Bulûğa Ermiş Bir Kızı Evlendirirken Yazılacak Hususlar

Veli, "mehir belirlenip, kıza haber verilince; onun sustuğunu veya ağladığını; onun bakire, âkile, bâliğa, aklı ve bedeni sahih, (sağlam) olduğunu" yazar.

Onun susmasına da filan ve filan şahit olurlar.

Bu şahitler, o kızı, adını, nesebini, filanın kızı filane olduğumu, bu vasıflarla yapılan akid (= sözleşme) sebebiyle onun, filanın karısı olduğunu" bilirler.

Kocanın adını ve mehrin açıklanmasını yazmak elbette gerekir. Çünkü, o almayınca, ihtilaf çıkıyor ve onun susması, nikâha razı okluğu için midir, yoksa razı olmadığı için midir belli olmuyor.

Kız   küçükse,   "onun   nikâhını,   -baba   velâyetiyle-   babasının yaptığı" yazılır.

Koca küçük ise, yine böyle yazılır.

Filan adam, filane isimli küçük kızını, babalık velâyetiyle, filan oğlu filan küçüğe, şu kadar mehirle, sahih, caiz, nafiz ve lâzım bir hâlde, her iki tarafın da razı olduğu, âdil şahitlerin huzurunda nikâh eyledi. Bu nikâhı da bu mehirle, bu küçük oğluna, babasi-babalık velâyetiyle- sahih bir kabulle, akid meclisinde kabul eyledi. Bu küçük oğlan, bu küçük kız için denktir. Zikredilen mehir de mehr-i mislidir.

Şayet baba, oğlunun yerine mehri kabullenirse, o da yazılır ve şöyle denir: Bujaaba, bu zevç (= koca) olan küçük oğlu için, küçük kızın, bü­tün mehrini sahih bir kabulle kabul eyledi. Ve buna, küçük kızın babası, bu mecliste, şifahan razı oldu.

Şayet baba, kendi malından mehr-i muaccel olarak bir şey verirse onu da şöyle yazar:

Gerçekten, bu çocuğun babası filan, kendi malından, zikredilen mehir cümlesinden olmak üzer,e, şu kadar dinarı.bu küçük kızın babası­na, -babalık velâyetiyle- verdi. O da, bunu sahih bir alışla teslim aldı. Ve koca için, bu kadar mehir, mehir cümlesinden olarak vâki oldu; geride şu kadar mehir kaldı.

Eğer baba» muaccel mehirden bir şey Öder; geride kalanı da ken­disi kabullenirse; bu da şöyle yazılır;

Gerçekten bu küçüğün babası, kendi malından ve mehir cümle­sinden, şu kadar dinar ödedi. O küçüğün karısı için geride kalan meh-ride, sahih bir kabul ile kabul eyledi. Ona velayeti olan da, ona razı oldu (veya şer'i şerife uygun olarak izin verdi.) der. Yazı da, böylece tamam olur.

Kadının babasından, "mehrin bir kısmını bağışlaması" dilenir veya "aldığını ikrar etmesi" istenirse; aldığını ikrar etmesi -ikrar akd meclisinde olursa- bâtıl olur. Çünkü, o mecliste bulunanlar, onun yalan olduğunu biliyorlar. İkrar başka bir mecliste yapılırsa; küçük için, kabz ikrarı sahih olur.

Kız ise, büyük için de böyledir; dul ise, elbette onun izni ve rızası gerekir.

Bağışa gelince, eğer küçük olursa; bağış sahih olmaz. Eğer büyük olur ve bağış onun rızası ve emriyle olursa, bağış sahih olur. Ve bu şöyle yazılır:

Bu kadının babası, onun rızası ile, mehir cümlesinden şu kadarını, akid meclisinde, bu koca için, şu kadar dirhem bağışta bulundu. Koca da, babadan, bu bağışı kendisi için sahih bir kabul ile kabul eyledi ve geride şu kadar mehir borcu kaldı.

Bu kadının, bağışa razı olduğunu ve izin verdiğini, şahitlerin haber verdiği zaman böyledir. Şayet, kadının izni bilinmiyor; ancak, baba kabul ediyorsa; o da şöyle yazılır:

Kadının babası, koca için, mehirden şu kadarını, onun emriyle bağış yapmıştır.

Şayet, kadın bunu inkâr ederse; ona tazminat gerekir. İhtiyat olan, bu durumda kadının nikâh meclisinde hazır bulunup, onun izniyle veli­sinin, onun nikahını yapması ve kendisinin mehrinin bir kısmım, kocasına bağışlamasıdır.
Den doğrusunu ancak, Allahu Teâlâ bilir. [10]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..