman olduk­larını açıklasalar ve Eşhedü en lâ ilahe İllallah ve Eşhedü enne Muhammeden resulü ilah deseler bile, bunlar, kendi dinlerinden uzaklaşmadıkça, müslüman olduklarına hüküm verilmez.

Fakat, bir hıristiyan: "Ben hıristiyanhktan uzağım." veya bir yahudi: "Ben, yahudilikten uzağım." ve bunu müteakip: "Ben, İslâm Dînine girdim." derse; bunun, müslüman olduğuna hükmedilir.

Ancak, bir yahudi veya hıristiyan, sâdece: "Ben, müslimim." veya "... müslim oldum." derse; müslüman olduğuna hükmedilmez.

Çünkü, onlar, itaat eden kimseye "müslim" diyorlar. Ve: "Biz, hak üzereyiz." diyorlar.

"Ben, müslimim." diyen, bu gibi kimselere sorulduğu zaman: "Ben, bu sözümle, yahudüik veya nasrânîlik dinini terk ettiğimi de, bildirdim." der ve: "İslâmiyete girdim." diye ilâve ederse; bu kimse, müslüman olmuş olur.

Hatta, bu kimse, böyle dedikten sonra, irtidâd etmiş olursa; öldü­rülür.

Şayet, bu gibi bir şahıs: "Ben, bu sözümle, itaati kasdeyledim ve ben, hak üzereyim." derse; müslüman olmuş sayılmaz. Bunlardan, durumları da sorulmaz.

Bu gibi kimseler, müslümanlarla birlikte cemâatle namaz kılarlarsa; müslüman olmuş olurlar.

Şayet, bu kimseler, kendilerine durumları sorulmadan ve cemâatle namaz kılmadan önce ölürlerse; bunlara müslüman muamelesi yapılmaz.

Bir yahudî veya bir hıristiyan: "Lâilâhe illallah Muhammedün resûlullah" der ve: "Yahudilikten(veya hıristiyanhktan) uzak oldum." diye ilâve ettiği halde, sözü iie birlikte: "İslama girdim." demezse; onun, müslüman olduğuna hükmedilmez.

Bu kimse, ölmüş olsa; cenaze namazı kılınmaz.

Bu kimse, bu sözüne: "İslama girdim." kelimelerini de ilâve ederse; bu durumda, o kimse, müslüman olmuş olur. Bu kimsenin, müslüman olduğuna da hükmolunur. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.

• İmâm Ebû Yûsuf (R.A.), şöyle buyurmuştur:

Kitabî olan bir kimse, Peygamber (S.A.V.)'in risâletine (= Pey­gamber olarak gönderildiğine), —cevabî olarak— şehâdet ederse; bu şahıs, İslama girmiş olur.

Bazı âlimlerimiz, şöyle demişlerdir:

Bir hıristiyana: "Muhammed (S.A.V.), hak peygamber midir?" denilince; o: "Evet" cevabını verse; müslüman olmuş sayılmaz.

Sahih olan kavil de budur.

Keza; bir yahudiye: "Muhammed (S.A.V.), arap ve arap olmayan­lara, hak peygamber olarak gönderilmedi mi?" denilince, o: "Evet" cevâbını verse; müslüman olmuş olmaz.
Zamanımızda (hicrî 11. asır) bu gibi hâdiseler vuku' buluyor.

Bir hıristiyana: "İslâm dini hak mı?" denilince; "evet." cevabını veriyor. Bu şahsa: "Hıristiyanlık dini bâtıl değil mi?" denilince de:

Fetâvâyi Hindiyye "Evet." cevabını veriyor.

Bu gibi kimseler hakkında, bazı müftiler: "Müslüman değildir."; bazı müftiler ise: "Müslümandır." diye fetva veriyorlar.

Keza, bazı hıristiyanlar ve bazı yahudiler: "Ben, hanif dini üze­reyim." diyorlar. Böyle diyenler de, müslüman sayılmazlar. Muhıyt'te de böyledir.

Bazı âlimlerimiz, şöyle demişlerdir:        

Bir yahudi: "Ben, İslama girdim." dediği zaman, —"Yahudilikten uzaklaştım." demiş olsa bile— müslüman olduğuna hükmolunur.

Bir mecûsî: "Ben, islâm oldum." veya "Ben, müslimim." dediği zaman, onun, müslüman olmuş bulunduğuna hükmolunur. Çünkü, mecûsîler, kendilerinin, islâm vasfında olduklarını iddia etmiyorlar. Bilakis, isfâma inatlaşıyoriar ve sövüyorlar. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kitabî, namaz kıldığı veya şirk ehlinden birisi, cemâatle namaz kıldığı zaman, bize göre, onun, müslüman olduğuna hükmolunur. Yalnız başına, namaz kılmış olsa da, hüküm böyledir.

İmâm EbûHanîfe(R.A.)'yegöre, bu kimsenin müslüman olduğuna hükmediimez. İmâmeyn'e göre ise, müslüman olduğuna hükmedilir. Âlimlerimiz şöyle demişlerdir: Hakikatte, bu iki kavil arasında, ihtilâf yoktur: İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin, bu kavlinin te'vili şudur: Bu kimse, ' namazı, yalnız başına ve ezânsız ve kametsiz kılarsa; bu durumda, müs­lüman olduğuna hükmedilmez.

İmâmeyn'in bu kavillerinin te'vili ise şöyledir: Bu kimse, yalnız başına kıldığı bu namazı, ezan ve kametle kılarsa; bu şahsın müslüman olduğuna hükmolunur.

Ecnâs'da şöyle denilmiştir:

Bir kimse hakkında, bir kaç kişi: "Biz, onu, sünnet kılarken gördük." diye şehâdette bulunsalar; ancak "... cemâatle namaz kılarken gördük." demeseler; o şahıs da: "Ben, namazımı kıldım." dese; —şahitler, ona: "Namazımızı kıl; kıblemize dön." deyip, o da, bunları yapmadıkça— müslüman olmuş olmaz. Muhiyt'te de böyledir.

Şayet, bir kaç kişi, o şahıs hakkında: "O, ezan okudu ve namaz kıldı." diye şahitlik ederlerse; bu kimse, müslüman olmuş olur. Ezanın, hazerde veya seferde okunmuş olması da müsavidir.

Şahitlerin: "Biz, onun, mescidde ezan okuduğunu duyduk." deme­leri, bir şey ifâde etmez.

Ancak: "O, müezzindi." demeleri müstesna. Böyle dedikleri zaman, o şahıs, müslüman sayılır.

Çünkü, şahitler: "O, müezzindi." dediler. Müezzin olan ise, müs­lüman —olmuş— demektir. Bahru'r-Râik'ta da böyledir.

Ehl-i kitap olan bir kimse, oruç tutar, zekât verir veya hacca giderse; zâhiru'r-rivâyede, onun, müslüman olduğuna hükmolunmaz.

Dâvud bin Reşid, tmâm Muhammet! (R.A.)'in, şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

Bir kitabî, eğer, Ka'be'ye, müslümanlarm yaptığı gibi hac yaparsa; yani, ihrama girer, telbiye getirir ve müslümanlarla beraber, haccın menâsikini edâ ederse; müslüman oîmu^Nsayılrr. Fakat, menâsikte hazır bulunmaz ve hac yapmaz ise, müslüman olmuş sayılmaz.

Bir kişi, bir kitabî hakkında: "Ben, onu, büyük mescitte, cemâatle namaz kılarken gördüm." diye şehâdette bulunur; başka bir kimse de: "Ben, onu, mescitte, namaz kılarken gördüm." derse; bunların şehâ-detlerine inanılıp kabul edilir ve o şahsın, müslüman olduğuna hükmo­lunur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bu durumda olan bir kimse, öldürülmez. Hasan bin Ziyâd şöyle buyurmuştur:

Bir kimse, bir zimmîye: "Müslüman ol." deyince, o: "Oldum." karşılığım verirse; bu şahıs, müslüman olmuş olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir. .

İmâm Muhammet! (R.A.), Siyer-i Kebîrinde şöyle buyurmuştur: Bir müslüman, bir müşrik'i öldürmek için hamle yapınca, o müşrik:

"Eşhedü en İâ ilahe illallah." derse; eğer,.bu kâfir, o sözü, —daha önce— söyleyenlerden değilse; müslüman, onu öldürmez; bırakır.

Şayet, müslüman, o şahsı, yakalayıp komutanına getirmiş olur; bu şahıs da, keîime-i tevhidi, müslümanın, kendisine galebe çalmasından önce, söylemiş bulunursa; bu şahıs, hür bir müslümandır.

Bu şahıs, kelimeyi tevhidi, müslüman şahsın, kendisini kahretme­sinden sonra söylemişse; bu şahıs, bir ganimettir; fakat, bu durumda bile, o şahıs öldürülmez.                           

Şayet, bu şahıs: "Ben, bu sözümle, İslâmi murad etmedim; yahudiliği murad ettim." veya "Beni öldürmesin diye, o söze sığındım." derse; bu sözüne iltifat edilmez.

Bir Müslüman, bir kâfiri "İâ ilahe illallah" derken, öldürmez ve onu serbest bırakır; bu kimse de, gidip, müşrikler arasına katılır; sonra da, geri dönüp savaşmaya başlar; yine, bu müslüman, ona hamle edince,

Fetâvâyi Hindiyye

"lâ ilahe illallah" derse; bu şahsın, gidip, aralarına katılabileceği bir cemaati varsa; bu durumda, o şahsı öldürmekte, bir beis yoktur.

Fakat, bu şahsın cemâati dağılmışsa; o öldürülmez; ancak, yaptığından dolayı, te'dip edilir.

Bu kimse, "İâ ilahe illallah" diyenlerden olduğu halde, Hz. Muhammet! (S.A.V.) Efendimiz'in peygamberliğini tasdik etmemişse, onun öldürülmesinde de, bir beis yoktur.         

Bu müşrik, konuşur ve "eşhedü en Iâ ilahe illallah ve enne Muhammeden Resûlullah" derse; müsiüman, ondan elini çeker.

Bir kimse, zor karşısında müsiüman olsa; istihsânen, müsiüman oluşu sahih olur.

İbn-i Rüşt eni 'in Nevâdiri'nde: "Sarhoş bir kimsenin islâmı, islâmdır." denilmiştir. Muhiyt'te de böyledir.

Putperestler, "Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah" derlerse; müsiüman olmuş olurlar.

Keza, bir putperest: "Ben, Muhammed (S.A.V.)'indini üzereyim." veya "Ben, haniflik üzereyim." yahut, "Ben, İslâm üzereyim." derse; müsiüman olmuş bulunduğuna hükmolunur.

Bu kimse, ölürse; cenaze namazı kılınır.

Bir kâfir, diğer bir kâfire, islâmı telkin etse; telkin eden kimse, müsiüman olmuş sayılmaz.
Keza, başka bir kâfire, Kur'ân öğreten veya okutan bir kâfir de, müsiüman olmuş sayılmaz. Fetâvâyî Kâdîhân'da da böyledir. [33]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..